Haber Detayı

Kutuplaşma ve muhalefetçiliğin Sonu
Cengiz köse aydinlik.com.tr
19/10/2025 10:40 (2 ay önce)

Kutuplaşma ve muhalefetçiliğin Sonu

Kutuplaşma ve muhalefetçiliğin Sonu

Parlamenter demokratik sistemlerde siyasi partiler belli sınıfları temsil ederdi.

İdeolojiyi esas alan siyaset, çözüm odaklı ve ‘ortada buluşma’ sanatıydı.Bu kapitalizmin serbest rekabet çağı için geçerliydi.Tekelci hegemonya aşamasında durum değişti.

Ekonomilerle birlikte partiler de teslim alındı ve ‘sisteme’ bağlandı.

Söz konusu sistemin amacı, 1980’lerden itibaren yabancı sermaye ile yerlinin yer değişimiydi.

Partiler için artık sınıfların çıkarları değil ‘sistemin’ çıkarı öncelikliydi.

Üretici güçlerin sınıfsal dayanışmasını geriletmek için, sınıfların yerine etnik kimlikler, kültürel farklılıklar, cinsiyetler ve aidiyetçilik öne çıkarıldı.Sırayla yer değiştiren ‘iktidar ve muhalefet’ partileri, zamanla aynı sistemin birer sacayağı oldular.

SİSTEMİN MUHALEFETE BAKIŞI Peki sistem açısından bugün “muhalefete” ihtiyaç var mı?Sistem muhalefetinin biricik varlık sebebi ‘ben bu sisteme daha iyi uşaklık edebilirim’ amacıyla hareket etmesiydi.

Muhalefet sadece yapıcı öneriler sunar ve iktidar sonunda bunu dikkate alır.

Muhalefet bu tutarlığını sürdürdükçe sistemin çarkı dönmeye devam ederdi.Ancak 21. yüzyılda çark tersine dönmeye başlıyor, çünkü sistemi besleyen kaynaklar tükenmek üzere.Diğer taraftan insan, toplum, doğa, teknoloji ve dünya hızla değişmektedir.

KUTUPLAŞMA: YENİ OLGU Bu yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir olgu karşımıza çıkıyor: Kutuplaşma ve karşıtlık.Artık muhalefetin yerini “kutuplaşma” alıyor ve sistemin çarkı çatırdamaya başlıyor.

Siyasi arenada çarpışan güçler öne çıkıyor ve muhalefetçilik rolüne yer kalmıyor.Kutuplaşmanın ilk evresinde, bir taraf mevcut sistemi sürdürmeye çalışırken, ‘tehdit’ eden taraf sistemin dışına itiliyor.

İlerleyen aşamada iktidar ve muhalefet, iki karşıt kuvvete dönüşüyor.Nihayet iki kuvvet arasına seçim sandığının bile yer alamayacağı bir ortamla karşı karşıya kalınabilir.Sistemin dayatmasıyla iktidar kucaklayıcı değil, kutuplaştırıcı olmalı ve muhalefet yapıcı değil yıkıcı olmalı.

Kutuplaşma toplumu ortak değerler sisteminden kopararak uzlaşmaz çelişkilere sürüklüyor.

Biz ve onlar, milli ve gayrimilli, biatçı ve isyancı gibi söylemler muhalefetçiliği işlevsiz kılıyor, karşıtlığı derinleştiriyor ve safları berraklaştırıyor.

Kutuplaşma köprüleri yıkıyor, müzakereye, diplomasiye ve demokratik alana fırsat tanımıyor.

Kutuplaşmayla nihayet hükümet değişikliği değil, rejim değişikliği hedefleniyor.

Dolayısıyla düşmanlaştırılan taraflar ‘eşit güce’ ulaştığında, muhalefete ihtiyaç kalmıyor.

ABD'DE KUTUPLAŞMANIN GÖRÜNÜMÜ ABD ve Avrupa örnekleri dikkate alınabilir.Yeni ‘düzen’ artık karşıtlık üzerine kurgulanıyor.ABD’de genelde Demokrat ve Cumhuriyetçi partinin kazanması, ‘iki partili sistem’ şeklinde tanımlanıyor.

İki partili sistem diğer ülkelerde de dönem dönem görülmektedir.

Günümüz ABD’sinde ise iki partili sistemin yerini, keskin kutuplaşma aldı.Kutuplaşmayla birlikte sistem içerisindeki iktidar-muhalefet siyasetleri, artık aynı sistemin birer aktörleri olmaktan çıkıyorlar.

ABD’deki kutuplaşma coğrafi yönden de belirginleşiyor.Demokrat parti genelde sahil bölgelerinde kazanırken, Cumhuriyetçiler sahil ve Hinterland’da ezici çoğunluğa ulaşıyorlar.

ABD başkanı Trump her gün bir eyalete, ulusal muhafızları konuşlandırıyor.

Tek kutuplulukta ısrar eden küreselciler ile ‘Önce Amerika’ diyen ulusalcılar, ABD’de iç savaşı körükleyebilecek iki karşıt kuvvete eviriliyorlar.

Bunun ilk işaretleri silahların konuşmaya başlamasıyla görülüyor.

AVRUPA'DAKİ KESKİN SÜREÇ Avrupa Birliği’nde de kutuplaşmanın en keskin süreci yaşanmaktadır.AB Parlamentosu’nda ‘potansiyel riskli’ partiler, istihbarata ihbar edilmeye başlandı.Milliyetçi partilerin yükselişi geleneksel ‘muhalefetçilikle’ kategorize edilmiyor, artık ‘sisteme yönelik tehdit unsurları ve güvenlik sorunu’ olarak lanse ediliyor.

Yükselen milliyetçilik sistem içi bir muhalefet değildir.

Yükselen milliyetçilik, siyaset ötesi yeni bir olgudur.

ALMANYA ÖRNEĞİ Örneğin Almanya’da toplumsal kutuplaşma yeni dinamikleri doğurdu.Bir yanda milliyetçi AfD ve ulusal solcu BSW partisi, diğer yanda kırk yıllık rengarenk sistem partileri.

AfD’nin bir kanadı ve BSW, küreselcilerin karşısında konumlanırken, ‘muhalefetçilik’ alanı giderek kendilerine dar ediliyor.

Kamuoyunda AfD muhalefet değil, ‘demokratik düzene karşı tehdit odağı’ şeklinde kabul ettirilmeye çalışılıyor.

BSW de ‘Putin yanlısı’ propagandayla sistem dışına oturtuluyor.Ana akım medyanın etkisiyle, toplumdaki siyasi tartışmalar ‘görüş ayrılığı’ olmaktan çıkıp, karşı tarafın varlığına tehdit gibi algılanıyor.

Gidişata göre kutuplaşma keskinleştikçe, muhalefetçilik yapabilecek partinin kolu kanadı kırılıyor, toplumun dışına itiliyor, itibarsızlaştırılıyor veya kapatılmak isteniyor.Kutuplaşan toplumda uzlaşma ‘zayıflık veya hainlik’ olarak etiketlenebiliyor.Kutuplaşma ülkeyi ikiye bölüyor, Doğu ve Batı Almanya’da iki ayrı gündem, siyaset ve program öne çıkıyor.

Doğu’da ABD, NATO ve küreselleşme karşıtlığı yükselirken, batıda ‘NGO’ örgütleri aracılığıyla toplum küreselci çizgide tutulmaya çalışılıyor.

DİĞER AVRUPA ÜLKELERİ Avrupa’nın eski doğu blok kökenli ülkelerinde de kutuplaşma hat safhada.AB yanlısı ve AB karşıtlığı, Avro veya yerel para ekonomisi karşı karşıya geldi.

Burada da muhalefetçilik işlevini yitiriyor ve Turuncu Darbeler gündeme geliyor.

MEDYADA BÖLÜNME Dünyada da benzer gelişmeler devam ediyor.Bu bağlamda medyada da bölünme ve saflaşma netleşiyor.Kutuplaşan dünyada, ana akım medya ve sosyal medya karşıt pozisyon alıyorlar.Ana akım medyanın izlenme oranı gün geçtikçe zayıflıyor ve ‘itibar’ edilmiyor.

Eleştiri ve özgür tartışma olanakları sınırlandırılıyor.

Dolayısıyla sanal ortam ‘özgürlüğün sesi’ oluyor.

Ancak sosyal medya tartışmayı derinleştiren değil, daha çok sertleştiren bir mecra haline geldi.

Algılar hakikatlerin önüne geçti.Muhalefetin söylediklerinden çok, nasıl söylediği önem kazanıyor.

Bu da siyasi tarafları ya bizdensin ya da düşmansın çizgisine itiyor.

İKİ BLOK ARASINDA SIKIŞAN MUHALEFET Siyasi partiler teke tek yarışma yerine, iki blok veya ittifak altında toplanıyorlar.

Etki artık haklı olmakla değil güç gösterisiyle ölçülüyor.

Rakiplerin teke tek varlığı ancak ‘tekelleşme’ misali yapılarla sürdürülebilir.

Dolayısıyla iki bloğun varlığı karşıtlık ve kutuplaşmanın birer sonucudur.İki kuvvet arasında çiğnenen geleneksel muhalefetçilik, tarihe karışıyor.Bir tarafta toplanan kuvvetler, iktidar gücüyle karşıt bloğu tasfiye etmeye çalışıyor.Sistem içi etki alanı daraldıkça, tasfiye edilen taraf bir noktadan sonra, ya radikalleşiyor ya da marjinalleşiyor.

Bu süreç kutuplaşmaya ve karşıtlığa hizmet ederek, muhalefetçiliğin sonunu ilan etmiş oluyor.

Sonuç itibariyle her iki kuvveti ‘yönlendirmeye’ çalışan akıl kazandıkça, kaybeden kim oluyor?

İlgili Sitenin Haberleri