Haber Detayı
Ergenekon destanının gizemi çözülmek üzere! Göktürklerin kayıp yurdu bulundu
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Türk tarihinin önemli efsaneleri arasında yer alan Ergenekon Destanı hakkında yaptığı araştırmanın detaylarını aktardı. Taşağıl, destanın geçtiği yeri bulmaya çok yaklaştıklarını söyledi.
Prof.
Dr.
Ahmet Taşağıl, yıllardır izini sürdüğü Ergenekon efsanesi için çok önemli bir keşfe imza attı.
Çin kaynakları, Göktürk dönemi belgeleri ve yıllar süren saha araştırmaları sonucunda, destanlarda adı geçen kayıp yurdun izlerinin Altay Dağları’nda bulunduğunu açıkladı.40 YILLIK ARAŞTIRMANIN SONUCU Taşağıl, 1985’ten bu yana Çin kaynaklarını inceleyerek Ergenekon’un bir efsane mi yoksa gerçek bir yer mi olduğu sorusunun peşine düştüğünü söyledi. 2006’dan itibaren Altay Dağları, Moğolistan, Kazakistan ve Sibirya’da saha gezileri yapan tarihçi, bu araştırmalar sırasında bölgedeki coğrafi özelliklerin ve kaynakların destanlarla örtüştüğünü belirtti.ETRAFI DAĞLARLA ÇEVRİLİ KUTSAL ALAN Çin kaynaklarında anlatılan bölgeye göre Ergenekon dört tarafı dağlarla çevrili, sadece tek bir geçitten ulaşılabilen bir vadiydi.
Bu alanın özellikleri arasında 30 bin kişinin yaşayabileceği genişlik, demir ve kömür madenlerinin bulunması ve doğal kaynakların varlığı yer alıyor.
Taşağıl, Moğolca “Türgen” dağları ile Çincede “Türk” kelimesinin ilk hecesi arasında da dikkat çekici bir bağlantı olduğunu vurguladı.DEMİR VE KÖMÜRÜN İZLERİ Destanda yer alan dağın eritilmesi motifi üzerine konuşan Taşağıl, bölgede Japon araştırmacıların bulduğu demir işleme ocakları ve kömür yataklarının dikkat çekici olduğunu belirtti.
Bu durum, Göktürklerin demircilikle olan bağıyla doğrudan örtüşüyor.
Ona göre bu bulgular, efsanenin yalnızca mitolojik bir anlatıdan ibaret olmadığını gösteriyor.KURTLAR VE GÖKTÜRKLERİN KÖKENİ Çin kaynaklarına göre Ergenekon efsanesi, Aşina sülalesinin yok edilmekten kurtulan bir çocuk ve onu büyüten dişi kurt üzerinden anlatılıyor.
Taşağıl, bu hikayenin Göktürklerin demircilikle ilişkilendirilen kutsal kökenini işaret ettiğini ve Altaylar’daki bulgularla birleştiğinde tarihsel bir gerçeklik zemini kazandığını söylüyor.YENİ ARAŞTIRMALAR YOLDA Tarihçi, bölgenin sadece arkeolojik değil; iklim bilimi, osteoloji, botanik ve genetik çalışmalar açısından da zengin bir araştırma potansiyeli taşıdığını ifade etti.
Önümüzdeki dönemde yapılacak multidisipliner araştırmalarla, Türk tarihinin en eski kökenlerine dair yeni kanıtların bulunabileceğini belirtti. (Ekol TV)
