Haber Detayı
Şule Çet'in Ağabeyi Seyhan Avşar'a Konuştu! Başka Kadınlar da...
Şule, daha 13 yaşındayken annesini kaybetmiş bir çocuktu. Dünyayı babası ve ağabeyiyle birlikte omuzlamayı öğrendi. Hayatı boyunca tek bir hayali vardı: Okumak, kendi ayakları üzerinde durmak...
Şule, daha 13 yaşındayken annesini kaybetmiş bir çocuktu.
Dünyayı babası ve ağabeyiyle birlikte omuzlamayı öğrendi.
Hayatı boyunca tek bir hayali vardı: Okumak, kendi ayakları üzerinde durmak.Bu hayalin peşinden gidip Ankara Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı bölümünü kazandı.
Hem okuyup hem çalışıyor, hayatını ilmek ilmek kendi emeğiyle örüyordu.Ve bir gün…Yanında çalıştığı Çağatay Aksu adlı adamla bir plazada buluştu.28 Mayıs 2018 günüydü.O gün, Şule’nin hayattaki son günü oldu.Gece 04.00’te plazanın 20. katından “düştüğü” söylendi.Ama hepimiz çok iyi biliyoruz: Bazı düşüşler düşüş değildir.Bazı sessizlikler çığlık gibidir.Gazetecilerin ısrarlı takibi ve otopsi raporları, karanlığın içindeki gerçeği tek tek aydınlattı.Şule ölmeden önce ters ilişkiye zorlanmıştı.Kanında uyku tetikleyici madde vardı.Tırnaklarında, yaşamının son anlarında verdiği mücadelenin izleri… Çağatay Aksu’nun DNA’sı.Her şey apaçık ortadaydı.Şule kendi isteğiyle gitmemişti.Ayağı kaymamıştı.İntihar etmemişti.Öldürülmüştü.Mahkeme sonunda kararını verdi: Aksu’ya cinayetten müebbet, cinsel saldırıdan ve hürriyeti kısıtlamaktan yıllarca hapis cezası verildi.Yanında olan, yardım eden Berk Akand da toplamda 18 yıl 9 ay cezaya çarptırıldı.Ve dün…Türkiye bir fotoğrafla sarsıldı.Şule Çet’in katiline yardım eden Berk Akand dışarıdaydı.Şule’nin mezarında toprağı soğukken, o soğuk rakısını yudumluyordu.Hayatına kaldığı yerden, hiçbir şey olmamış gibi devam ediyordu.Adalet Bakanlığı açıklama yaptı: Tahliye yoktu; Akand mevzuat gereği açık cezaevine geçmişti, izinli çıktığı gün fotoğraf çekilmişti.
İyi hali ihlal ettiği için tekrar kapalı cezaevine alınmıştı.Bu fotoğrafı görünce aklıma ilk Şule’nin ailesi geldi.Telefonu elime aldım, Şenol Çet’i aradım.
Kız kardeşini toprağa verdikleri günlerde sık sık konuşmuştuk.Onlar acının en sessiz, en derin hâlini bilirdi.Ona doğrudan sordum: “Fotoğrafı görünce ne hissettiniz?”Sözlerini aynen aktarıyorum: “Haberi görünce çok şaşırdım.
İnanmak istemedim.
Oraya buraya sarıldım.
Neye dayanarak bu adamı serbest bıraktılar diye düşündüm.
Üzüldüm.
Bunu bıraktılarsa diğerini de bırakırlar, başka kadınlar da ölür diye korktum… Bu adam elini kolunu sallayarak nasıl gezer?
O kadar üzüldüm ki anlatamam.
Avukatım açık cezaevi olayını anlattı.
İşe geldim, kendimi çalışmaya verdim.”Onun sesinde sadece acı yoktu.Bir ağabeyin çaresizliği, bir babanın yorgunluğu, bir toplumun kırılmış umudu vardı.Ve en sarsıcı cümle, belki de bu ülkenin ortak korkusunun özeti: “Başka kadınlar da ölür diye korktum…”