Haber Detayı

Kızıl Hafıza
Soner yalçın nefes.com.tr
28/10/2025 06:00 (1 ay önce)

Kızıl Hafıza

Tania Branigan, İngiliz Guardian gazetesinin muhabiri... 2008 yılından itibaren yedi yıl Çin’de bulundu. Gazeteciliği yanında Çin...

Tania Branigan, İngiliz Guardian gazetesinin muhabiri... 2008 yılından itibaren yedi yıl Çin’de bulundu.

Gazeteciliği yanında Çin Kültür Devrimi (1966-1976) üzerine araştırma yaptı.

Devrimin ruhunu tekrar canlandırmak için başlatılan Kültür Devrimi’ne katılmış veya acı çekmiş kişilerle röportajlar yaparak, 2023 yılında “Kızıl Hafıza” adlı kitap çıkardı.Bu tür Batılı yazarların çalışmalarına ön yargılı bakarım.

Kitabı da elime aldım, “birkaç sayfa okuyup bırakırım” diye düşündüm, 308 sayfayı altını çizerek okudum!

Niye?

Çin sosyalizminin ilk büyük kitle seferberliği olan bu politik hareket, toplumdaki “burjuva tortularına”, “geleneksel kültüre” ve “bürokratik atalete” savaş açtı.

Sovyetler Birliği sosyalizm yolundan ayrılmıştı ama Mao, Çin’de buna izin vermeyecekti... “Kızıl Hafıza” kitabında şu satırlar ilgimi çekti:-“İnsanlar, kamusal itiraflar, zorlayıcı öz eleştiriler, toplu suçlama mitingleri, sistemli tasfiyeler, cadı avlarıyla yeniden şekillendirilmek istendi…”-“Muhalifler ya tamamen dışlandı ya da yeterince pişmanlık gösterdiklerinde -yeni bir minnet duygusuyla- yeniden toplumsal yaşama kabul edildi…”-“Muhalifleri kırmak ve yeniden inşa etmek için kullanılan yöntemler; dışlama, yalnızlaştırma, toplum önünde aşağılamayla sürekli olarak keskinleştirildi, adeta birer psikolojik işkence tekniğine dönüştürüldü…”-“Aile üyelerinden, kendi yakınlarını dışlamaları hatta baskı uygulayarak itirafta bulunmaya zorlamaları beklendi…”-“Ülkeyi saran sadakat inancı değil, derin bir paranoya oldu.

Ülke içinde casusların ve hainlerin cirit attığına dair söylentiler eşliğinde binlerce yönetici görevden alındı, kimileri idam edildi…”Bu satırları okuyunca kafamda şimşek çaktı:Erdoğan mı İmamoğlu muPsikolojik yaralanma salt bireylere ait değil, milyonlarca insanı etkiliyor bu tür kolektif travmalar…Sokak röportajında gördüm; “Erdoğan mı İmamoğlu mu” sorusunu kimileri suskunlukla geçiştiriyor.

Konuşmayı, belaya davetiye çıkarmak olarak görüyor.

Keza:Anketlerde “bilmiyorum”, “kararsızım” tercihleri ne çok arttı son yıllarda...İnsanlar korkuyor, başları önlerinde eğik.

Dikkat çekmekten, sivrilmekten kaçınıyor…Bakınız:Küresel ruh sağlığı, kültürel travma, siyasi şiddet konularında uluslararası alanda tanınmış psikolog Elena Cherepanov, totalitarizmin nesiller arası aktarımı üzerine de çalışmalar yaptı.

Adı konmamış acıların-kayıpların sonraki kuşakları etkilediğini yazdı.

Trajedi devam ediyordu… Ülkenin yaşadığı siyasi travma, sonraki kuşakları da derinden etkiliyordu!İşte bugün bizim yaşadıklarımız:Bağnazlığa yatkın şiddet…Gerçeklerden kopuk fanatizm…Komplo teorileriyle aklını yitirmek…Dehşet ve saçmalıklarla toplumu kutuplaştırmak…Kültürü denetimi altına almak için totaliter ahlâkı ceza konusu yapmak-ülkeye dayatmak…Sınırsız “tapınma” istemek…Tarihi çarpıtarak bugünün mezar kazıcısına dönüştürmek…Uzatmayayım… Soru aynı:Olağanüstü dönemler ülke ruhunda/psikolojisinde nelere yol açıyor?

İlk söyleyeceğim; “politik günah dayatması” kamusal benlikte güvensizlik doğuruyor.

Yaşanan fevkalade olumsuzluklar sadece gerçeklerden kopukluğa yol açmıyor, yalan üzerine “suç ortaklığı ittifakı” kurulmasına sebep oluyor.Ki bu ruh hali ülkeyi uçuruma sürüklüyor.

Çünkü insan, salt kimseye değil, adalete de devlete de güvenini kaybediyor.…Tanınmış Çinli sosyolog Fei Xiaotong “teşhisinde” şunu belirtti:“Çin’de bencillik-kayıtsızlık-yolsuzluk sorunu, cehalet ve hastalıktan daha yaygın…”12 Eylül 1980 askeri darbesinin kuşaklara ödettiği -bireycilik gibi- bedelleri biliyoruz!

Ya bugün yaşananlar ileride neye yol açacak?Kırmızı ışıkta geçmekEvet:Bugün yaşanılan travmanın dehşetli sonuçlarını ülke yarın yaşayacak:Duygusal radikalleşme; aşırı söylemler, provokasyonlar ve kamusal alanın toksikleşmesi… Böylece:İyiyi ve kötüyü belirleyen ölçü kalmayacak.

Yasak ile serbest arasındaki çizgi muğlak olacak.

Sınırlar bulanıklaşacak.

Yavaş yavaş hafıza kaybı/amneziye alışılacak; soru soranı sorgulamak başlayacak… Vs.Yani… Aşırı uçlara savrularak şeytanlaştırılan toplumda insanları bir yapmak/ortak bağlarla kenetlemek hayli zorlaşacak...O halde, Türkiye’yi ileride ne bekliyor belli aslında: Değerlerin ters düz edildiği, umutsuzların yaşadığı paramparça vatan toprağı…En başa dönersem:Çin’de Kültür Devrimi gerekli miydi?Ülkenin nitelikli politikacılarından Başbakan Zhou Enlai’a; “trafikte kırmızı ışıkta durmak yerine ilerleyelim, kırmızı ilericidir” teklifini yaptıracak kadar olağanüstü bu tür koşullar kişileri ahmaklaştırıyor!

Tuhaf olan her şeyin normalleştiği dönem yaşanıyor…1966-1976 yılları arasında yaşananlara farklı politik yanıtlar verilebilir kuşkusuz.

Ama yarattığı psikolojik travma üzerinde bugüne kadar düşünmemiştim.

Kültür Devrimi sürecinde sanıkların kendilerini savunma ya da avukat tutma gibi hakları bile yoktu!

Savunma isteyen bedel öderdi.Hakikat, sürekli söylenen yalanlarda değil, suskunlukta arandı.“Kızıl Hafıza” diyor ki; bugün yaşananlar bir olayın sonu değil, başlangıcı sadece...

İlgili Sitenin Haberleri