Haber Detayı
Işıkları sönmüş!
Konuk yazar Selahattin Gezer yazdı... İnsan, zifiri karanlık bir yere isteyerek girer mi veya orada ne kadar kalabilir? Hayır, insan karanlık bir yere girmez! Girse bile ya ışık veya ateş yakmaya çalışır ya da bir an önce oradan çıkmak ister. Karanlık mekânlar insanı kendine çekmediği gibi, karanlık...
Konuk yazar Selahattin Gezer yazdı...
İnsan, zifiri karanlık bir yere isteyerek girer mi veya orada ne kadar kalabilir?
Hayır, insan karanlık bir yere girmez!
Girse bile ya ışık veya ateş yakmaya çalışır ya da bir an önce oradan çıkmak ister.
Karanlık mekânlar insanı kendine çekmediği gibi, karanlık (manevi yönden) olan insanlar da başkalarını kendilerine çekmez.
Belki de insanın içindeki karanlık, mekânın karanlığından daha yoğundur.
Küfrün karanlığından daha büyük bir karanlık yoktur.
Güneşi spot lamba yapsanız ve doğrudan bir güzelliğin, bir hakikatin üzerine tutsanız bile, inkâr karanlığında olanlar o güzelliği ve hakikati asla göremezler!
Karanlık bir yerde birtakım güzellikler olsa dahi, onlar adeta siyah bir perdeyle örtülmüştür...
İnkâr sebebiyle karanlığa düşmüş bir insanda Allah'ın sanatı da okunmaz olur.
Mutlaka dikkat etmişsinizdir: İnsan Allah'tan ve emirlerinden uzaklaştıkça yüzü kararıyor, küfre girince ise tamamen simsiyah oluyor.
ALLAH'IN BİRLİĞİ Büyük mütefekkir Bediüzzaman Said Nursi ne diyor: 'İman nasıl ki bir nurdur; insanı ışıklandırıyor, üstünde yazılan bütün mektubât-ı Samedâniyeyi okutturuyor.
Öyle de, kâinatı dahi ışıklandırıyor.
Zaman-ı mazi ve müstakbeli, zulümattan kurtarıyor.' Evet Üstadım, iman insanı ışıklandırıyor ve o nurla Allah'ın yazdığı mektuplar okunuyor.
İnsanın yüzü ilahi bir mektup, ondaki ilahi sanatı başkalarına okutuyor, kendisi de başkalarının mektubunu okuyor.
İnsan yüzü adeta halka açık bir mektup gibidir.
Göz ayrı bir mektup, kulak, burun ve yüzdeki her bir mimik muhteşem birer mektuptur.
Hücreler ise hayranlık uyandıran birer kudret mektubu...
Ey insan, Allah'ı görürcesine iman etmene bu mektuplar, bu vahdet (birlik) mühürleri kâfi gelmez mi?
Bir yüz, bir konuşma, işitme ve görme yeteneği nasıl da Allah'ın birliğini (vahdeti) ve mutlak kudretini (Kadir-i Mutlak'ı) ilan etmektedir.
Oysa bu mektupları şuurla okuyan öyle bir iman sahibi oluyor ki; hiçbir faturanın ve eksikliğin olmadığı ebedî cennet ile mükâfatlanıyor.
Kira yok, enflasyon yok; kusur yok, acı ve hasret yok.
Böyle bir cennet arzu edilmez mi?
Evet, iman insanı gerçekten insan edince, karanlıktan kurtulunca mükâfatı da lezzeti de çok oluyor.
Şeytanın ise bu mükâfatlara erişilmemesi için bahane ve hileleri pek çoktur.
Karanlık insanlar, küfürde inat edenler hem kendilerini ebedî lezzetten mahrum bırakıyor hem de başkalarının tehlikeye düşmesine sebep oluyor.
İşte bunun için virane ve karanlık mekânlardan ve (manevi yönden) karanlık insanlardan uzak durulmalıdır.
İMANIN AYDINLIĞI Niçin Müslümanların Kusuru Göze Batıyor?
İman bir vücuda girince, adeta kalp barajından çıkan iman elektriği, insanın hem içini hem de dışını nurlandırıyor, vücut şehri apaydınlık oluyor.
Peki, bir Müslümanın hataları diğerlerine nazaran neden daha çabuk fark ediliyor ve dikkat çekiyor?
Çünkü Müslüman'da imanın aydınlığı var!
Kusurlu da olsa, hatalı da olsa iman ışığı, lambası açık olduğu için bütün eksikleri ve kusurları net bir şekilde görünüyor.
İmanın verdiği ışıkla her şey belirginleşiyor.
Ama günahkârın, kâfirin şalteri atmış ve lambaları patlak olduğu için zifiri karanlıktadır.
İşte bu yüzden hiçbir hatası gözükmüyor.
Taksim'de Aydınlanmış!
İstanbul'da yaşadığım dönemlerde her Taksim'e yolum düştüğünde kendimi yabancı gibi hissederdim.
Şimdi ise farklı bir atmosfer oluşmuş.
Sanki Taksim Camii'yle hidayete ermiş, nurlanmış, bambaşka bir hâle dönüşmüş.
Cuma namazından sonra bana bunları düşündürmüştü.
Tekrar edecek olursak ki gereklidir: Müslüman ve beş vakit namazını eda eden birinin kusurları, günahları olmasın diye gönül ister.
Ama insanız ve zaaflarımız var.
Ancak iman ve namazla nurdan bir baraj ve elektrik donanımı devrede olduğu için kusurları gözüküyor, bunu akıldan çıkarmamalıyız.
Şuna da sevinmeliyiz ki; imanlı insan en azından karanlık değil.
Evet, hataları belirginleşiyor ama bu karanlık bir belirginleşme değil.
Tam tersi, imansız biri karanlık ve tesisi devre dışı olduğu için velev ki iyilikleri de olsa karanlıkta kalıyor.
İşte aynen bunun gibi, Taksim'e iman gelmiş ve kusurları olsa bile aydınlık.
Birileri, 'Hem namaz kılıyor hem de şunu bunu yapıyor,' diyerek kusuru olan Müslümanı eleştirseler bile, imansız biri karanlık ve izbe olduğu için daha korkutucu ve hiç güven verici değildir.
Allah hem bizleri hem de Taksim gibi nice yerleri kusurlardan uzak olmayı nasip etsin.