Haber Detayı
Şehitler için!
Çocuktuk İstanbul Yenikapı'daki mahallemizin önünden kara trenler geçerdi, içi asker dolu. 'Asker abi' diye haykırır el sallardık. Trenler raylar boyunca sadece askerleri değil hasretin sesini de taşırdı. Yemen Türküsü'nde anaların ağladığı mevsimler. *** Şimdi haberler rüzgar gibi geçiyor '20 şehit.'…
Çocuktuk İstanbul Yenikapı'daki mahallemizin önünden kara trenler geçerdi, içi asker dolu. 'Asker abi' diye haykırır el sallardık.
Trenler raylar boyunca sadece askerleri değil hasretin sesini de taşırdı.
Yemen Türküsü'nde anaların ağladığı mevsimler. *** Şimdi haberler rüzgar gibi geçiyor '20 şehit.' İçlerinde yıllarca bu mesleğe emek verenler var, babalar var, delikanlılar var.
Yeterince cesur yettiğinden fazla ülkesine sevdalı.
Onurlu bir nöbetin son yolculuğunda, hayatla ölüm arasında kalleşlik yapar ölüm.
Havada yakalar askerlerimizi.
İnsanın tam şurasına bir ok saplanır. *** Uçak düşerken kim bilir neler gelmiştir akıllarına.
Anaları babaları, eşleri çocukları ve sevenleri vardır geride.
Kimi anasının sesini duyar, 'oğlum' diye, kimi evladının 'babacım' sözlerine yaslanır.
Gözlerinin önünden bir film şeridi geçer.
Aynada kendi yüzlerini görürler.
Ölüm bile bazı insanların yüzündeki o güzelliği alamaz. *** Sonrasında bayrağa sarılmış tabutların karşısında sessiz çığlıklar.
Ölümsüz bir sevdanın ezgileri yankılanır evlerde.
Yürekler yangın yeridir.
Bütün fidanlıkları tutuşur ülkenin, insan olanın ciğeri yanar.
Kağıtlar kalem ister, analar babalar, eşler çocuklar derman ister.
Her acının tarifi vardır da bu acının yoktur. 20 insan evladının isimlerinden çiçek yapılır, ağaçlar dikilir.
Hepsinin üzerine cennetin yorganını örter gökyüzü!
Öldükten sonra hatırlanmak yıldızlar arasında bir yıldızın fark edilmesi gibidir. *** Bizden önce kitaplar yazmıştır, 'onarılmayan biricik felaket ölümdür' diye.
Kim özler bir anneden daha yürekli biçimde? 'Şükür annem hayatta' diyen bir oğula karşılık, evladını kaybeden bir annenin acısını gerçekten kim hissedebilir?
Bir çocuğunun babasız kalmasındaki hüzün ne kadar derindir kim bilir! *** Garip bir zaman tünelinin içindeyiz artık.
Ne acıdır ki her şey çok çabuk unutulur bu ülkede.
Birkaç gün sonra sadece 'vah gidene' denir.
Cenaze alayıyla, düğün arabasının buluştuğu yerde acı gerçekler de buluşur.
Televizyonlarda uyduruktan hikayelerin 'gerçek' diye yutturulduğu dizilerin peşine koşar insanlar.
Futbol ve siyaset muhabbeti her şeyi sollar. *** Vicdanlı insanlar kendi yakınlarını ve evlatlarını koyar gidenlerin yerine, kimileri de meseleye uzaktan bakar.
Böylesine bir acıya merhem olacak cümleler kurabilsem diyorum ama ateş düştüğü yeri yakar.
Reçete!
Demir attığınız limanda geminiz battıysa kaptanı yolcu etmek şerefine nail olabilirsiniz.
Sevda sinemasında kim ki 'ihanet' rolünü seviyorsa, başrolü ona verin figüranlığın böyle filmlerde boynu kıldan ince.
Sevdiğiniz insan bir bakarsınız 'ruh ikiziniz' olur ama 'ikiniz' olamadıysanız önünüze bakın.
Sırtınıza hançer yiyip sakın ha gidenin yokluğuyla doyurmayın kendinizi.
Herkes kendisinin doktorudur, reçetenizi kendiniz yazın ki geçmişi unutmaya hazır olsun geleceğiniz!