Haber Detayı
Duvarların ardından yükselen özgürlük Berlin
Bir zamanlar Soğuk Savaş'ın demir perdesi altında ikiye bölünmüş bu şehir, bugün özgürlüğün, yaratıcılığın ve yeniden doğuşun en canlı simgesi. Almanya'nın başkenti kültürün, sanatın, müziğin ve çeşitliliğin nabzının attığı bir metropol. Duvarların gölgesinden çıkıp festival ışıklarına uzanan Berlin, sizi hem geçmişin yaralarıyla yüzleştirir hem de geleceğin umutlarıyla sarar.
Bir zamanlar Soğuk Savaş'ın demir perdesi altında ikiye bölünmüş bu şehir, bugün özgürlüğün, yaratıcılığın ve yeniden doğuşun en canlı simgesi.
Almanya'nın başkenti kültürün, sanatın, müziğin ve çeşitliliğin nabzının attığı bir metropol.
Duvarların gölgesinden çıkıp festival ışıklarına uzanan Berlin, sizi hem geçmişin yaralarıyla yüzleştirir hem de geleceğin umutlarıyla sarar.Berlin'in hikâyesi, Orta Çağ'ın sisli sularına uzanıyor.
Resmi kuruluşu 1237'ye dayanıyor; Spree Nehri'nin iki yakasında, Slav kökenli balıkçı köyleri Berlin ve Cölln birleşerek doğmuş. "Berlin" kelimesi, Slavca "berl"den yani "bataklık"tan geliyor; nehir kenarındaki sulak topraklar, tüccarların ve çiftçilerin çekim merkezi olmuş.
İlk izler ise 12. yüzyıla, hatta 1183'e kadar geriliyor: Alman yerleşimciler, Slav topluluklarının yerini alarak ticaret köprüsü kurmuşlar.Zamanla, 15. yüzyılda Hohenzollern hanedanının başkenti haline gelen Berlin, Prusya Krallığı'nın kalbine dönüşmüş. 18. yüzyılda Aydınlanma Çağı'nın ışığı burada parlamış; Immanuel Kant, Johann Wolfgang von Goethe gibi dahiler felsefe, bilim ve sanatı burada yoğurmuş. 1871'de Alman İmparatorluğu'nun başkenti ilan edilmiş ve Avrupa'nın siyasi arenasında yükselmiş.
Ancak 20. yüzyıl, trajedilerin gölgesini düşürmüş: Weimar Cumhuriyeti'nin çalkantıları, Nazi rejiminin karanlığı ve II.
Dünya Savaşı'nın yıkımı.
Şehir, bombalar altında küle dönmüş.Savaş sonrası, Yalta ve Potsdam anlaşmalarıyla kaderi değişti: Doğu Berlin Sovyet kontrolüne, Batı Berlin Batı Almanya'ya geçti. 1961'de Berlin Duvarı dikildi –13 Ağustos gecesi, beton bloklar şehri ve kalpleri ikiye böldü.
Neredeyse 30 yıl boyunca "Ölüm Şeridi" olarak bilinen bu yara, 2 binden fazla insanın hayatını aldı. 9 Kasım 1989'da duvar yıkıldı; çekiç sesleri, sadece bir şehrin değil, tüm Avrupa'nın yeniden doğuşunu müjdeledi.
Bugün Berlin, bu acıları unutmadan ama onlara hapsolmadan, hafızanın ve umudun başkenti olarak dimdik ayakta.
Tarihteki önemi tartışılmaz: Demokrasinin zaferi, özgürlüğün simgesi ve Avrupa Birliği'nin belkemiği.Berlin, bir açık hava müzesi gibi;Keşfe Mitte'den başlayın – şehrin tarihi kalbi burada atıyor.
Brandenburg Kapısı, Neoklasik zarafetiyle sizi karşılar: Napolyon'un zafer takı olarak kullandığı, Reagan'ın "Duvarı yıkın!" diye haykırdığı bu kemer, birliğin ve barışın simgesi.
Hemen yanı başındaki Reichstag Binası, Alman Parlamentosu'nun evi: Norman Foster'ın tasarladığı cam kubbe, ziyaretçilere 360 derece panoramik manzara sunuyor –turlar için önceden rezervasyon şart!Biraz hüzünlenmek isteyenler için Holocaust Anıtı (Yahudi Soykırımı Anıtı) var: Peter Eisenman'ın 2 bin 711 gri beton bloğuyla oluşturduğu labirent, soykırımın soyut acısını hissettirir.
Sessizce dolaşırken, yer altındaki bilgi merkezinde 6 milyon kurbanın hikâyelerini okuyun; burası sadece bir anıt değil, bir vicdan muhasebesi.Berlin Duvarı'nın izlerini arayanlar, East Side Gallery'ye uğrayın: 1,3 km'lik bu kalıntı, 100'den fazla sanatçının fırçasından geçmiş dünyanın en uzun açık hava galerisi.
Dmitri Vrubel'in "Öpüşenler"i gibi eserler, özgürlüğün renkli bir manifestosu.
Checkpoint Charlie ise Soğuk Savaş'ın gerilimini yaşatır; Doğu-Batı geçiş noktası olarak turistlerle dolu, ama dönemin fotoğrafları hâlâ ürpertir.Sanat ve tarih aşıkları için Müze Adası (Museumsinsel) vazgeçilmez: UNESCO Dünya Mirası bu ada, beş müzeyle dünya tarihini serer önünüze.
Pergamon Müzesi'ndeki Babil Kapısı, Neues Müzesi'ndeki Nefertiti büstü, Altes Müzesi'ndeki antik heykeller..Saatlerce kaybolabilirsiniz.
Berlin Katedrali (Berliner Dom), Barok ihtişamıyla nehre hâkim; kubbesine çıkıp şehri kuşbakışı izleyin.Bohem yanı keşfetmek için Kreuzberg ve Neukölln'e geçin: Grafiti duvarları, vintage dükkânları, ikinci el kitapçılar ve etnik kafeler arasında dolaşırken, Berlin'in asi ruhunu soluyun.
Doğa severlere Tiergarten'ı öneririm; 210 hektarlık bu dev park, Zafer Sütunu ve gölleriyle şehrin akciğeri.
Piknik yapan aileleri, koşan gençleri izlerken, Berlin'in yaşanabilirliğini hissedersiniz.
TV Kulesi (Fernsehturm) ise panoramik bir veda: Komünist dönemin 368 metrelik gururu, gün batımında parıldar.Yakın duraklar: Berlin'in komşu incileriBerlin'in enerjisinden yorulursanız, trenle kısa kaçamaklar yapın. 1,5 saat güneyde Leipzig –"Küçük Berlin"– sizi bekler.
Sanat galerileri, müzik festivalleri ve canlı öğrenci nüfusuyla enerjik bu şehir, Johann Sebastian Bach'ın mirasıyla dolu.
Thomaskirche (Aziz Thomas Kilisesi), bestecinin mezarı ve kantatlarının doğduğu yer; bir org konseri dinleyin, ruhunuz dolsun.
Leipzig, Berlin'in kültürel derinliğini tamamlar, bir günlük gezi için ideal.Daha sakin bir mola için kuzeye, 50 km uzaktaki Gerswalde'ye gidin.
Café Zum Löwen, nehir kenarında bir cennet.
Ev yapımı ekmekler, taze füme balık ve orman yürüyüşleri... "Löwen" (aslan) adını taşıyan bu bahçe kafesi, şehrin gürültüsünden uzak bir huzur adası.
Veya 2,5 saat batıda Braunschweig (Brunswick): Burgplatz'taki Brunswick Aslanı heykeli ve Dankwarderode Kalesi, Orta Çağ'ı canlandırır.
Altstadt'ın dar sokaklarında dolaşın, Hagenmarkt'ta tarihi kiliseleri görün.Berlin'de yemek, bir parti gibi: Çok kültürlü, ucuz ve doyurucu.
Sokak lezzetlerinin kralı Currywurst –kızarmış sosis, ketçap-köri sosu ve çıtır patatesle.
Curry 36 veya Konnopke's Imbiss'te deneyin; Berlinliler gibi ayakta yiyin.
Falafel Sahara veya Hasır gibi adresler vegan seçeneklerle çeşitlendirir.Geleneksel tatlar için Eisbein (haşlanmış domuz budu) ve şnitzel: Lahana turşusuyla servis edilen Eisbein, bira eşliğinde unutulmaz.
Tatlı krizine Berliner Luft –ahududulu vanilyalı puding– iyi gelir.
Brunch için Prenzlauer Berg'e uğrayın: Café Frieda'da avokado tosttan Alman pastalarına sonsuz çeşit var.
Kahve tutkunları The Barn, Five Elephant veya Bonanza Coffee Heroes'ta üçüncü dalga lezzetler peşinde koşsun.Asya füzyonu arayanlar Rolls'un Banh Mi'sini, ince zevk peşindekiler Remi'nin Michelin'li modern Alman menüsünü denesin.
Markthalle Neun'daki "Street Food Thursday" ise global bir şölen: Thai Park Market'te piknik, Holzmarkt'ta nehir kenarı mangal – Berlin'in tabağı, dünyanın lezzetiyle dolu.Berlin, festival cenneti; yıl boyu ritim hiç durmaz.●Berlinale (Şubat): Avrupa'nın en prestijli film festivali; kırmızı halı, yıldızlar ve sinema tutkusu.●Karneval der Kulturen (Mayıs): Kreuzberg'de renkli geçit törenleri, dünya mutfakları ve dans – çeşitliliğin kutlaması.●Berlin Pride (Temmuz): Christopher Street Day, özgürlük ve eşitlik için dev yürüyüş; müzik ve coşku dorukta.●Lollapalooza Berlin: Olympiapark'ta Arctic Monkeys'ten Kraftwerk'e rock ve elektronik şölen.●Musikfest Berlin (Ağustos-Eylül): Klasik müzik maratonu; Berliner Festspiele'nin klasiklerinden moderne.●Festival of Lights (Ekim): Tarihi binalar lazer ve ışık gösterileriyle büyüler; fotoğrafçılar için cennet.●Noel Pazarları (Kasım-Aralık): Gendarmenmarkt'ta Glühwein (sıcak şarap), tarçın kokulu kurabiyeler ve el işleri; kış masalı.Yaz boyu XJAZZ gibi caz etkinlikleri ve açık hava konserleri şehri canlandırıyor.
Berlin'de gündüz tarih, gece müzik konuşur.
Berlin, dört mevsim farklı bir yüz gösterir.
En ideal dönem Mayıs-Eylül: Ilıman hava, parklar yeşillenir, kafeler dışarı taşar.
Tiergarten'da piknik, East Side Gallery'de bisiklet turu için mükemmel.
Yan sezonlar (Mart-Mayıs, Eylül-Ekim) sakin ve ucuz; sonbahar yaprakları romantik, kalabalık az.Yaz, festival enerjisiyle coşar – ama turist akınına hazır olun.
İlkbahar (Nisan-Mayıs), çiçekler ve sokak müzisyenleriyle tazelik taşır.
Kış?
Cesur kalpler için: Noel pazarları ışıl ışıl, Glühwein sıcak tutar, ama -5 dereceye hazırlıklı gidin.
Her mevsimde Berlin, sizi sarar.Eğer tarihle modernliği, acıyla coşkuyu bir arada yaşamak istiyorsanız, Berlin sizi çağırıyor.
Brandenburg Kapısı'ndan geçerken özgürlüğün sesini duyun, Spree'de bir kahve yudumlarken geleceği hayal edin.
Bu şehir, sizi değiştirir; daha zengin, daha empatik, daha canlı.