Haber Detayı
Bugün Dürbünümde Hüzün, Kalemimde Geçmiş, Kelamımda Özlem Var…
Uzun süredir ortama hakim olan duygu ümitsizlik, öfke ve korku iken! En çok özlemi çekilen şeyler emeğe ve insana saygı, özenli dil ve adalet iken! Sadece bu yıl iş kazalarında yaşamını yitiren çocuk sayısı 68 iken! Gençlerimizi teşvik yerine tahrik etmek yaygınken! Gel de eskileri arama, derin ahlar çekme, yarınlar için kaygılanma…
Yukarıda sıralananlar yorucu ve değişmez sorunlar derseniz kabul!
Burada biraz duralım ama açıklama notları için ve nokta atışlar yapmak için duralım...Ortam öylesine bulanık ki fikri dayanışması olan insanların bile bir adım öne çıkmaya ne hali var, ne de cesareti!
İstenen de bu değil mi zaten.
İstenen hayalleri de erteleyip, daha çok sınırlandırmamız mı?
Ya da tarihin şanlı sayfalarında dolaşmamamız mı?
İşte o bize asla yakışmaz diyerek sayfaları aralıyor, tam da içimiz kararınca bize düşenin ve yakışanın her zaman olduğu gibi çözümü bir çift mavi gözün yolumuzu aydınlatmasında, yönümüzü çizmesinde buluyoruz…Çünkü bize düşen; Uygun bir taş parçasının bile konfor sayılacağı cephelerde ömür tüketen, yatağından çok siperlerde yatan, ordular idare etmiş, ülkesinin rejimini de, kaderini de değiştirmiş, aman vermez böbrek sancılarını pelerinine sarınarak geçiştirmeye çalışan büyük kurtarıcının dağa taşa kazınan sözlerini anımsamak ve anımsatmaktır…Çünkü bize düşen; “Cumhuriyetimizin eğitimli erkekler kadar eğitimli kadınlara da ihtiyacı vardı, yüksek tahsilli kadınların sayısı arttıkça, daha fazla kız çocuğu okumaya özenir diye umut ediyordum.
Osmanlı’nın son 300 yıllık eğitim öğretim açığını ancak böyle kapayabilirdik, kadın erkek ayırmaksızın her gencin eğitim alması ve kadınların meslek sahibi olması” sözlerinin altında imzası olan ve ülkenin en zorlu koşullarında bile eğitimi, kadını, gençliği öne çıkaran adımlar atan büyük önderin izinden gitmektir…Çünkü bize düşen; “Hayal fakirin tek sermayesidir derler ya!
Gerçekleşmesi imkansız gibi duran hayaller kurmuş biri olarak, arkadaşlarım ‘eh oldukça zengin sayılırsın!’ diyerek benimle dalga geçerlerdi.
Ama bana göre hayaller gerçekleştirmek için kurulurdu, her ne kadar zor, hatta çılgın olsalar da!” Bu sözleri okuduktan sonra bize düşen çılgın hayallerini bile hayata geçiren eşsiz önderin izinden ayrılmayarak gerçekleştirmesi zor da olsa hayallerimizden vazgeçmemektir… Hayatı savaş meydanlarında geçen büyük komutan; “Ulusun hayatı tehlikede olmadıkça savaş bir cinayettir!” diyor ve şöyle devam ediyor:“Çok genç yaşımdan itibaren, Trablus’tan Makedonya’ya uzanan bir haritanın üzerinde onca savaşta bulunmuş olmamın sonucudur savaş karşıtlığım.
Savaşa savaşa öğrendim savaşın çirkin yüzünü.
Savaşta edindiğim intiba şudur: Vatan işgaline karşı savaşılmıyorsa eğer, her savaş harap olan şehirler, yanan yıkılan kasabalar, köyler, yetim kalan çocuklar, acılı analar, hayatının geri kalan kısmını muhtemelen sakat yaşayacak genç adamlardır.
Savaşa son diyebilmek, anaların oğullarını, kadınların kocalarını, çocukların babalarını kaybetmelerine son vermekti.
Mezarsız ölülere, bayrağa sarılı tabutlara, kısacası direği kırılan ailelerin yasına, acılarına, hasretlerine son vermekti.Ben savaşa savaşa öğrendim savaşın çirkin yüzünü.
Bir gün dayanamadım, Kılıç Ali’ye; “Savaşlarımı değil, barışlarımı düşünmek istiyorum” dedim.
Çünkü savaşları, bizden kat kat donanımlı, karnı tok, sırtı pek düşmana karşı un çorbası ve kuru ekmekten başka gıdası olmadığı için karnı açlıktan zil çalan, ayağında çarıkla savaşan, kimi silahlı, kimi av tüfekli, kimi sadece eli sopalı kahraman vatan evlatlarıyla kazandık.
Sırada artık sahada değil, masada kazanmak vardı, artık kahramanlık değil, azim gerekiyordu.”Duygusal not: Dünyaya meydan okuyan, ülkemizin rejimini de, kaderini de değiştiren, cesaret, dirayet, basiret, fazilet, asalet, gayret denilince ilk akla gelen eşsiz lider diyor ki; “Hastalığım sürecinde hükmüm sadece doktorlarıma geçmedi.
Onların korkusundan bir nefes sigara dahi çekemedim.”Yazımı yazarken, hele de son tümceyle bağlamaya çalışırken gözlerimi silmek için bilgisayarımın başından kaç kez kalktığımı bir ben bilirim, bir de ben!Soru notu?
Kaderimizi kararlarımız biçimlendirir.
Acaba tercih talihsizliğimiz sadece politik mi?
Keşke bunca başarının altındaki imzayı tanımaya çalışsaydık.
Her şey daha farklı olurdu…Hatırlatma notu: Doğumunun 144.- kurduğu destansı cumhuriyetin 102.- aramızdan ayrılışının 87. yılında; O dev ve devrimci liderin yaşadığı yıllardan çok daha güçlü olduğunu bilen bilir, bilmeyen de öğrenir zaten…