Haber Detayı
11 Eylül’den 24 yıl sonra... İslamofobi’yi yıkan adam
11 Eylül terör saldırılarını, çoğunuz gibi TV’den canlı izleyen, genç bir gazeteciydim 2001’de.
Ne büyük trajedi!
Yaklaşık 3 bin kişi, bu saldırılarda hayatını kaybederken, ölenlerin çoğu da New York’taki İkiz Kuleler’deydi.
Ancak sonrasında yaşananlar, en az saldırının kendisi kadar trajikti...
ABD’nin Afganistan ve Irak’a yönelik operasyonlarında teröristler kadar çocuklar ve kadınlar başta, 2 milyona yakın masum hayatını kaybetti.
Sırf isimleri Ali, Ömer, Muhammed olduğu için binlerce insan izleme listelerine alındı.
ABD başta tüm dünyada İslamofobi giderek yükseldi ve ‘terör eşittir Müslümanlık’ gibi bir algı oluştu.
Bunları neden mi anlattım?
Zira New York, 4 Kasım gecesi yalnızca yeni bir belediye başkanı seçmedi; aynı zamanda siyasi jargonu ve dengeleri değiştirecek bir kırılmaya da sahne oldu.
Şimdi, New York’un ilk, sosyalist- Müslüman Belediye Başkanı Zohran Mamdani’nin zaferini bir de bu süzgeçten geçirelim.Mamdani’nin Suriye kökenli eşi Rama Duwaji. - Zohran MamdaniİLK SOSYALİST-MÜSLÜMAN BELEDİYE BAŞKANI OLDU“Bu akşam New York’ta güneş batmış olabilir ama yarın sabah daha güzel doğacak...”Böylesi romantik bir ifadeyle başladı konuşmasına New York’un, 34 yaşındaki, 111.
Belediye Başkanı Zohran Mamdani.
Fakat aynı romantiklikle devam etmedi.“Depolarda kutu kaldırmaktan parmakları moraran, teslimat yetiştirmek için bisiklet tepesinde avuçları nasır tutan, mutfakta çalışırken elleri yanan ve bugüne kadar New York’un idaresinde dikkate alınmayan insanlar, artık bu şehrin idaresinde söz sahibi olacaklar.”‘KIYIDA KÖŞEDE KALMIŞ’ GÖÇMENLERKim bu insanlar?
Elbette göçmenler.
Ama tabiri caiz ise ‘kıyıda köşede kalmış olanlar’.
Bu noktada sözü, Hukukçu, ABD siyaseti araştırmacısı Yunus Emre Erdölen’e bırakıyorum:“New York, milyonlarca farklı göçmenin yaşadığı bir şehir.
Ancak takdir edersiniz ki, bu göçmenlerin hepsi kültürel ve ekonomik anlamda ‘avantajlı’ değil.
İşte Mamdani, taksicilikten sokak satıcılığına kadar her işi yapan ancak ne siyaseten ne de başka mecralarda sesi duyulmayan, ‘kenar mahallelerde’ yaşayan göçmenlerin sesi...
Bu açıdan ilginç bir figür.
Klasik solcuların yaptığı gibi ırksal ve dini kimliklere mesafe koymak yerine göçmenlerin temsiliyetini önemsiyor.”Mamdani de konuşmasında bunun altını ısrarla çizdi, New York’un göçmenler tarafından inşa edildiği ve bugünden itibaren de göçmenler tarafından yönetileceğini söyledi, dedi ki:“Bakkal işleten Yemenliler, Meksikalı büyükanneler, Senegalli taksi şoförleri, Özbek hemşireler, Trinidadlı aşçılar ve Etiyopyalı teyzeler...
Gelecek bizim ellerimizde.
Dostlarım, bir siyasi hanedanı devirdik.
Sizin için mücadele edeceğiz, çünkü biz de siziz.”İLERİCİ BİR DİN ANLAYIŞI VARSonra, Arapça devam etti: “Ana minkum wa alaikum.”“Biz sizdeniz ve sizinleyiz.” Şii vaazlarında, Aşura törenleri veya hutbelerde Hz.
Ali ve Ehl-i Beyt imamlarının sıklıkla kullandığı bir ifade bu.
Liderliğin güç (makam) değil, hizmet ve rehberlik olduğu anlamında kullanılıyor.
Yani Mamdani hem Müslümanlığına hem de lider değil sosyalist bir yol gösterici olduğuna vurgu yapıyor, bu sözle.Hukukçu Erdölen de Mamdani’nin sosyalizm ile dini beraber yorumladığına dikkat çekerek diyor ki: “İslam ve çevre hakları konferansı düzenledi mesela.
Cami cami gezdi.
İmamlarla görüştü.
Hatta bir Cuma hutbesinde Hz.
Muhammed’in ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisinden örnekler verdi.
Sosyalizmi İslam ile çelişkisiz görüyor.
En başından beri hiç vazgeçmediği şeylerden biri de 1 milyonluk nüfusa sahip olmalarına rağmen sadece yüzde 7’sinin sandığa gittiği Müslüman New Yorklulara ulaşmaktı.
Ki onlar, ABD’nin siyasi ve askeri yardımla ortak olduğu Gazze soykırımı ile Cumhuriyetçi ve Demokratlar’ın İsrail konusunda ortak duruş sergilemelerine tepkili ve de sandığa küskünken, karşılarında Cuma namazında saf tutup, namazın ardından cemaatle konuşan, destek isteyen genç bir Müslüman buldular.
Bizden daha farklı, ‘ilerici’ bir din anlayışı var.
İlginç bir figür.”Müslümanlığın en belirleyici özelliği olsa da zaten Mamdani de kampanyasını tamamen bunun üzerine kurmadı elbette; kiliselere de gitti, tapınaklara, sinagoglara da...
Hatta trans bireylerin yürüyüşlerine de katıldı.
Farklı kesimlere, eşit mesafeden yaklaşan, kapsayıcı bir siyaset anlayışı yürüttü, zafere giden yolu açan da bu oldu.ARTIK İSLAMOFOBİ TİCARETİYLE SEÇİM KAZANAMAYACAKSINIZBenim gibi meraklanıp, “ne demek Zohran?” diye düşünenler için yazayım: Farsça; “güneş gibi parlak/açan çiçek” anlamına geliyor.Adı gibi Amerikan siyasetinden bir ‘güneş’ gibi ‘çiçek’ gibi açtığı kesin. “Çünkü” diyor Hukukçu Yunus Emre Erdölen, ekliyor: “Karalama kampanyalarına, İsrail lobisi ve en az 40 milyon dolarlık karşı desteğe rağmen kazandı.
Bu, inanılmaz bir başarı.”‘MÜSLÜMANIM’ DEDİĞİ O ANPeki, zafer konuşmasının en önemli anı hangisiydi?
Yanıtı şu: “‘Müslümanım’ dediğinde inanılmaz bir alkış alması.
Bu, ABD’de ilk kez yaşanan bir durum.
Obama’nın siyahi bir Amerikalı olarak başkan seçilmesi nasıl bir dönüm noktasıysa, Mamdani’nin bu konuşması ve aldığı alkış da öyle...
Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’de Müslümanlığın terörle bağdaştırıldığı algıyı ve İslamofobi’yi bir anlamda yıktı geçti.
Bugüne kadar ciddi bir işte çalışmamış Mamdani’nin vaatlerini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini göreceğiz.
Fakat bunun pek bir önemi de yok zaten.
Zira artık çok daha önemli bir yolu var Mamdani’nin; İsrail uğruna demokrasi ve insan hakları gibi değerleri ayaklar altına alan Batı ve fırsattan istifade bu değerlere aynı hevesle bir tekme de kendisi savuran Doğu’ya inat, yeni bir yol çizmek.”