Haber Detayı

Yeni araştırma ortaya koydu: Bu insanların zihinleri daha berrak olurken yaşlanmaları daha yavaş
Kadraj i̇kon takvim.com.tr
12/11/2025 11:50 (1 ay önce)

Yeni araştırma ortaya koydu: Bu insanların zihinleri daha berrak olurken yaşlanmaları daha yavaş

Dünya nüfusunun büyük bir kısmı birden fazla dil konuşuyor. Yapılan tahminlere göre bu oran yüzde 70’e kadar çıkıyor. Yeni bir Avrupa araştırması ise çok dilliliğin yalnızca iletişim becerilerini geliştirmekle kalmadığını, aynı zamanda beynin yaşlanma hızını da etkileyebileceğini ortaya koydu. İşte araştırma sonucuna göre çarpıcı bulgular…

Bilim insanlarına göre, birden fazla dil kullanmak beynin sürekli aktif kalmasını sağlıyor.

Bu da zihinsel berraklığı koruyarak yaşlanma sürecini yavaşlatıyor.

Araştırma, çok dilli bireylerin hem daha esnek düşündüğünü hem de yaşa bağlı bilişsel gerilemelere karşı daha dirençli olduğunu gösteriyor.

Dil öğrenmek artık sadece kültürel bir kazanım değil beynin genç kalması için doğal bir 'zihin egzersizi' olabilir.

ÇOK DİLLİLİK DAHA SAĞLIKLI BİR YAŞLANMANIN ANAHTARI OLABİLİR Bild'e yer alan yeni araştırma, birden fazla dil konuşmanın beyin sağlığı üzerindeki etkisini inceledi.

Birden fazla dil konuşmanın hem zihinsel hem de fiziksel açıdan daha sağlıklı bir yaşlanma sürecine katkıda bulunup bulunmadığını ortaya koydu.

Çalışma, beynin yaşa bağlı değişiklikleri veya demans gibi hastalıkları telafi etme kapasitesini ifade eden 'bilişsel rezerv' kavramına dayanıyor.

BEYNİ ZORLAMAK REZERVİ GÜÇLENDİRİYOR Uzmanlara göre bilişsel rezerv, beynin düzenli olarak zihinsel açıdan zorlanmasıyla gelişiyor.

Günlük yaşamda birden fazla dili aktif biçimde kullanmak da bu rezervin güçlenmesine katkı sağlıyor.

Bu durum, bireylerin yaşlandıkça karşılaştıkları zihinsel gerilemeyi daha iyi telafi etmelerine yardımcı olabiliyor.

Daha önce yapılan bazı çalışmalar çok dilliliğin beyin sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine işaret etse de, çoğu araştırma küçük örneklem büyüklükleri, çok dilliliğin net tanımlanmaması veya diğer etkenlerin göz ardı edilmesi gibi eksiklerden muzdaripti.

Yeni çalışma ise bu sınırlamaları aşmayı ve konuyu çok daha geniş bir veri setiyle ele almayı hedefledi.

Araştırma ekibi, demans gibi geleneksel teşhislere dayanmaktan ziyade, daha bütüncül bir yaklaşım benimsedi.

Katılımcıların biyolojik yaşları ile gerçek yaşları arasındaki farkı hesaplayarak yaşlanma hızlarını değerlendirdi.

Bu fark, kişinin yaşam tarzı, fiziksel zindeliği, kronik hastalıklarının varlığı ve zihinsel olarak ne kadar aktif olduğu gibi faktörlere göre belirleniyor.

Uzmanlar bu ölçümü 'biyodavranışsal yaş farkı' veya kısaca BAG olarak adlandırıyor.

FARK NE KADAR KÜÇÜKSE YAŞLANMA O KADAR SAĞLIKLI Araştırmaya göre BAG değeri ne kadar düşükse, bireyin yaşlanma süreci o kadar sağlıklı ilerliyor.

Birden fazla dil konuşan kişilerin BAG değerlerinin genellikle daha düşük olduğu gözlemlendi.

Bu da çok dilliliğin beyin yaşlanmasını yavaşlatabileceğine dair güçlü bir işaret olarak değerlendiriliyor.

Yeni araştırma, birden fazla dil konuşmanın biyolojik yaş üzerinde etkili olduğunu ortaya koydu.

Bulgular, çok dilliliğin yalnızca iletişim avantajı sağlamadığını, aynı zamanda daha sağlıklı bir yaşlanma süreciyle de ilişkili olabileceğini ortaya koydu.

BİYOLOJİK YAŞ NEDİR?

Kronolojik yaş, doğum tarihine göre hesaplanan yaşımızı ifade ederken biyolojik yaş, vücudun gerçek durumunu gösteriyor.

Bu ölçüm, kişinin sağlık durumu, yaşam tarzı, fiziksel formu ve genel zindeliğine göre belirleniyor.

Örneğin, 70 yaşındaki bir kişi biyolojik olarak 60 yaşındaki birine daha yakın olabilir ya da tam tersi şekilde, yaşam koşulları nedeniyle daha yaşlı bir biyolojik profile sahip olabilir.

ÇOK DİL BİLEN DAHA İYİ DURUMDA Araştırmada dikkat çekici bir eğilim ortaya çıktı: Birden fazla dil konuşan bireyler, tek dil konuşanlara kıyasla ortalama olarak daha iyi performans sergiledi. 86 bin kişiyle dev analiz Çalışma, 27 Avrupa ülkesinden 86 binden fazla yaşlı bireyin verilerini analiz etti.

Araştırmacılar hem anlık ölçümlerden hem de uzun vadeli gözlemlerden yararlandı.

Geliştirilen bir hesaplama modeli, her katılımcının biyolojik yaşını aşağıdaki faktörlere göre tahmin etti: - Zihinsel performans - Fiziksel aktivite düzeyi - Eğitim geçmişi - Kronik hastalıkların varlığı - Uyku kalitesi - Günlük yaşam alışkanlıkları - Çok dillilik ise bu analizde bağımsız bir etken olarak değerlendirildi. - Çevresel faktörler de dikkate alındı Araştırma ekibi, sonuçların tarafsız olması için çevresel değişkenleri de kontrol etti.

Bunlar arasında göç geçmişi, hava kalitesi, sosyal eşitsizlik düzeyi ve ülkelerin siyasi istikrarı gibi unsurlar yer aldı.

Ayrıca, çalışma yalnızca çok dillilerin anket sırasında daha sağlıklı görünüp görünmediğini değil, zaman içinde daha yavaş yaşlanıp yaşlanmadıklarını da inceledi.

DİL SAYISI ARTTIKÇA GENÇLİK ETKİSİ GÜÇLENİYOR Veri analizleri, konuşulan dil sayısı arttıkça biyolojik yaşın kronolojik yaşa göre daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Yani, kişi ne kadar çok dil konuşuyorsa, bedeni ve beyni o kadar 'genç' kalıyor.

Bu etkinin, dil becerileri yalnızca genel düzeyde değerlendirildiğinde bile devam etmesi, bulguların istikrarlı olduğunu gösteriyor.

Araştırmada eğitim seviyesi, fiziksel aktivite, kronik hastalıklar ve yaşam koşulları hesaba katıldığında bile, çok dilliliğin bağımsız bir koruyucu faktör olarak öne çıktığı saptandı.

Bazı ülkelerde özellikle yüksek göç oranı veya cinsiyet eşitsizliği bulunan bölgelerde etkinin biraz zayıfladığı görülse de, genel eğilim değişmedi: Çok dilliler daha yavaş yaşlanıyor.

Araştırma, veriler sınırlı olsa da çok dillilik ile biyolojik yaşlanma hızı arasında anlamlı bir bağlantı olabileceğini gösteriyor ve bu bulgu, yaşlanma üzerine yeni araştırmalar için önemli bir başlangıç noktası oluşturuyor. (Fotoğraflar: Takvim Foto Arşiv)

İlgili Sitenin Haberleri