Haber Detayı
Lezzet AVM’sine dönüşen bir kent: Gaziantep... Peki nerede ne yemeli
Salih Seçkin Sevinç yazdı...
Gaziantep’te artık hemen her restoran, menüsüne tüm yerel lezzetleri doldurmuş durumda.
Katmer, beyran, kebap, lahmacun… Hepsi tek çatı altında.
Ancak bu eğilim, şehrin gastronomik ruhunu tehdit ediyor.Geçtiğimiz ayki Gaziantep seyahatimde, kentteki restoranların büyük bölümünün artık birer “lezzet AVM’si”ne dönüştüğünü fark ettim.
Eskiden sadece ciğer kavurma satan bir yer, şimdi katmer, beyran, kebap, lahmacun gibi her şeyi aynı anda sunuyor.
Muhtemelen “spesifik bir lezzet için gelen müşteri başka yere kaçmasın” diye düşünülmüş bu.Oysa bu yaklaşım, Gaziantep’i bugüne kadar taşıyan gastronomik uzmanlaşmanın tam tersi bir yön.
Uzun vadede, severek yediğimiz o efsane Antep lezzetlerinin vasatlaşmasına yol açabilir.
Çünkü her işletme her yemeği aynı anda mükemmel yapamaz.
Her biri ayrı bir ustalık, ayrı bir dikkat gerektirir.2009’da Harbiyiyorum.com’u ilk defa Gaziantep’ten yazmaya başladığımda, her ustayı kendi alanına göre anlatmıştım: Kebapçı, ciğer kavurmacı, beyrancı, lahmacuncu, katmerci...
Bugünse, bir mekândan bahsettiğinizde menüsünde hepsini birden görüyorsunuz.
Dediğim gibi, bu uzun vadede iyiye işaret değil.ŞOV ÇOK, HİJYEN AZGaziantep’te restoranlara her gidişimde bir başka ortak problemle karşılaşıyorum: Hijyen eksikliği.
Ne yazık ki birçok mekân hâlâ bu konuda sınıfta kalıyor.
Bir de şu sosyal medya şovları yok mu… Bazı kebapçılar sizi sanki canlı yayına çıkmışsınız gibi karşılıyor: arkasında kameraman, üzerinde yaka mikrofonu.
Sipariş bile bir prodüksiyon havasında alınıyor.Benim aradığım ise tam tersi: gösterişten uzak, temiz, hijyenik ve ustasıyla yüz yüze sohbet edebileceğim bir kebapçı.VE SONUNDA BULDUM: EMEK KEBAPGaziantep Şehitkamil’de köşede yer alan Emek Kebap, tam da aradığım gibi bir yer.
Mütevazı, nezih, aile işletmesi.Ustası Abdullah Niziplioğlu son derece kibar, sohbeti tatlı bir insan.
Oğlu ile birlikte işletmeyi yürütüyor ve her detaya bizzat hâkim.Kebapları ise efsane: ciğer şiş, kıyma kebap, ciğer kavurma, terbiyeli kuzu şiş...
Hepsini denedim, hepsi harikaydı.
Hijyen konusunu konuşurken Abdullah Usta beni doğrudan mutfağa götürdü.
Şişlenmiş kebapları, soğuk hava düzenlerini, personelin nasıl çalıştığını tek tek gösterdi. “Kaliteyi sürdürebilmek için her şeyi kontrol etmek zorundayım,” diyor.Eskiden halıcılık ile uğraşmış.
Ama yirmi yıldır kebapçılık yapıyor. “Bu yıl festivale gitmedim,” diyor, “gidersem hem buraya hem oraya yetişemem.
Ben burada olmalıyım.” Gerçekten de işine gönül vermiş bir usta.Gaziantep’e bir kez daha gidecek olsam ve sadece bir kebapçı seçmem gerekse, hiç düşünmeden Emek Kebap’a giderim.
Abdullah Usta’yla sohbet eder, üstüne bir çayını içerim.Dışarıdan pek iddialı görünmese de, içeride hem hijyen hem lezzet anlamında oldukça iddialı.GAZİANTEP’TE GİDİLMESİ GEREKEN BİR DİĞER YER: ŞAHİNBEY MİLLİ MÜCADELE MÜZESİGaziantep’e her gidişimde uğradığım bir diğer adres bu kez bir müze: Şahinbey Milli Mücadele Müzesi.Kurtuluş Savaşı sırasında Gaziantep'in nasıl kuşatıldığını, halkın açlık ve yokluk içinde nasıl direndiğini, kendi cephanesini nasıl ürettiğini tüm detaylarıyla anlatan etkileyici bir yer.Belgeler, şiirler, objeler ve canlandırmalarla dolu bu müzeyi gezerken hem gururlanıyor hem de gözleriniz doluyor.
Antep’in “Gazi” ünvanını neden hak ettiğini orada bir kez daha anlıyorsunuz.Gaziantep’e giden herkesin bu müzeyi mutlaka ziyaret etmesini tavsiye ederim.
Bu şehri sadece yemekleriyle değil, direnişi ve kahramanlık hikâyesiyle tanıdığınızda, zihninizde bambaşka bir yere koyacaksınız.Odatv.com