Haber Detayı
Arda Güler, L’Équipe’e dobra dobra konuştu: Kaleye geç desin, eldivenleri giyerim
Real Madrid ve Türkiye milli takımının yıldızı Arda Güler, Fransız spor gazetesi L'Equipe'e konuştu.
Milli futbolcu Real Madrid'e transferinden Carlo Ancelotti'ye, milli takımdan Xabi Alonso'ya kadar her konuda sözünü sakınmadan konuştu.
İşte o röportaj. – Baskıyla nasıl başa çıkıyorsun?
Etrafımdaki gürültüyü hiç baskı olarak görmedim.
Aksi hâlde işimi zorlaştırırdı.
Elbette sorumluluklar var ama bunlar beni geliştiren şeyler.
Sanki onlara ihtiyacım var.
Bazıları, sorun çıkarmadığım için “fazla iyi” olduğumu düşünüyor ama ben çok hırslıyım.
Önemli olan, olmadığın biri olmaya çalışmamak.– Son zamanlarda frikikleri sen kullanıyorsun.
Bu hakkı nasıl kazandın?
Antrenmanların sonunda yaptığımız şut çalışmaları sayesinde saygı kazandığımı düşünüyorum.
Bundan sonra ceza sahasına yakın bir frikik olduğunda topu istemek daha kolay oluyor.
Ama bir denge olmalı: hem hakkını savunmak hem de kulübe ve diğer oyunculara saygı göstermek.
Eğer Luka Modric gibi biri topun başına gelirse, tek kelime etmeden ona bırakmalısın.– Modric ile özel bir ilişkin var, değil mi?
Ona ilk kez “Luka Abi” dedim.
Biz küçükken büyüklere her zaman “Abi” deriz.
Sadece ismini söylemek bana saygısızlık gibi gelirdi.– Başlangıçta sakatlıklar seni zorladı mı?
Dünyanın en büyük kulübünde olduğumu biliyordum.
Ama ilk antrenmandan itibaren burada oynayacak kaliteye sahip olduğumu da hissettim.
Hiçbir zaman burada başarılı olacağımdan şüphe etmedim.
Juni Calafat bana planı anlattı: İlk yılın zor olacağını, Türkiye’den gelen genç bir oyuncu için bunun normal olduğunu söyledi.
Ayrıca buraya Modric ve Kroos sonrası dönemin bir parçası olarak geldiğimi belirtti.
Her şey açıktı, dürüsttü.
Bu da en iyisiydi.– Türkiye’de Ancelotti’nin seni bazı önemli maçlarda oynatmaması çok tartışılmıştı.
Carlo, tarihin en iyi teknik direktörlerinden biri.
Unutmamak gerekir ki basına, “Arda dünyanın en iyi orta sahalarından biri olacak” dedi.
Oğlu Davide de bana her zaman yardımcı olmaya çalıştı.
Oynamadığım zamanlar zordu ama bu durum hırsımı besledi: kendi zamanımı bekledim. – Xabi Alonso senden çok şey bekliyor gibi görünüyor.
İlk gün bana şunu söyledi: “Senin işin içgüdüsel, sahada bir savaşçısın.”Onun oyununda sık sık rakip yarı sahada bire bir markajlar oluyor.
Bunun için karakter ve agresiflik gerekiyor.
Ama ben onun planlarına tamamen güveniyorum. “Eğer bir gün kaleci olmamı isterse, eldivenleri giyerim.” – Mbappé ile kurduğun uyum, Özil–Cristiano dönemini hatırlatıyor… Bu karşılaştırma çok güzel, beni onurlandırıyor.
Onlar büyük işler başardılar.
Ama büyük zaferleri her zaman takım kazanır, sadece iki oyuncu değil.
Bizim özelliklerimiz birbirini tamamlıyor.
Birbirimizi çok iyi anlıyoruz, her şey doğal akıyor.
Bazen maçtan önce kısa konuşuruz: “Bugün şöyle yapabiliriz.” Bazen de sadece bir bakış yeterli oluyor.– Mbappé’nin bazen fazla geriye gelip orta sahaya kadar indiği söyleniyor.
Onun istediği yerde oynamasına izin vermek gerekir.
Yeteneği ona bu özgürlüğü veriyor.
Orta sahaya indiğinde bir nedeni vardır; oyunun neye ihtiyacı olduğunu bilir.
O bunu yaptığında, onun yerini benim doldurmam gerekir.– Zaten bir Şampiyonlar Ligi kazandın.
Bir yenisini kazanmak baskı yaratıyor mu?
Hayır, ben o Şampiyonlar Ligi’ni “kazanmadım”; çünkü hiç oynamadım.
Yeni bir tane kazanmak istiyorum.
Bu benim en büyük hedeflerimden biri.
Ülkemdeki çocukların “Arda yaptıysa, ben de yapabilirim” diyebilmesini istiyorum.