Haber Detayı

Bugün Yine Kendimi Kentimin Büyüsüne Bırakıyorum…
Neşe doster gercekgundem.com
30/10/2025 06:00 (1 ay önce)

Bugün Yine Kendimi Kentimin Büyüsüne Bırakıyorum…

Bu duygusal boyutu derin olan konuyu bir köşe yazısının sınırlarına sığdırabilir miyim bilmiyorum. Ama yayın yönetmenlerimin ve okurlarımın hoşgörüsüne sığınacağımı biliyorum.

Ekim ayı bizler için çok özel ve önemlidir.

Dün Cumhuriyetimizin 102. yılını kutladık.

Bugün, Kars’ın kurtuluşunun 105. yılını kutlayacağız.

Bizler yıllardır Cumhuriyet Bayramımızı ve kurtuluş günümüzü birlikte kutlarız.

Bu özel buluşmalarda bazen kabımıza sığmayız, bazen ikramda sınırları zorlarız, çoğu kez konukseverlikte zirve yapar, hoşgörüde sınır tanımayız…Yetinmez ayağa kalkar, yaşlı genç, kadın erkek, çoluk çocuk piste fırlar; 6 Ekim 1924 yılında ilimizi ziyaret eden Gazi Paşa onuruna yazılıp bestelenen “Hoşgelişler ola Mustafa Kemal Paşa!” adlı özel gün ve gecelerimizin değişmez oyununu oynarız…Gidenler, görenler, yaşayanlar bilir, Kars farklı bir şehirdir.

Her adımında sizi şaşırtır, içine çeker sanki.

O nedenle biz gurbettekiler Kars hasretimizi içimizi çekerek ve gözlerimizi silerek dile getiririz…Görmeyenler için deriz ki; Orta kapıdan girin, taş köprüden geçin, demir köprüye bakın, binlerce yıllık tarihinden kalan izleri görün ve asla yetinmeyin!

Kaşar peynirinin tadına bakın, balımızı tadın, erişte pilavı yerken bayılmamaya çalışın!

Bereketin ve dostluğun diyarını görün.

Yerel dilin güzelliğiyle, yöresel müziğimizin özelliğiyle, deyim ve ata sözlerimizin hiçbir dilde karşılığını bulamadığımız-duyamadığımız eşsizliğiyle, konukseverliğin hasıyla tanışın ve dönün…Sözü uzatmadan öze gelirsek…Bu yazım kurtuluş gününde memleketime ve geçmişime bir teşekkür mektubu mu olur?Yüreğimdeki yeri genişçe ve ayrı olan memleketimin vefasına teşekkür ederken, bana “Merak etme çocukluğun burada ve biz ona çok iyi bakıyoruz” diyen vefalı hemşerilerime; “Bundan böyle Neşe Doster sokağına da iyi bakın!” ricası mı olur?O topraklarda yetişen biri olarak, kent kültürünü ve kentlilik bilincini iyi taşıyan kentime bir güzelleme mi olur?Yazdığım her kitaba, kaleme aldığım her yazıya ilgi gösteren hemşehrilerime duyduğum gönül borcunu yineleme mi olur?Çocukluğumun ve gençlik yıllarımın düşler ve düşünceler limanı saydığım okullarına; yüzümde gülücükler açtıran öğretmenlerime, yüzümü güldüren öğrencilerime bir minnet selamı mı olur?Mutlulukları da, hüzünleri de bir arada yaşadığım baba evime, geniş bakmayı, insan olmayı, değerlere saygıyı öğreten aileme bir hasret türküsü mü olur?Gözden göze iletişimin fırtınalar estirdiği, bazı bakışların bizi tutsak aldığı yıllarda, bir bakışıyla muma çeviren ve bağrına basan büyüklerimizden bir özür dileme mi olur?İçten, abartısız, yalın insanların birbirini tanıyıp saydığı, herkesin birbirine buyur dediği, özüne de, özgeye de sımsıkı sarılan memleketimi gurbetten selamlamak mı olur?Sadece gözümü açtığım yer değil, Cumhuriyet'in ilk tohumlarının atıldığı yer olarak da görüp kıvandığım memleketime, farklı aralıklarla, farklı nedenlerle gelen ya da davet edilen birinin toprağına duyduğu sevda mı olur?Hoşgörüsüne ve konukseverliğine hayranlık mı olur?Sadece güzel çay değil, söz de demleyen, sözün-sohbetin-yerel deyimlerin ustası olan hemşehrilerimi, başta da saz sanatçılarımızı içten bir selamlama mı olur?Kol kola, omuz omuza büyüdüğümüz Rus asıllı sıra arkadaşlarıma, Alman kökenli komşularımıza, Çakmak’ta yaşayan Malakan dostlarımıza, sütünün lezzetini bir daha bulamadığım Vova Usta'ya “Sizleri unutmadık” demek mi olur?Birinci kuşağın yaşadığı, ikinci kuşağın dinlediği, üçüncü kuşağın yetinmeyip araştırdığı kendi geçmişimize ve kendi öykülerimize dokunmak-dokundurmak isteği mi olur?Iğdırlı bir hemşehrimizle evlenen Kübalı damadımızın “İlk öğrendiğim Türkçe sözcük sevmek oldu.

Türkiye’yi de, Atatürk’ü de çok seviyorum” deyişindeki içtenliğe şapka çıkarmak mı olur?Alman kökenli hemşehrimiz Agos’un “Kendimi Türk gibi hissediyorum, burada doğdum, bu topraklarda askerlik yaptım ana dilimi de unuttum gibi!” deyişindeki sıcaklığa duygulanmak mı olur?Her zorumuzda her darımızda koşup sarıldığımız değerlerimize, bize hem sal, hem şal olan geleneklerimize sahip çıkmak mı olur?Memleketimin tarihinde, geleneğinde geçmişinde hep var olan çokkültürlülüğe, hoşgörüye, kaç-göç bilmeyen çağdaş yapıya, başka kültürlerde az görülen düğün ve ölüm geleneklerimize, gücüne az rastlanan deyimlerimize, anlatmaya da dinlemeye de doyamadığımız fıkralarımıza!

Her akla geldiğinde, özenle, övgüyle sahip çıkılan ve her daim özlenen bir memlekete duyulan hasret mektubu mu olur?Yoksa amansız kışlarını da, donduran ama hasta etmeyen havasını da, hemşerilerimin varlığını da, çekim gücü yüksek yemeklerini de çok özlediğimin itirafı mı olur?Bilemedim, bildiğim şu ki!

Kars var ya bu Kars!Şehir deyip geçmeyeceksin onu.

Şehir değil, şiirdir o diyerek adı geçince efkarlanacaksın, dalacaksın geçmişe, anılara!

Dayayacaksın sokaktaki çeşmeye ağzını, kana kana içeceksin buz gibi suyunu ve unutacaksın her şeyi.

Kars var ya bu Kars!

Kollarını açarak gurbetteki evlatlarını ve sizleri bekliyor.

Haydi yollara…Davet notu: İçinde büyüyüp, içimizde büyüttüğümüz kentimizin kurtuluş gününü kutlamak için 1 Kasım Cumartesi saat 19.00’da Kars-Ardahan Iğdır Dayanışma Derneğinin Ataşehir’deki dernek binasında düzenlediği programda konuşmacıyım.

Yolu düşenleri beklerim…

İlgili Sitenin Haberleri