Haber Detayı

Ünlü oyuncu ilk kez açıkladı: 'Kanser teşhisi kondu, erken tanı sayesinde atlattım'
Gündem ulusal.com.tr
15/10/2025 11:41 (2 ay önce)

Ünlü oyuncu ilk kez açıkladı: 'Kanser teşhisi kondu, erken tanı sayesinde atlattım'

Oyuncu Devrim Yakut, meme kanseri farkındalık ayı kapsamında Acıbadem Altunizade Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikte hastalık sürecini ilk kez anlattı. Yakut, erken teşhis sayesinde hastalığı kısa sürede atlattığını belirterek, “O kadar erken fark edildi ki geldi ve geçti” dedi.

Acıbadem Altunizade Hastanesi’nde, meme kanseri farkındalık ayı kapsamında Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin desteğiyle “Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız” etkinliği düzenlendi.

Etkinliğe katılan ünlü oyuncu Devrim Yakut, dört ay önce meme kanseri teşhisi aldığını ilk kez burada açıkladı.

Devrim Yakut, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Erken tanının önemine çok inandığım için ve ailemde bu hastalığın varlığı nedeniyle çok titizlendim.

Ben de bu işin kıyısından erken teşhisle dönmüş biri olarak burada kendi serüvenimi anlatacağım.

Aslında serüven bile denemez, o kadar erken fark edildi ki, böylece geldi ve geçti çok şükür.

Ekim ayındaki bu farkındalığı çok önemsiyorum çünkü bir toplumda kadın sağlıklıysa eğer toplum da sağlıklıdır; hem psikolojik olarak hem zihinsel olarak.

O yüzden kadınlarımız sağlıklı olsun, toplumumuz da sağlıklı olsun.

Benim hastalığım da erken tanı sayesinde geldi ve geçti.” “BİR AN BİLE UMUTSUZLUĞA KAPILMADIM, ŞİMDİ SAĞLIKLI BİR BİÇİMDE BURADAYIM” Yakut, teşhis sürecini ve tedavi döneminde yaşadıklarını da şu sözlerle anlattı: “Mamografi sırasında daha önceki kontrollerde olmayan çok küçük bir şeye rastlandı.

Radyolog o minicik şeyi fark etti ve sonra süreç başladı.

Hocalarımız ilk gün bana ‘Biz bu işi halledeceğiz’ dediler.

Onların kendilerine, mesleklerine ve bunu yapış biçimine inançları beni hep çok dik tuttu.

Bir an bile umutsuzluğa kapılmadım, o yüzden buradayım zaten.

Umutsuzluğa kapılmamak bu rahatsızlıkta son derece önemli. 4 ay önce daha ilk teşhis konmuştu, 4 ay sonra sağlıklı bir biçimde buradayım.

Bundan 20 yıl önce zor bir hastalıktı bu.

Ben annemi de bu rahatsızlıktan kaybettim; ama o zamanki algımla bu zamanki algım birbirinden çok farklı.

Çünkü hekimlerimiz erken teşhisin önemini hep söylüyordu.

Erken teşhis de ancak düzenli kontrollerle olabiliyor, bundan korkmamak gerekiyor. 'Hastaneye gidersem korkacağım bir şeyle karşılaşacağım' korkusu daha büyük şeylere sebep oluyor, bunu kimse yapmasın.” “ERKEN EVREDE YALNIZCA CERRAHİ MÜDAHALE BİLE YETERLİ OLABİLİYOR” Etkinlikte konuşan Acıbadem Altunizade Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof.

Dr.

Gül Başaran, erken teşhisin tedavideki kritik rolünü anlatarak şu ifadeleri kullandı: “İsteriz ki kimse kanser olmasın ve karşımıza gelmesin ama yine de beni en çok mutlu eden hasta grubu, daha eline gelmeden tarama sırasında milimetrik tümörle gelenler.

Çünkü o durumda sadece cerrahi müdahaleyle tedaviyi gerçekleştirebiliyoruz.

Bu nedenle herkesin erken taramaya girip özellikle 40 yaşından sonra düzenli mamografi yaptırmasını tavsiye ediyoruz.

Bu şekilde olunca medikal onkologların da işi daha kolaylaşmış oluyor.

Çünkü ne kadar ileri evre olursa o kadar da tedavi gerekiyor demek; bu hem hasta hem de takip eden hekim açısından çok zor bir durum.

Erken tanıdan asla korkmamak gerekiyor.

Bunu bir akciğer grafisi ya da kolonoskopi gibi düşünebilirsiniz, ne kadar küçükken tespit edilebilirse bizim için o kadar iyi.

Üstelik her gün de değil, yılda 1 kez yaptırmak bile yeterli.

Buradan bir kez daha belirtelim: Erken tanı hayat kurtarır.” Prof.

Dr.

Başaran, meme kanserinin nedenleriyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: “Meme kanserinin erken ergenlik, geç menopoz, menopoz sonrası hormon ilacı kullanma, geç doğum yapma veya hiç doğum yapmama gibi faktörlerle bağlantısı vardır.

Bu faktörlerin herhangi birine sahip olmak meme kanseri olunabileceği anlamına gelmiyor.

Çünkü meme kanseri tek bir risk faktörü nedeniyle değil birçok faktörün etkisi ile oluşuyor.

Meme kanserinin yüzde 5-10’u ise kalıtsal gen bozukluklarından gelişebiliyor.

Ayrıca başka hastalıklar nedeniyle göğüs bölgesine radyoterapi almak, sürekli ve fazla miktarda alkol kullanmak ve obezite meme kanseri riskini artıran etkenler arasında yer alıyor.” “ERKEN TANI NE KADAR YAPILIRSA TEDAVİ O KADAR AZ OLUYOR” Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof.

Dr.

Aykut Soyder, meme kanserinin tedaviye en iyi yanıt veren kanser türlerinden biri olduğunu vurguladı: “Meme kanserini diğer kanser türlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri, tüm tedavi protokollerinden sonra kendisini tamamen unutabileceğimiz bir hastalık olması.

O yüzden mümkün olabildiğince ne kadar erken evrede tanı koyabilirsek bu o kadar az tedavi demek.

Erken tanı sayesinde bu hastalığın tedavisini belki kemoterapisiz, yalnızca sınırlı cerrahi ve radyoterapi işlemleriyle bir an önce gerçekleştirebiliriz.

Normalde tarama programlarına 40 yaş sonrası ultrason ve mamografiyle devam ediyoruz.

Ama kendi kendine muayene dediğimiz ve erken tanı kapsamında çok önemsediğimiz kısım da çok kıymetli.

Bu yüzden her kadının 20 yaş itibariyle kendi meme dokusunu tanımasını ve 25 yaşından itibaren de klinik değerlendirmelere başlanmasını önemsiyoruz.

Elbette ki her hastalık gibi bu hastalık da kişiden kişiye farklılık gösteriyor.

Örneğin kişilerin aile öyküsünün varlığı ya da genetik pozitiflik bazı tetkikleri bunları göz önünde bulundurarak yapmamız anlamına geliyor.

Çünkü bu tip hastalarda genç ve erken tanı bizim için çok önemli.” Prof.

Dr.

Aykut Soyder, toplumda doğru sanılan yanlış bilgilerin erken tanıyı geciktirdiğini belirterek şunları söyledi: “Mamografinin zararlı olduğu, tanı sürecinde biyopsi yapılmasının hastalığın yayılmasına yol açtığı, ailede meme kanseri öyküsü yoksa riskin olmadığı, ele gelen kitle ağrılı olmadığı için meme kanserinden şüphelenmek gerekmediği gibi toplumda doğru bilinen yanlışlar da meme kanserinde erken tanı fırsatının kaçırılmasına yol açabiliyor.” “HER KADIN KENDİ RİSKİNİ ÖĞRENMELİ” Radyoloji Uzmanı Prof.

Dr.

Erkin Arıbal, her kadının kendi risk durumunu bilmesinin önemine dikkat çekti: “Ancak her kadının riski aynı değildir.

Meme kanseri gelişme ihtimali kadından kadına değişebiliyor.

Bu nedenle her kadına özel bir takip protokolü oluşturmayı tercih ediyoruz.

Genel olarak 40 yaş sonrasında mamografi yapılması önerilmekle birlikte, bazı kadınlarda buna ek olarak ultrason, MR, üç boyutlu mamografi veya kontrastlı mamografi gibi farklı görüntüleme yöntemlerinden yararlanmak gerekebiliyor.

Ailede meme veya yumurtalık kanseri öyküsünün bulunması, genetik yatkınlığı düşündürür.

Bununla birlikte meme yoğunluğu gibi bazı faktörler de kadının riskini belirleyen önemli unsurlardır.

Riski belirlenen kadınlara, bu faktörler doğrultusunda yılda bir mamografi ya da gerektiğinde daha ileri tetkiklerle meme kanseri taraması yapılması uygun olur.

Her kadının kendi riskini ve meme yapısını öğrenmesi, erken tanı ve etkin korunma açısından son derece önemlidir.” Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof.

Dr.

Evrim Kadriye Tezcanlı, son yıllarda meme kanseri tedavisinde büyük ilerlemeler sağlandığını belirtti: “Meme kanseri tedavisinde radyoterapi, son yıllarda teknolojik ilerlemeler ve klinik deneyimlerin artmasıyla önemli ölçüde gelişti.

Günümüzde amaç, tümör bölgesini ve risk altındaki dokuları yeterli dozda tedavi ederken özellikle kalp ve diğer sağlıklı dokuların korunması.

Modern planlama sistemleri, görüntü kılavuzlu tedavi, yüzey takip sistemleri ve solunum kontrolü (örneğin; derin solunumda nefes tutma) teknikleriyle, kalbe giden dozlar sınırlanarak, tedavi alanlarının doğruluğu ve güvenliği belirgin şekilde arttı.

Bu gelişmeler sayesinde, hastalar daha kısa süreli ve iyi tolere edilen tedaviler alabiliyor.

Günümüzde meme kanseri tedavisi, yalnızca hastalığı kontrol altına almakla kalmayıp, hastaların uzun vadede sağlıklı ve aktif bir yaşam sürmesini hedefleyen bütüncül bir yaklaşıma dönüştü.”

İlgili Sitenin Haberleri