Haber Detayı

Demokrasi geriliyor mu, yoksa yükseliyor mu?
Nadir temeloğlu aydinlik.com.tr
23/10/2025 16:02 (2 ay önce)

Demokrasi geriliyor mu, yoksa yükseliyor mu?

Demokrasi geriliyor mu, yoksa yükseliyor mu?

Dünkü yazımızda, ABD hegemonyacılığının ve neoliberalizmin çöküşüyle birlikte “Üretim kapitalizminin dirildiği” yönündeki fikirlere değinmiştik.

Finans kapitalizmin çökmesine rağmen Asya’dan Yükselen Uygarlığı’ndan basit bir üretim kapitalizmine dönüş olmadığını, sosyalizme açılma çağının başlangıcına ve atılımına işaret ettiğini söylemiştik. “Üretim kapitalizminin dirildiği” söylemlerinin insanlığı kapitalizm dışında seçenekler olmadığına ikna etmeyi hedeflediğini aktarmıştık. (Yazının tamamı için bakınız: Nadir Temeloğlu, Üretim kapitalizmine dönüş mü sosyalizme açılma çağı mı?, Aydınlık. https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/uretim-kapitalizmine-donus-mu-sosyalizme-acilma-cagi-mi-552370) Benzer bir tartışma “demokrasi” üzerinden yaşanıyor.

Fakat daha karamsar bir hava ile...

Demokrasilerin bittiği tezi işleniyor.

Gerçekten demokrasilerin bittiği bir eşikte miyiz, yoksa demokrasiler yükselişe mi geçiyor?

Bu soruyu tartışmaya açmamıza, Karar gazetesinden Ali Bayramoğlu’nun bugünkü “Yeni dünya, yeni Türkiye” yazısı aracı oldu.

Avrupa’daki, Amerika’daki dip akıntıların Türkiye’yi de kuşatmadığı bir dönem olmadığını belirten Bayramoğlu, şunları söylüyor: “AK Parti’nin iki evresini düşünün.

İlki, 2000’lerin ilk on yılına, Batı’da, Bush’un varlığına ve politikalarına rağmen, çok-kültürlülük vurgusunun, liberal demokratik ilkelerin önde durduğu bir evreye tekabül ediyordu.

Ve Türkiye izlediği politikalarla model ülke ilan ediliyordu.İkinci evre ise, sistemlerde, toplumlarda, rejimlerde tek kültürlülük arayışlarının, milli egemenlik ve milli devlet vurgularının, yabancı sevmezliğin, aşırı sağın, velhasıl her seviyede otoriter önerilerin öne çıktığı yıllar oldu.

Türkiye, Erdoğan’la yeni otoriterliğin, popülizmin taşıyıcılarından birisi haline dönüştü.” Bayramoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Başta liberal-özgürlükçü değerlerin doğduğu ülkeler olmak üzere, global satıhta büyük bir liberal değer ve demokrasi krizi yaşanıyor.

Toplumların tepkileri ötekine yöneliyor, kültürel dışlayıcı bir milliyetçilik yükselirken, tırpan liberal değerlere yöneliyor.” Karar yazarı bu çözülüşün sadece Batı’da değil Güneydoğu Asya’da Singapur’dan Malezya’ya, Güney Kore’den, Tayland ve Tayvan’a birçok ülke de yaşandığını ifade ediyor.

EMPERYALİZMİN KRİZİ LİBERAL DEMOKRASİNİN KRİZİDİR Önce bir soruyla başlayalım: Liberal demokrasinin bu krizi bir tesadüf mü?

Otoriterlik, tek kültürlülük mü bu sonuca yol açtı?

Liberalizm, emperyalizm çağında, birlikte doğduğu kardeşi hümanizmi katletti.

Liberal değerler, emperyalizmin hizmetine sunuldu.

Ezilen ve gelişen dünyaya müdahalenin aracı kılındı.

Kore’den Vietnam’a, Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Suriye’ye yapılan bütün müdahalelerin özünde “demokrasi inşa etmek” vardı.

Bugün hâlâ Venezuela örneğinde olduğu gibi, demokrasi dış müdahalenin aracı haline getirilmeye çalışılıyor.

Bu çağda liberal demokrasi Atlantik sisteminin koçbaşı oldu.

Demokrasi insanı özgürleştirmek için vardı ama işler tersine döndü; neoliberal dönemde liberal demokrasi, Mafya-Gladyo-Tarikat rejimi inşa etti.

Ekonomi sanallaştı ve mafyalaştı.

NATO ve benzeri araçlarla, ezilen ve gelişen dünyada Gladyo örgütlendi, darbeler, fail-i meçhuller yapıldı.

İnsanı insanın kulu haline getirilmek için tarikatlarla ve sivil toplum ağıyla örülen bir toplum biçimi kurgulandı.

Bu sistem sahte bir özgürlük yarattı.

Liberal demokrasi emperyalist sisteme göbekten bağlandı.

Bu yüzden kapitalizmin, emperyalizmin yaşadığı ekonomik ve toplumsal her kriz, liberal demokrasinin de krizi oldu.

ABD hegemonyası gerilirken, Atlantik sistemi çökerken liberal demokrasinin çökmesi de kaçınılmazdı.

ORTAÇAĞ’A ÖZGÜRLÜK ESAS TALEPLERİ OLDU Emperyalizm geri çekildikçe, liberal demokrasi çöktükçe; emperyalizme direnen güçler Batı tarafından “otoriter” olmakla suçlandı.

Bunu anlamak için Batılı liberal demokrasinin savunucusu yayın organlarına bakmak yeterli.

Time’dan Der Spiegel’e, The Economist’ten The Atlantic’e kadar bütün dergilerin kapağını Çin, Rusya, Türkiye, İran, Venezuela gibi ülkelerin liderleri süslüyor.

Ama bu dergiler aynı zamanda Avrasya güçleri ile Atlantik güçleri arasındaki çarpışmayı da yansıtmış oluyor.

Bunun yanında da Avrasya cephesini kader birliğini de gösteriyor.

Bu kriz içinde dün belirttiğimiz gibi kapitalizm dışında çözüm göremeyenler, aynı şekilde demokrasi için de bir çözüm göremiyor.

Oysa Avrasya’nın insanlığın önüne program olarak getirdiği “Millî Demokratik Devrimler ve Sosyalizme Açılma Çağı” aynı zamanda yeni bir demokrasi anlayışını yükseltiyor.

Bunun adı devrimci demokrasidir.

Demokrasinin özünü de emperyalizme karşı mücadele, mafya-gladyo-tarikat sisteminin yıkılması, kamuculuk ve paylaşım oluşturuyor.

Bu demokrasi, halka dayanıyor ve disiplinli bir özden oluşuyor.

Bizim ülkemizde Batıcı liberaller, Atlantik’le kader birliği yapmış durumda, emperyalizmin acentesi konumunda.

Bu yüzden de bu yükselen disiplinli devrimci demokrasiyi, otoriterlik yaftasıyla karalamaya çalışıyor.

Özünde ise, insanların ve devletlerin en temel hakkı olan emperyalizme direnme hakkının elinden alınması yatıyor.

Bizim ülkemizde de dikkat ederseniz liberal demokrasi savunucuların geçmişinde ve bugününde hep Türkiye’nin bağımsızlıkçı birikimin hedef alınması vardır.

Hepsinin ortak kümesi, Devrimci Cumhuriyet karşıtlığıdır.

Kurtuluş Savaşını küçümserler.

Jön Türkler, İttihat Terakki, Kemalist Devrim’i karalamaya çalışırlar.

İnsanı özgürleştiren, halk egemenliğini pekiştiren laikliği de bu yüzden gözlerine kestirmişlerdir.

Halifelik övgüsü, padişahlık hevesleri, emperyalist işbirlikçisi para babalarının ve ağalarının hürriyetine hizmet etme onların karakteridir.

Mafya ekonomisinin bekçisidir.

Gladyo’nun kullanışlı aparatıdır.

Tarikatların sevdiği kişidir.

Bugün liberal demokrasi Ortaçağ’a özgürlük istemektedir.İnsana dayatılan Yeni Ortaçağ’ın kölesi olmasıdır.

DEMOKRASİ KILIÇLA GELDİ DÜNYA DEMOKRATİK DEVRİMLERE GİDİYOR Devrimci demokrasi ise, padişahlarıyla, tahtlarıyla, taçlarıyla, beyleriyle, ağalarıyla, Ruhanları ve halifeleriyle, şeyhleri ve şıhlarıyla Ortaçağ’ın tasfiyesidir.

Bütün dünyaya bakın, demokrasiler güle oynaya gelmemiştir.

Hepsi kılıçla, süngüyle, silahla, devrimle gelmiştir.

İngiliz Cromwell’e, ABD’li General Washington’a, Fransız Devrimi’nde Robespierre’e, Mustafa Kemal’in süngüsüne, Ekim Devrimi’nde işçilerin oluşturduğu Kızıl Ordu’ya bakmanız yeter.

Her halk kendi tecrübesiyle ve bedeller ödeyerek bunu yaşamıştır.

Liberal demokrasi, işte bu demokrasi anlayışının baş aşağı çevrilmesidir.

Küreselleşmeye, etnik, mezhepsel ve kimlik bölücülerine özgürlük haline getirilmiştir.

Fakat bu neoliberal dayatmalar, emperyalist sistemin vahşiliği, liberal demokrasi aldatmacası insanlığın kalelerine çarpmıştır ve dağılmıştır.

Emperyalist güçler ekonomik olarak gerilemekte, bağımsızlıkçı, halkçı, kamunun yol gösterdiği karma ekonomiler yükselmektedir.

Liberal demokrasinin çöküşü, demokrasinin gerilediği anlamına gelmiyor.

Aksine devrimci demokrasinin önünün açıldığı ve yükseldiği anlamına geliyor.

Dünya demokratik devrimlere hızla yol alıyor.

Yeni dünya kuruluyor, yeni bir Türkiye de şafakta.

Ama Sayın Bayramoğlu gibi liberallerin kafası hâlâ eskide.

Köhne dünyaları çatırdıyor ve yıkılıyor.

Bundan bir kaçışları da bulunmuyor.

İlgili Sitenin Haberleri