Haber Detayı
Köyden Sofraya Adil Gıda: Ne Yapmalı?
Türkiye yerel üretimde büyük bir krizin içinde. Bu kriz önümüzdeki yıllarda daha da ağırlaşacak ve radikal kararlar almadıkça kolay kolay bitmeyecek. Bu gerçek iktidarın gündeminde yer almıyor.
YERİNDEN YÖNETİM: KÖY MECLİSİ VE KÖY BÜTÇESİKöylerimiz neredeyse dağılmış durumda.
AKP iktidarı, son 22 yılda köylerimizin nüfusunu 23 milyondan 5 milyon civarına düşürdü.
Kentlere göç eden yurttaşlarımızı yeniden köylere geri döndürmek sanıldığı kadar kolay değil.
Sadece üretim teşviği vermek, makine-ekipman desteği sağlamak ya da tarım alanı tahsis etmek tek başına dönüş yaratmayacak.
Bunun için cesur adımların atılması gerekiyor.İlk olarak muhtarlık düzenini değiştirmeliyiz. 20 yurttaşın yer aldığı bir köy meclisi kuralım.
Muhtarın yetkilerini bu meclise devredelim ki tek kişinin sözünün köyü esir almasının önüne geçelim.
Köy halkının ödediği vergilerin yüzde 60’ı köy bütçesini oluştursun ve bu bütçeyi köy meclisi, köy halkının yararına kullansın.Büyük toprak sahipliğini de sınırlandırmalıyız.
Tarım arazisi sahipliğini aile başına 15 dönümle sınırlayalım.
Bu sınırı aşmak isteyenler dönüm başına ek vergi ödesin.
Devlet, büyük toprak sahiplerinden arazileri satın alarak köylere dönecek yurttaşlara makul ödeme planlarıyla satsın.
Kısacası yeni bir kentsel-kırsal düzen yasasına ihtiyacımız var.
YEREL ÜRETİMDE EŞİTLİĞİ SAĞLAMALIYIZKöylerimizin gelişimini kamu gücüyle gerçekleştirmeliyiz.
Köylerin yollarını, su-elektrik ağını, okullarını, aile hekimliklerini, internetini ve ortak üretim alanlarını geliştirelim.
Köy meclisleri, Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte çalışarak köyün ihtiyacına uygun bir “ortak tarım ve gıda makineleri parkı” kursun.
Çiftçimiz ve besicimiz kullandığı kadar ödeme yapsın.
Bakanlık personeli köylere yerleşsin.
Çiftçimizin ve besicimizin sorunlarıyla doğrudan ilgilensin.Tarım ve gıda üretimini planlayalım.
Bu planlamayı yaparken köy meclisleri, kentlerde kurulacak Gıda Politikaları Kurulları ile birlikte çalışsın.
Kentlerde ihtiyaçlar ve altyapı belirlensin.
Bölge kurulları bu bilgilerle bölgesel planı oluştursun.
Tarım ve Orman Bakanlığı ise bu planı resmileştirsin ve denetlesin.Çiftçimizin ürününe alım garantisi verelim.
Köylerimize ve çiftçilerimize dair tüm süreçler şeffaf olsun.
Planları, üretim maliyetlerini, depolama ve taşıma giderlerini herkes bilsin.
Alım fiyatı gerçekçi olsun.
Halkın yararına bir “hal düzeni” kuralım ve gıda taşımacılığını trenle güçlendirelim.SAVUNMA ALANININ BİLGİ BİRİKİMİNİ GIDA ALANINDA KULLANMALIYIZÜlkede savunma alanında ciddi bir bilgi ve insan gücü biriktirdik.
Bu birikimi gıda alanına da taşımalıyız.
Türkiye, tarım ve gıda makinelerinde dışa bağımlı.
Yeni teknolojiler de çoğu kez bize en son geliyor.Dünyada önde olan ülkeler yeni nesil gıda makineleri üreterek katkı maddesine ihtiyaç duymadan üretimi mümkün kılıyor, mevcut makinelerin verimini artırıyor, kendi ihtiyaçlarına uygun tarım ve gıda makineleri tasarlayıp üretiyor.
Ama burada hassas bir denge var.
Yerelde modernizasyon arttıkça çiftçimiz ve besicimiz üretimin dışına itiliyor.Çiftçinin gücü pahalı makinelere yetmiyor.
Küçük de olsa bir gıda işleme tesisi kuracak bilgi ve sermaye birikimi olmuyor.
Bu yüzden savunmadaki bilgiyi gıdaya aktarırken işi kamusal biçimde yürütmeliyiz.
Tarım ve Orman Bakanlığı köylere, köyün üretim gücüne uygun makineler ve küçük işleme tesisleri kursun.
Çiftçimiz ve besicimiz bunlardan ortakça yararlansın.KIRSAL EKOSİSTEM: KOOPERATİFLER VE GASTROTURİZMÇiftçimiz ve besicimize, gıda ve ziraat konusunda eğitimli uzmanların teknik desteğini yine bakanlık sağlamalı.
Köylerde yerel üretimi ve girişimciliği teşvik edelim.
Kooperatifleşmenin önündeki hukuki ve yasal engelleri kaldıralım.
Çiftçimiz ve besicimiz kendi kooperatiflerini kendisi yönetsin.Gıda tedarik zincirini uzatmak yerine köylere gastroturizm başlatalım.
Böylece hem gıdalarımızı hem köylerimizi dünyaya tanıtalım.
Köy bütçesine bu turizmden pay aktaralım.
Kalkınmak istiyorsak köylerimizi ayağa kaldırmaktan, adil paylaşımı sağlamaktan ve kamusal aklı güçlendirmekten başka yolumuz yok.