Haber Detayı

Dünya dışı yaşam üzerine bilimkurgusal ilk Türkçe kitap ‘Başka dünyalarda canlı mahlukat var mıdır?’
Kültür sanat aydinlik.com.tr
23/10/2025 00:00 (2 ay önce)

Dünya dışı yaşam üzerine bilimkurgusal ilk Türkçe kitap ‘Başka dünyalarda canlı mahlukat var mıdır?’

‘Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır?’ adlı kitap, fizik, kimya, biyoloji bilimlerinin bakış açısıyla dünya dışı gezegenlerde gerekli hayat şartlarının olup olmadığının sorgulandığı bir eser. Kitap, insanoğlunun dünyaya gelişinden beri âlemde gördüğü her şeyi dünya ile kıyasladığından bahseder

Dünya dışı yaşam...

Geçmişi uzun yıllara dayanan bir düşünce...

Modern bilimle beraber yaşamın oluşması için gereken şartların ne olduğu netlik kazanmaya başladı.

Güçlü teleskopların icadıyla bakışlarımızı uzaya çevirdik ve bu yaşam şartlarını sağlayan gezegenleri tespit etmeye çalışıyoruz.

Hatta uzaydan gelecek anlamlı mesajlar içeren sinyalleri tespit edebilmek için SETI projesini dahi hayata geçirdik.

Uzayda yaşamın olma ihtimaline dair kuramsal teoriler ve matematiksel hesaplar dahi bilim dünyasında konuşuldu.

Avrupa’da ve Amerika’da bu konuda pek çok makale ve kitap yazıldı.

Türkiye’de de bu konuda pek çok yayın yapıldı.

Bunlardan ilki de Osman Nuri Eralp’in Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır? adlı kitabıdır.

OSMAN NURİ ERALP HAKKINDA Osman Nuri Eralp, 1876 yılında İstanbul’da dünyaya geldi.

Bakteriyolog ve veteriner olan Eralp, yükseköğrenimini Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de tamamladı.

Daha sonra Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde ve Instituté Pasteur’de öğrenim gördü.

Tüberküloz, tüberkülin, şarbon, sığır vebası, kolera, gonokok, frengi, sütte yaşayan ve sütle diğer mikroorganizmalara bulaşan diğer bakteriyel hastalıklar üzerine çalışmıştır. 1940 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.

BAŞKA DÜNYADA YAŞAMI ARAYAN İLK KİTAP Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır? adlı kitap fizik, kimya, biyoloji bilimlerinin bakış açısınca dünya dışı gezegenlerde gerekli hayat şartlarının olup olmadığını sorguladığı bir eserdir.

Olay çevresinde gelişen bir metin olmasa dahi çeşitli bilimsel verilere dayanarak Güneş sistemimizdeki gezegenlerde yaşam olsa nasıl olur sorusunun cevabını arayan bilimkurgusal bir eserdir.

Bu kitap h 1334 / m 1918 yılında yayımlanmış olup İstanbul’da, Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nca basılmıştır. 59 sayfadan oluşan kitap çeşitli başlıklar içermektedir.

ARZDA VE AVALİMDE HAYAT MESELESİ Bu bölüme Osman Nuri, şu sorularla başlıyor: Başka dünyalarda mahlukat var mıdır?

Oralarda da yaşayıcı, döğüşçü, öldürücü uzviyat bulunur mu?

Yoksa oralarda başka başka aşk ve sevda, zevk ve safa mı, başka başka ilim ve irfan, medeniyet ve sınai, hasılı oralarda akl-ı beşerin ihata edemediği mevcudat mı var?

İşte bu sualler: Başka âlemlerde, başka dünyalarda canlı mahlukat var mıdır?

Yahud bu feza-yı bi-payanda, bahr-i bi-giran-ı asumanda sabih binlerce avalim ve ecram miyanında diğer dünyalardan, öteki dünyalardan ne haber var?

Genel olarak toplumun bahsettiği öteki dünya ile fennin bahsettiği öteki dünyalar konusunun farklılığına dikkat çeker ve kitapta bu dünyalardan bahsedeceğini belirtir.

İnsanoğlunun bu dünyaya geldiğinden beri âlemde gördüğü her şeyi dünya ile kıyasladığından bahseder.

Hayat denilince sadece dünyanın akla gelmesinin yanlış olduğunu, dünyanın evrende sadece bir toz zerresi olduğunu belirtir.

Gökyüzüne ve dünyanın komşusu olan gezegenlere, geceleyin parıl parıl parlayan yıldızlara, Venüs’e, Mars’a ve Jüpiter’e bakmak gerektiğini, buralarda da yaşayan canlılar olabileceğini anlatır.

Osman Nuri’ye göre bu dünyalarda canlılar vardır.

Sadece bunu insanoğlu bilmiyordur.

Dünyamızı bile henüz tam olarak bilmediğimizi, gökyüzünü yeni keşfetmeye başladığımızı, dünyanın yuvarlak olduğunu keşfimizin dahi dört yüzyıl önceye dayandığını, Kristof Kolomb bu fikri öne sürdüğünde kendisinin gülünç bulunduğunu, başka dünyalarda yaşam fikrinin kulağa garip gelse de doğru bir fikir olduğunu anlatır.

Yüz binlerce dünyanın canlı mahlukat ile dolu olduğunu iddia eder.

Fennin hayallere sınır çizdiği görüşünün doğru olmadığını, tam tersi hayalleri artırdığını, insanoğlunun önünde ucu bucağı olmayan bir uzayın kapılarını açtığını söyler.

Eski astronomların gökyüzü hakkındaki bilgilerinin oldukça geri olduğunu, teleskobun icadıyla gökyüzü denen kitabın derin bir incelemeye tabi tutulduğunu ifade eder.

HAYAT VE ŞERAİT-İ HAYATİYYE Osman Nuri’ye göre hayatın iki şartı vardır: 1. hararet, 2. gıda, hava.

Bu iki şart çerçevesinde dünyamızda diğer gezegenlere benzemeyen bitkiler, hayvanlar yaşamaktadır.

Yazar Dünyamıza benzer hayat örneğinin diğer gezegenlerde olup olmadığını sorgular.

Meseleyi bu yönden irdeleyen yazar, hava ve uygun bir ısı gerekliliğinden bahseder.

Ona göre bu iki gerekli şartı sağlayan Mars ve Venüs gezegenleridir.

Venüs gezegeninin yüzeyindeki ortalama sıcaklık 66 derece olup bu da dünyadaki sıcak memleketlerin ısısı kadardır.

Mars’ta ise 9 derece olup bu da kutup bölgelerinin ısısına eşittir.

Bu sebeple ona göre gezegenler arası yolculuk mümkün olsa insanoğlu bu ikisinden birini tercih etmelidir.

Ayın ve Jüpiter’in ise buna uygun olmadığını, çünkü Ay’da atmosferin olmadığını ve Jüpiter’in ise çok soğuk olduğunu belirtir.

Fakat ona göre yine de bu gezegenlerde canlı olmayacağı anlamına gelmez.

Yazara göre hayat anlayışını kendimize göre sınırlamamalıyız.

Çeşitli şartlarda hayat meydana gelebilir, aklımıza ve hayalimize gelmeyecek garip ve çeşitli canlı türleri bulunabilir.

Nitekim dünyamızda da çeşit çeşit hayat şekilleri bulunmaktadır.

İlerleyen satırlarda hava ile yaşayan hücreler ile havaya ihtiyaç duymayan hücrelerin yaşam formlarından bahseden yazar, bu nedenle Ay’ın atmosferini kaybetmiş olmasına rağmen canlılar için gerekli olan oksijenin toprağa karıştığını belirtmektedir.

Gezegenler içerisinde dünyaya en çok benzeyen Mars gezegenidir.

Dolayısıyla Mars’ta dünyadakine benzer bir yaşam biçimi bulunmaktadır.

Bunun yanı sıra güneş sistemindeki gezegenleri aydınlatan güneş, onlar üzerindeki canlıların meydana gelip büyüyüp gelişmesinde temel etmendir.

Tüm gezegenler aynı bileşenlerden meydana gelmektedir ve bu sebeple hepsinde canlı varlıkların olması da gerekmektedir.

SEYYARATTA ŞERAİT-İ HAYATİYYE Bu bölümde Osman Nuri, tek tek gezegenlerin oluşumuyla, güneşe olan mesafeleriyle ve yaşam olasılıklarıyla ilgili bilgiler vermektedir.

Güneşin etrafındaki dönüşleri, aldıkları ısı ve ışık miktarlarındaki değişkenlik ve bunların yaşam üzerindeki etkileri anlatılmaktadır.

Gezegen biçimini alışları, ergimeleri, ısılarını kaybetmeleri diğer bahsi geçen konulardır.

Merkür, güneşe en yakın gezegendir ve en sıcak gezegendir.

Neptün en uzak olduğundan en soğuk gezegendir.

Uranüs, Satürn, Jüpiter gezegenleri de oldukça soğuk gezegenlerdir.

Mars ve Dünya ise orta derecede sıcaklık değerlerine sahip iki gezegendir.

Bu soğuk olanlar ise dünyadan evvel oluşmuş, büyümüş ve soğumuş gezegenlerdir.

İlk doğan gezegen Neptün’dür.

Sonra sırasıyla Uranüs, Satürn, Jüpiter, Mars ve Dünya gelmektedir.

Venüs ve Merkür henüz genç oluşumlu oldukları için sıcaktırlar.

Dünyaya en çok benzeyen ise Mars gezegenidir.

Madem dünya üzerinde yaşam vardır, bir zamanlar diğer gezegenlerde de meydana gelmiş olmalıdır.

Uranüs ve Neptün, güneşe en uzak olanlar olmaları nedeniyle en soğuk gezegenlerdir.

Bu sebeple buralardaki canlılar muhtemelen buz ve kar tabakası altında kalmıştır.

Bir diğer olasılık ise havanın derece derece soğumasıyla yaşam bu soğumaya bağlı olarak şekil değiştirmiştir.

Jüpiter gezegeni dünyaya oranla büyük olması nedeniyle yeryüzünden farklı yaşam formları barındırmaktadır.

Merkür gezegeni, güneşe en yakın olup ergimiş haldedir.

Her tarafında yanardağlar bulunmaktadır.

Kızgın erimiş maden nehirleri gezegenin tüm yüzeyini kaplamaktadır.

Ateşten göller, denizler ile kaplıdır.

Bu sebeple yaşamın oluşması için elverişli değildir.

Orada yaşamın oluşması için pek çok asır geçmesi gerekmektedir.

Yüzey sıcaklığı 193 derecedir ve güneş etrafında 88 günde bir devrini tamamlamaktadır.

Bir gün gelecek bu gezegen de soğuyacaktır.

Böylelikle üzeri yaşam için uygun hale gelecektir.

Venüs gezegeni aşk yıldızı olarak bilinir.

Genç oluşumludur ve çeşitli bölgelerinde yeni yeni canlılar hayat buluyor olmalıdır.

Merkür’den daha yaşlıdır ve Dünyamızın ikinci devrindeki haline benzemektedir.

Üzerinde pek garip ve acayip mahlukat yaşıyor olmalıdır.

Bunlar son derece iri bedenlere sahip olmalıdır ve bitkiler de son derece devasa yapılıdır.

Zemini bataklık ve geniş çayırlarla kaplı bir gezegendir.

Her yerinde bu büyük canlılara ait korkunç ve gürültülü sesler yankılanıyor olmalıdır.

Dünyaya oranla pek parlaktır ve ılıman iklime sahip bölgeleri bulunmamaktadır.

Mars gezegeni Dünya’dan on dört milyon fersah uzaklıktadır.

Bizim gezegenimizden evvel oluşmuştur.

Dünyanın gelecekteki halini bugünkü Mars gezegeni yansıtmaktadır.

Orada hayat son derece gelişmiş bir biçimdedir.

Dünyadaki insanlardan daha zeki, bedence daha gelişmiş, daha güzel bir çehreye sahip insanlar yaşıyor olmalıdır.

Dünyadakiyle kıyaslanamayacak derecede ileri seviyede bir medeniyete ev sahipliği yapmaktadır.

Dünya, pek çok yönüyle Mars’tan daha geri bir gezegendir.

Onun seviyesine erişmesi için daha çok zaman gerekmektedir.

Dünyada ortalama sıcaklık 26 derece iken Mars’ta 9 derecedir.

Bununla birlikte ılıman iklimin hüküm sürdüğü bazı bölgeleri bulunmaktadır.

Dolayısıyla yaşam için uygun hayat şartları bu gezegende mevcuttur.

Osman Nuri’ye göre bu gezegende medeniyet o kadar ileri seviyelerdedir ki son derece gelişmiş makineler icat edilmiş olmalıdır.

Hatta günlük hayatta her şeyi makineler işliyor olmalıdır.

İnsanlar aklen pek yüksek mertebelere erişmiştir ve makinelerden dolayı çalışmaktan geri kalmış olmalılardır.

Zihnen yüksek mertebelere erişmeleri nedeniyle dimağları son derece gelişmiş, diğer organları ise aksi oranda küçülmüş olmalıdır.

Jüpiter gezegeni son derece güzel manzaralara sahip bir gezegendir.

Tecelliyatın eşsiz köşesidir ve ruha ilham veren manzaraları söz konusudur.

Rengiyle son derece göz kamaştırıcıdır.

Jüpiter’den güneş dünyada görüldüğünden 5 kat daha küçük görünmektedir.

Güneş bu gezegeni 27 kat daha az ısıtmaktadır ve dünya kadar aydınlık bir gezegen değildir.

Birçok uydusu vardır.

Gün doğumlarında ve batımlarında, gece vakitlerinde bu uydular eşsiz manzaralar oluşturmaktadır.

Bu eşsiz manzaralar, insana şairane hisler veren manzaralardır.

Çok soğuk olduğu için üzerindeki canlılar da ölüp gitmiştir.

SEMANIN ÖLMÜŞ DÜNYALARI: ZUHAL (SATÜRN), URANÜS, NEPTÜN Bu bölüme yazar, Satürn gezegeninin güneş etrafında 29 dünya yılı sürede bir devir yaptığı bilgisiyle başlar.

Uranüs de güneşin etrafında 84 dünya yılında bir devir yapmaktadır.

Neptün ise 164 dünya yılında devrini tamamlamaktadır.

Üçünün de üzeri karlarla kaplıdır.

Karlı ve buzlu dağlar bu üç gezegenin çehresini oluşturmaktadır.

Soğuğun yanında bu üç gezegene karanlık da hâkimdir.

Adeta ölümden oluşan birer âlemdirler.

Daha dünya tam oluşmamışken bu gezegenlerde hayat başlamış, canlılar oluşmuş, aklın ve hayalin alamayacağı kadar zaman miktarınca yaşam sürmüştür.

Şimdilerde ise ebedi bir karanlığa ve soğuğa gömülmüşlerdir.

Sonuç olarak Osman Nuri’ye göre güneş sistemimizde yer alan tüm gezegenlerde insan ve benzeri canlılar ortaya çıkmıştır.

Bundan şüphe edilmemelidir.

ARZ VE BU DÜNYALARDA HAYATIN SONU Peki, hayatın sonu nasıl gelecektir?

Osman Nuri’ye göre güneşten ayrılan ilk gezegen Neptün’dür ve yaşam ilk onda başlamıştır.

Daha sonra sırasıyla Uranüs, Satürn, Jüpiter, Mars, Dünya, Venüs için aynı durum söz konusudur.

Neptün, Uranüs ve Satürn’deki hayat çoktan son bulmuştur.

Karlar altına gömülü birer gezegen durumundadırlar.

Jüpiter’de ise hayat bitmek üzeredir.

Fakat Mars’ta ise halen bizdeki insan formuna benzer bir yaşam formunun olduğu ve gelişmiş bir medeniyetin var olduğu bir yaşam söz konusudur.

Venüs’te canlılar henüz yeni yeni oluşmaya başlamış olmalıdır.

Merkür ise halen çok sıcak olup hayatın gelişmesi için gereken sıcaklık derecesine inmesine asırlar vardır.

Bir gün muhakkak bütün gezegenlerde hayat sona erecektir.

Karanlığa bürüneceklerdir ve soğuyacaklardır.

Buna sebep yaşam için gerekli olan ısı ve enerjinin giderek yok olmasıdır.

Dünyamız da bundan nasibini alacak ve bizden sonra yaşamın ortaya çıkacağı Merkür’deki insanlar bizim hazin sonumuza üzülecektirler.

Güneş sistemi, dünyamız ve diğer gezegenlerdeki yaşam üzerine son olarak Osman Nuri, kendisine ilham veren Ziya Paşa’nın Terci-Bend eserinin ikinci bendiyle sözlerine son vermektedir.

İlgili Sitenin Haberleri