Haber Detayı

"İngiliz menajer modeli eskidi" Kazandıran ittifak sistemi... Manchester City'nin şifreleri
Spor odatv.com
14/11/2025 07:17 (1 ay önce)

"İngiliz menajer modeli eskidi" Kazandıran ittifak sistemi... Manchester City'nin şifreleri

“The Blueprint” kitabının yazarı Simon Bajkowski ile Manchester City’nin 2008’den sonra geçirdiği dönüşümü Dünya Gazetesi'nden Alp Ulagay'a verdiği röportajda anlattı. Bajkowski, Guardiola ve yıldızların önüne geçen asıl gücün ne olduğunu savunuyor.

Manchester City, 2012’den bu yana hem İngiltere’de hem Avrupa’da futbola damga vuruyor.

Pep Guardiola ve futbolcular sahada kupaları toplarken, kulübün idari ve ticari yapılanması da Manchester City’yi dünyanın en zengin ve en organize kulüplerinden biri haline getirdi.

City’nin bu dönüşümünü kitaplaştıran gazeteci Simon Bajkowski, “The Blueprint” adlı çalışmasında anlattığı sistemi Dünya Gazetesi’nden Alp Ulagay’a verdiği röportajda detaylandırdı."KÖKLÜ AMA TÖKEZLEYEN KULÜP"Bajkowski, 2008 öncesi Manchester City’yi “köklü ama sürekli tökezleyen bir kulüp” olarak tarif ediyor. 1980’ler ve 1990’ların kulüp için açık bir gerileme dönemi olduğunu hatırlatıyor. 1998’de takım üçüncü lige kadar düşüyor, ardından yeniden Premier Lig’e dönse de üst sıralara çıkmakta zorlanıyor. 2007’de eski Tayland başbakanı Taksin Şinavatra’nın kulübü satın alması kısa süreli bir heyecan yaratıyor ama bu dönem de hızlıca sönüyor. 2008’e gelindiğinde City taraftarları yine kulübün geleceği konusunda endişeli."SİSTEMİN TEMEL TAŞLARI: SORIANO - BEGİRİSTAİN - ELMÜBAREK"Bajkowski’nin kitabında ve röportajda anlattığına göre, bugünkü ekosistemin temel taşlarını CEO Ferran Soriano, futbol direktörü Txiki Begiristain ve başkan Haldun El Mübarek birlikte yerleştiriyor. 2012 yılı bu açıdan bir kırılma noktası.

Roberto Mancini yönetiminde gelen ilk Premier Lig şampiyonluğu, sportif olarak büyük bir adım.

Ancak aynı yaz yaşanan yetki kavgası kulübün işleyişini kalıcı olarak değiştiriyor.

Mancini, transferlerde daha fazla söz sahibi olmak istiyor ve sportif direktör Brian Marwood ile ters düşüyor.

İngiliz futbolunda o yıllarda sportif direktörlük alışılmış bir rol değil; “her şeyi kontrol eden menajer” modeli hâlâ baskın.

Tam bu sırada Soriano ve Begiristain kulübe geliyor.

Özellikle Begiristain’ın gelişi, Mancini’nin kaybettiği anlamına geliyor ve İtalyan teknik adam bir yıl içinde ayrılıyor.

City ise geriye dönüp bakmıyor."İNGİLİZ MENAJER MODELİ ESKİDİ"Bajkowski, bunu “İngiliz ‘menajer’ modelinin eskidiğini en hızlı kavrayan kulüp” sözleriyle özetliyor.

Sir Alex Ferguson döneminde Manchester United’da her şeyi tek figürün kontrol ettiğini, Ferguson ayrılınca da yapının çöktüğünü hatırlatıyor.

City’de tam tersine, teknik direktörün yerine kurumsal yapının öne çıktığını ve bunun da büyük ölçüde Ferran Soriano’nun vizyonuyla kurulduğunu vurguluyor.

Haldun El Mübarek’in, Soriano’yu “piyasadaki en iyi CEO” olarak görüp tercih ettiğini aktarıyor.

Soriano’ya göre teknik direktörler, bir futbol kulübünün ana itici gücü olmamalı; kulüp, isimlerden bağımsız işleyen bir organizmaya dönüşmeli.

Bu, İngiliz futbolunda kökleşmiş bir düşünceyi tersine çeviren radikal bir anlayış.PLAYER CARE'İN ÖNEMİKulübün Abu Dabi sermayesi tarafından devralınmasıyla birlikte atılan ilk somut adımlardan biri de oyuncu hizmetleri (player care) departmanının kurulması oluyor.

Bajkowski, kitabında da anlattığı bu departmanı İngiliz spor kültüründeki “marjinal fayda” anlayışına bağlıyor.

Bisiklet gibi sporlarda yüzde 1–2’lik farklar üzerinden başarı inşa edildiğini, City’nin de aynı mantığı futbolcu ve ailelerinin hayatına uyguladığını söylüyor.

Bu sayede Sergio Aguero, David Silva, Kevin De Bruyne gibi süper yıldızların yıllarca kulüpte kalabildiğini, çünkü kulübün sadece saha içini değil, oyuncunun bütün yaşamını yönetmeyi hedeflediğini belirtiyor: Futbolcuların da insan olduğunu, onları ve ailelerini mutlu ettiğinizde sahadaki performansın otomatik olarak yükseldiğini vurguluyor.EĞLENCE BÖLGESİNE DÖNÜŞÜMSoriano’nun bir diğer etkisi, ticari yapılanma ve stadyum etrafında kurulan “eğlence bölgesi”.

Bajkowski, Soriano’nun 2003’ten itibaren Barcelona’da denediği modeli Manchester’da çok daha ileri taşıdığını aktarıyor.

Manchester City Stadyumu’nun kapasitesi 60 bine çıkarılırken, yanına bir otel ve 20 bin kişilik bir konser salonu ekleniyor.

Bu sayede sadece maç günü değil, yılın geri kalanında da gelir üreten, turist çeken bir kompleks hedefleniyor.

Bajkowski’ye göre Soriano, Londra’da modern stadyumuyla öne çıkan Tottenham veya sökülebilir çim sahasıyla öne çıkan Real Madrid ile rekabet edebilmek için farklı bir ölçek yaratmak zorunda olduklarını düşünüyordu.

Bugün gelinen noktada, Manchester City’nin Soriano yönetiminde ulaştığı ticari büyümenin Avrupa futbolunda eşi benzeri olmadığını savunuyor.

Etihad Stadyumu’nun Euro 2028 için seçilmesi ve Manchester’a bir NBA takımının gelmesinin ciddi ciddi konuşulması da bu dönüşümün parçaları.GUARDIOLA'NIN ANALİZ TUTKUSUTüm bu yapı, teknik direktör Pep Guardiola’nın varlığından bağımsız değil.

Bajkowski, Guardiola’yı “karizmatik lider ve eşsiz fikirlere sahip bir dahi” olarak nitelendiriyor ama City’deki sistemin çok teknik bir temel üzerine inşa edildiğini de hatırlatıyor.

Kitabında ve röportajda, City’deki oyun modelinin “gol beklentisi” (xG) istatistiği etrafında şekillendiğini anlatıyor.

Gol beklentisinin futbol dünyasında kimi eski oyuncular ve deneyimli bazı teknik direktörler tarafından küçümsendiğini, buna rağmen Guardiola’nın tüm sistemi bu metrik üzerinden kurduğunu söylüyor.

Guardiola dışarıdan bakıldığında Thomas Frank veya Graham Potter gibi “veri meraklısı” bir profil çizmediği için bu tarafı çok bilinmiyor.

Ancak Guardiola’nın analiz talebi o kadar yüksek ki, kulüp analiz departmanını büyütmek zorunda kalıyor.

Bugün tam zamanlı sekiz analistin, teknik ekibin ihtiyaçlarını karşılamak için çalıştığı belirtiliyor.MALİ KURALLARA TAKILDIBu güçlü kurumsal yapı ve ticari büyümenin yanında, Manchester City’nin son yıllarda başı mali kurallarla da dertte.

Kulübün, 2009 ile 2018 yılları arasında Premier Lig’in finansal düzenlemelerini 115 kez ihlal ettiği iddia ediliyor.

İddialar arasında gelirlerin yanlış beyan edilmesi, sponsorluk anlaşmalarının gerçek tutarlarının gizlenmesi, oyunculara ve menajerlere yapılan ödemelerin eksik bildirilmesi gibi başlıklar var.

Kulüp, Abu Dabi’deki hissedarlarla bağlantılı sponsorlardan elde edilen gelirin olduğundan yüksek gösterilmek istendiği suçlamasıyla da karşı karşıya.

Bu ihlaller kanıtlanırsa, hem Premier Lig kurallarının hem de UEFA’nın Finansal Fair Play standartlarının ihlali anlamına gelecek.

Manchester City ise tüm suçlamaları reddediyor ve savunmasında “çürütülemez kanıtlara” sahip olduğunu öne sürüyor.Odatv.com

İlgili Sitenin Haberleri