Haber Detayı
İsrail Lübnan’ı içerden teslim almaya çalışıyor
İşgal güçleri son günlerde saldırılarını sivil alanlara kaydırdı. Amaç Lübnan halkının Hizbullah’a desteğini kırmak. Savaş döneminin toplu tahliyeleri geri dönerken, Lübnan sınırında yaşayan yerleşimciler gergin. Örgütün silah tedarikine ilişkin ise farklı teoriler öne çıkıyor.
İsrail’in Lübnan’ın güneyine yönelik operasyonları son günlerde yöntem değiştiriyor.
UNIFIL verilerine göre 2024 Kasım ayında ilan edilen ateşkesi yaklaşık 7 bin kez ihlal eden İsrail’in hava saldırıları yerleşim bölgelerinin içlerine kaydı.
Bu değişim, saldırıların yoğunlaşmasıyla birleşince savaş zamanından hatırladığımız toplu tahliyeler ve önceden uyarı manzaraları geri döndü.
Bu yeni aşamanın en çarpıcı örneği geçen perşembe günü yaşandı.
Ülkenin güneyinde on binlerce Lübnanlıya tahliye çağrısı yapıldı.
Ardından bölgedeki birçok yerleşim alanı vuruldu.
Cuma ve cumartesi günleri düzenlenen saldırıların tamamı yine sivillerin yaşadığı bölgelere yöneldi.
Lübnan haber ajansları can kaybının hızla arttığını belirtiyor.
HEDEF HALKI VAZGEÇİRMEK Bu saldırılarda mahalle içlerinde araçların hedef alınması, şafak vaktinde evlerin havaya uçurulması ve sivil toplanma noktalarının vurulması Tel Aviv’in yeni bir aşamaya geçtiğinin açık bir göstergesi.
Bu geçiş yalnızca taktiksel değil, aynı zamanda Hizbullah’a yönelik halk desteğinin bedelini yükseltmeyi ve sınır bölgelerindeki sosyal dokuyu aşındırmayı amaçlayan stratejik bir tercih olarak okunuyor.
Lübnanlı emekli Tuğgeneral Said Kazah, Suudi gazetesi Şarkul Avsat’a yaptığı değerlendirmede önümüzdeki süreçte sivil yerleşimlere yönelik saldırıların artmasının yüksek bir olasılık olduğunu söyledi.
Bunun askeri baskı ile psikolojik savaşın birlikte kullanılması anlamına geldiğini belirten Kazah, hedefin “Hizbullah tabanını zayıflatmak ve direnişe desteğin sürüp sürmeyeceğini sorgulatmak” olduğunu ifade etti.
YERLEŞİMCİLER ÖNCELİKLİ SORUN Kazah, Tel Aviv’in en temel önceliklerinden birinin “kuzeydeki yerleşimcilerin güvenliğini sağlamak” olduğunu aktardı.
İşgal güçlerinin yerleşimcileri rahatlatmak için Lübnan’da askeri hedef ilan ettiği bölgeleri, “sivil alanların içinde olsa bile ve sivil kayıplar gözetilmeden” yoğun biçimde vuracağının ve bu yöntemi artırarak sürdüreceğinin altını çizdi.
Bu noktada ayrı bir parantez açmak gerekiyor: Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes ilan edilmeden önce sınır hattındaki İsrailli yerleşimciler direnişin füze ve roketleri altında kabus dolu günler yaşamıştı. 100 bini aşkın yerleşimci bölgeden kaçmış, ekonomik hayat durmuş ve bölge ağır hasar almıştı. ‘KUZEY HÂLÂ TOPARLANAMADI’ Direnişin saldırılarının durmasıyla kuzeye kademeli olarak dönen yerleşimciler şimdi benzer korkuları yeniden yaşıyor.
Yediot Aharonot ve Maariv, yerleşimcilerin olası bir savaş ihtimalinden duydukları endişelere geniş yer verdi.
Görüş bildiren bir yerleşimci “Bu bölge yeni bir savaşa dayanamaz” dedi.
Kuzeyin hâlâ toparlanamadığını ve kayıplar için hükümetten tazminat alamadıklarını söyleyen yerleşimciler huzursuz.
SALDIRILAR ‘ÖN İZLEME’ Sahadaki tırmanışa İsrail’deki sert siyasi söylem eşlik ediyor.
Başbakan Binyamin Netanyahu geçen hafta İsrail’in Lübnan’daki operasyonlarını genişletebileceğini söyledi.
Savunma Bakanı İsrail Katz ise “Azami baskı devam edecek ve hatta yoğunlaşacak.
Kuzeydeki sakinlere yönelik hiçbir tehdide izin vermeyeceğiz.” dedi.
Yetkililer Times of Israel’e son günlerde yaşananların “yalnızca bir ön izleme” olduğunu, Beyrut’un Hizbullah’ı silahsızlandırmaya başlamaması halinde çok daha sert adımların geleceğini öne sürdü.
Haaretz, “İsrail ordusunun şu ana kadar Beyrut’u vurmaktan kaçınmasının uzun sürmeyebileceğini” yazdı.
DİRENİŞİN CEPHANELİĞİ DOLU Batılı kaynaklar da benzer bir tablo çiziyor.
Wall Street Journal, Hizbullah’ın roket, tanksavar ve topçu cephaneliğini büyük ölçüde yenilediğini bildirdi.
Gazetenin görüştüğü İsrailli ve Arap kaynaklar bu bilgiyi doğrulayarak İsrail ile çatışmanın yeniden başlama ihtimalinin yükseldiğini aktardı.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçen hafta Hizbullah’ın 20 ila 30 bin füze ve rokete sahip olduğunu ileri sürdü.
Bu rakam doğruysa örgüt, savaş öncesindeki cephaneliğine neredeyse tamamen geri dönmüş durumda.
BASKIYA YANIT O MEKTUP Hizbullah ise Beyrut’taki İsrail-Amerikan kuşatmasının baskısına rağmen silahsızlanmayı reddediyor.
Örgüt geçen hafta hükümete gönderdiği mektupta “savaş ya da barış” ilan etmediklerini ancak İsrail saldırılarına karşı koymanın meşru hakları olduğunu yineledi.
Herhangi bir siyasi müzakereyi kesin biçimde reddederek bu tür görüşmelerin “ulusal çıkarlara hizmet etmeyeceğini” vurguladı.
Fransız haber ajansı AFP, Hizbullah’ın mektubundan önce ABD ve Mısır’ın Lübnan’a İsrail ile doğrudan diyalog başlatması için artan bir baskı uyguladığını bildirmişti.
İsrail basınına göre son günlerdeki tırmanışta hem Hizbullah’ın mektubunun içeriği hem de direnişin müzakereyi reddetmesi belirleyici oldu.
Silahlar nereden geliyor?
Wall Street Journal’a göre Hizbullah silah tedarikini deniz limanları ve Suriye üzerinden kaçakçılık ağları yoluyla sürdürüyor.
Haaretz de direnişin Suriye ve Irak hattındaki tedarik kanallarını kısmen yeniden işler hale getirdiğini yazdı.
Jerusalem Post ise Suriye’deki silah kaçakçılığından sorumlu grupların eski Esad yönetimiyle doğrudan bağlantılı olmadığını aktardı.
Gazete, bu ağların esas olarak Suriye’nin Sünni Arap nüfusu içinden çıkan profesyonel kaçakçılık şebekeleri olduğunu ve “Esad’ın devrilmesinden sonra ne ortadan kaybolduklarını ne de çöktüklerini” belirtti.