Haber Detayı
Manchester City'nin Avrupa futbolunda benzeri yok
Manchester şehrinin mavi tarafı 2012’den beri önce İngiltere’de sonra Avrupa’da futbola damga vurmaya devam ediyor…Guardiola ve futbolcuları yeşil sahada harikalar yaratırken idari ve ticari kadrolar da dünyanın en zengin kulüplerinden birinin temellerini attılar. City’nin saha dışındaki yapılanmasını “The Blueprint” kitabının yazarı gazeteci Simon Bajkowski ile konuştuk…
2008 öncesi Manchester City hakkında kısa bir izahata ihtiyacımız var. 2008'den önce nasıl bir kulüptü City?- Zengin ve köklü bir geçmişe sahip bir kulüptü.
Ancak City için 1980'ler ve 1990'larda açıkça işler kötüye gitti. 1998'de üçüncü lige kadar düştüler.
Hemen toparlanıp Premier Lig'e çıktılar.
Ancak Premier Lig'de daha yukarı çıkmakta zorlanıyorlardı. 2007'de (eski Tayland başbakanı) Taksin Şinavatra kulübü satın alınca büyük bir heyecan yaşanmıştı.
Sonra bu heyecan hızla kayboldu. 2008'de kulübün geleceği konusunda yine endişeler vardı.Kitapta anlattığınız gibi, mevcut ekosistemi Soriano, Begiristain ve Haldun El Mübarek üçlüsü yarattı. 2012’nin Manchester City için kilit bir yıl olduğunu söyleyebilir miyiz?Evet, taraftarların gözdesi Roberto Mancini yönetiminde ilk Premier Lig şampiyonluğunu kazandıkları muazzam bir yıldı.
Ve o yaz, Mancini transferlerde daha fazla söz sahibi olmak için bir çıkış yaptı.
Sportif direktör Brian Marwood ile büyük bir anlaşmazlığa düştü.
Sportif direktörlük İngiliz futbolunda yaygın bir rol değildi.
Yaygınlaşması çok uzun zaman aldı.
Mancini de gücünün zirvesindeydi.
Ve o yaz Ferran Soriano ve Txiki Begiristain kulübe geldi.
Özellikle Begiristain’ın gelişi Mancini'nin kaybettiği anlamına geldi.
Zaten Mancini bir yıl içinde ayrıldı ve City geriye dönüp bakmadı bile.Sanki İngiliz ‘menajer’ modelinin, yani her şeyi kontrol eden bir teknik direktör fikrinin biraz eskimiş olduğunu çabuk fark etmişler...Bunu nasıl yaptılar?Bence bu önemli bir an.
Çünkü İngiliz futbolu bugün hâlâ sahip olduğumuz teknik direktör kültüne takılıp kalmıştı.
Mesela Sir Alex Ferguson, Manchster United’da her şeyi kazanıyordu ve her şeyi yapacak güçlü bir figüre hep ihtiyaç duyulduğu düşünülüyordu.
Ve bugün Pep Guardiola da hâlâ bu hissi veriyor.
Ama Manchester City'de bunun altı da çok dolu.
Mesela Sir Alex Ferguson ayrıldığında Manchester United bunlara sahip değildi ve bu yüzden dağıldılar.
City’de bunu büyük ölçüde sağlayan kişi CEO Ferran Soriano oldu.
Başkan Haldın Eş Mübarek Soriano'yu istedi çünkü onu piyasadaki en iyi CEO olarak görüyordu.
Soriano, teknik direktörlerin bir futbol kulübündeki ana itici güç olmadığına inanıyordu.
İngiliz futbolunda bu, değiştirilmesi çok zor bir fikir.
Ama Soriano ve futbol direktörü Txiki Begiristain açıkça aynı fikirdeydi.
Pep Guardiola'yı keşfeden kişi de Begiristain’dı.Oyuncu ilişkileri departmanı2008’de kulübü devralır almaz getirdikleri yenilikler de var değil mi?Mesela kitabımda da bahsettiğim gibi oyuncu hizmetleri (player care) departmanı neredeyse kulübü satın aldıkları anda kurulmuştu.
İngiliz sporlarında marjinal fayda çok yaygın bir anlayıştır.
Bisiklet gibi dallarda yüzde birlik ve yüzde 2'lik faydaların büyük bir fark yaratabileceği söylenir.
Bu modeli doğru uygulayınca oyuncuların takımda kalmak isteyeceğine inandılar.
Manchester City'nin Sergio Aguero, David Silva, Kevin De Bruyne ve tüm diğer süperstarları nasıl bu kadar uzun süre nasıl elinde tutabildiğine bakın.
Bence insanlar futbolcuların da insan olduğunu, onları ve ailelerini mutlu ederseniz daha iyi futbol oynayacaklarını bazen unutuyor.Soriano'nun büyük bir ticari operasyonun temellerini de atmış olmalı.
Daha fazla gelir elde etmek için en iyi kulüpleri taklit etmekten hiç çekinmediğini görüyorum.
Yanılıyor muyum?Hayır, zaten 2003’te Barcelona kulübünde de bunu yapmaya başlamıştı.
Başka yerlerde neyin işe yaradığını görmüş ve karar vermişti.
Soriano, çok sağlam fikirlere sahip ve kendine güvenen bir adam.
Ama aynı zamanda, gelecek hakkında birçok fikri var ve City'de daha önce kimsenin yapmadığı girişimleri yönlendiriyor.
Mesela Manchester City Stadyumu'nun genişletilmesiyle birlikte, Londra’da daha modern bir stadyuma sahip Tottenham ile veya sökülebilir bir çim sahaya sahip Real Madrid ile rekabet etmek zorundalar.
Ancak Manchester City'nin, Soriano yönetiminde geldiği noktaya kadar ve ticari büyümesinin Avrupa futbolunda eşi benzeri yok.
Stadyumu 60 bin kişilik kapasiteye çıkardılar.
Aynı zamanda bir otel inşa ediliyor, futbol stadyumunun yanında bir konser salonu da var.
Kısacası turist çekebilmek için bir nevi eğlence bölgesi kuruyorlar.Analiz departmanında 8 kişi varBu 20 bin kişilik yeni salonla önümüzdeki beş yıl içinde Manchester'a bir NBA takımının gelmesinden bahsediliyor…Evet, aynı zamanda Etihad Stadı, Euro 2028 stadyumu olarak da seçildi. 60 bin kişilik olması, Manchester şehrinin 2003'ten beri ev sahipliği yapamadığı Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapabileceği anlamına geliyor.
Old Trafford Stadyumu yıllardır UEFA'nın standartlarını karşılamıyor.
Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapabilirlerse bu City için büyük bir başarı olur çünkü bu, sembolik olarak yükselişlerini ve Manchester United'ın düşüşünü de gösterir.Ve son olarak, tüm bu yapıya, harcamalara, CEO'lara vb. rağmen, muhtemelen en çok bilinen isim olarak teknik direktör Pep hâlâ burada.
Tüm bunların ortasında Guardiola’nın varlığı ne kadar önemli?Hâlâ çok önemli.
O karizmatik bir lider ve eşsiz fikirlere sahip bir dahi.
Sonra kitapta da değindiğim City'deki tüm yapının altında yatan bir nokta var: Çoğu kişi, onun tüm oyun modelini ‘gol beklentisi’ üzerine kurduğu gerçeğini bilmiyor.
Gol beklentisinin bir istatistik ve bir ölçüt olarak önemi zaman zaman bazı deneyimli teknik direktörler ve eski oyuncular tarafından büyük bir küçümsemeyle karşılanıyor.Onlara şöyle diyebilirsiniz: Pep Guardiola ve Manchester City üst üste dört Premier Lig şampiyonluğu kazandı ve tüm oyun modelleri gol beklentisine dayanıyordu.
Ve bunu bilmiyorsunuz çünkü Guardiola, Thomas Frank veya Graham Potter gibi verilere meraklı bir adam olarak görünmüyor.
Fakat biliyorsunuz, Guardiola'nın analiz iştahı sebebiyle daha fazla analist çalıştırmak zorunda kaldılar.
Yani, Guardiola'nın ihtiyaçları nedeniyle analiz departman genişledi.
Bugün tam zamanlı sekiz kişi çalışıyor departmanda…Mali kurallarla başları dertteManchester City'nin başı bir süredir dertte.
Kulübün, 2009 ve 2018 yılları arasında Premier Lig mali düzenlemelerini 115 kez ihlal ettiği iddia ediliyor.
Bu ihlaller arasında geliri yanlış beyan etmek, sponsorluk anlaşmalarını gizlemek ve oyunculara ve menajerlere yapılan ödemeleri tam olarak açıklamamak da yer alıyor.
Kulüp, Abu Dabi'deki hissedarlarıyla bağlantılı sponsorlardan elde ettiği geliri şişirmekle suçlanıyor.
Kanıtlandığı takdirde bu ihlaller hem Premier Lig kurallarını hem de UEFA'nın Finansal Fair Play (FFP) standartlarını ihlal edecek.
Kulüp, tüm suçlamaları reddediyor ve savunmasında çürütülemez kanıtlara sahip olduğunu iddia ediyor.