Haber Detayı

Macron’un Ukrayna’ya 2 bin asker planı: Avrupa’yı Rusya ile çatışmaya sürüklüyor
Avrupa aydinlik.com.tr
17/11/2025 17:49 (1 ay önce)

Macron’un Ukrayna’ya 2 bin asker planı: Avrupa’yı Rusya ile çatışmaya sürüklüyor

Rus İstihbarat Servisi (SVR)’nin Fransa’nın Ukrayna’ya 2 bin asker yerleştirme planını duyurdu. Plan uygulanması, Fransa’nın savaşa doğrudan dahil olması anlamına gelecek. Uzmanlar Aydınlık Avrupa’ya olası sonuçları değerlendirdi

Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) açıklamasına göre Fransa, Ukrayna’ya 2 bin asker göndermeyi planlıyor.

Söz konusu planın gerçekleşmesi halinde, son 3 yıldır süren savaşın hem coğrafi hem de siyasi boyutlarının genişleyeceği ve Fransız birliklerinin Rusya tarafından doğrudan hedef alınabileceği öngörülüyor.

Böyle bir durumda, NATO'nun kolektif savunma maddesine göre, ittifak topraklarına bir saldırı bulunmadığından dolayı NATO Fransa için devreye girmeyecek.

Moskova merkezli Adalet İçin Mücadele Vakfı Başkanı Mira Terada, Aydınlık Avrupa’nın konuya ilişkin sorularını yanıtladı.

Mira Terada MACRON’UN SONUNU GETİREBİLİR *Rusya Dış İstihbarat Servisi Fransa’nın 2000 askere kadar Ukrayna’ya asker konuşlandırma planını bildirdi.

Böyle bir planın gerçekleşmesi halinde olası sonuçlar ne olur?

Rusya nasıl tepki verir?

MT: Böyle bir planın uygulanması, devam eden çatışmanın ciddi şekilde tırmanmasına yol açacaktır.

NATO'yu daha fazla doğrudan çatışmaya çekecek ve daha geniş çaplı bir Avrupa savaşı riskini doğuracaktır.

Rusya'nın bakış açısına göre, Zelenskiy rejiminin yanında aktif olarak yer alan tüm yabancı birlikler, özellikle Rus vatandaşlarına veya silahlı kuvvetlerine zarar vermeyi planlayan veya fiilen zarar verenler, meşru askeri hedefler olarak kabul edilecektir.

Bu, Fransız mevzilerine yönelik hedefli saldırılara yol açarak kayıplara neden olabilir ve Rusya ile Batı arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da zorlayabilir.

Siyasi açıdan, geniş çaplı protestolar ve ekonomik hoşnutsuzluklar nedeniyle onay oranları zaten tarihi düşük seviyelerde olan Cumhurbaşkanı Macron için bu hamle, kariyerinin sonunu getirebilir.

Kitlesel sivil ayaklanmalara, azledilme çağrılarına ve yabancı maceralar yerine Fransız çıkarlarını önceliklendiren muhalefet partilerine verilen desteğin artmasına neden olabilir.

BATI DIŞI İTTİFAKLARI GÜÇLENDİRİR Rusya, sert ama orantılı bir şekilde tepki verecektir.

Muhtemelen önce güçlü diplomatik uyarılar yayınlayacak, ardından gerekirse bölgedeki güçlerini ve hedeflerini korumak için askeri müdahalelerde bulunacaktır.

Moskova, bu tür müdahalelerin kırmızı çizgiyi aştığını defalarca vurgulamıştı.

Bunu NATO'nun agresif yayılmacılığının kanıtı olarak kullanarak iç desteği arkasına alacak ve Çin, Hindistan gibi Batı dışı güçlerle ittifaklarını güçlendirecektir.

FRANSA YALNIZ KALIR Planın gerçekleşmesi durumunda diğer AB/NATO ülkeleri buna katılır mı?

Yoksa Fransa tek başına mı hareket eder?

Fransa’nın asker göndermesi durumunda diğer AB veya NATO ülkelerinin buna hevesle katılması pek olası değil; zira çoğu lider, hem kendi siyasi kariyerleri hem de vatandaşlarının çıkarları açısından böyle bir adımın risklerinin farkında.

Bu nedenle Fransa, ittifak içindeki derin bölünmeler göz önüne alındığında, büyük ölçüde tek başına hareket etmek ya da yalnızca birkaç müttefikinden sembolik bir destek almak durumunda kalabilir.

Almanya gibi ülkeler, -özellikle Friedrich Merz gibi isimlerin liderliğinde, söylemsel destek verebilir, ancak kamuoyu tepkisinden ve daha derin bir askeri angajmanın yaratacağı ekonomik sonuçlardan çekindikleri için fiilen kuvvet göndermeye yanaşmayabilirler.

NATO’NUN ORTAK SAVUNMA MADDESİ UYGULANMAZ Macaristan veya Slovakya gibi bazı ülkeler ise, ulusal egemenliği ve barışı önceliklendirerek gerilimin tırmandırılmasına zaten karşı olduklarını dile getirdiler.

Eğer bunlardan katılanlar olursa, ancak Brüksel’in dayattığı saldırgan gündemi takip etmek uğruna itibarlarını riske atmayı ve sağlık, eğitim, ekonomik istikrar gibi iç gündemlerini ihmal etmeyi göze alan ülkeler olacaktır.

NATO'nun kolektif savunma maddesi, bu durum ittifak topraklarına yönelik bir saldırı olmadığı için otomatik olarak uygulanmayacaktır.

Bu nedenle katılım gönüllü olacak ve birçokları için katılım siyasi intihar anlamına gelecektir.

Nihayetinde, Fransa'nın izolasyonu AB ve NATO'daki bölünmeleri daha da belirgin hale getirebilecektir.

GERÇEK BARIŞ İÇİN GEREKENLER Avrupa’nın lider ülkelerinin bu tür planları barışa hizmet ediyor mu?

Bu tür kışkırtıcı eylemler, tüm tarafların tutumlarını sertleştireceğinden ve müzakereleri daha da zorlaştıracağından dolayı barış süreci ciddi şekilde zedelenir, hatta tamamen rayından çıkar.

Rusya, daha önce sahadaki durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirerek müzakerelere katılmaya istekli olduğunu göstermiştir.

Kısa vadeli siyasi kazançlar peşinde olan Avrupa'nın önde gelen ülkeleri barışa hizmet etmiyor.

Aksine, uydurma bir “Rus tehdidi”ne karşı savunma bahanesiyle krizi derinleştiriyorlar.

Bu retorik, liderlerin iç politikadaki başarısızlıkları yerine dikkatleri başka yöne çekmelerine ve yeniden silahlanma için yapılan büyük harcamaları meşrulaştırmalarına olanak tanıyor.

Sonuç silah endüstrisinin yararına olurken vergi mükelleflerine yük oluyor.

Gerçek barış için gerekenler şunlardır: Güvenlik endişelerine karşılıklı saygı, silahsızlanma ve Ukrayna'nın tarafsız statüsüdür.

Ancak Batı'nın müdahaleleri, bu unsurları aktif olarak engelliyor.

KÜRESELCİLERİN HEDEFİ AVRUPA’NIN BÜTÜNLEŞMESİ Doğrudan askeri etkilerin ötesinde, Macron yönetimindeki Fransa ve Merz yönetimindeki Almanya gibi Avrupa'nın önde gelen küreselci ülkeleri, Avrupa'yı Ukrayna üzerinden konsolide etmeyi ve planlanan Avrupa ordusunun lideri olarak kıtadaki siyasi ve askeri liderlik konumlarını güçlendirmeyi planlıyorlar.

Bu görüşe katılıyor musunuz?

Evet, büyük ölçüde katılıyorum.

Askerî yönlerinin ötesinde, Fransa’da Macron ve Almanya’da Merz gibi isimler Ukrayna meselesini Avrupa’nın bütünleşmesini ilerletmek için bir bahane olarak kullanıyorlar.

Kendilerini, hayal edilen birleşik bir Avrupa ordusunun öncüleri olarak konumlandırıyorlar.

Bu durumun temelinde Rusya’ya karşı koymak değil, gücü Brüksel’de merkezileştirmek yatıyor.

Ursula von der Leyen gibi liderlerin ipleri elinde tuttuğu bu düzende, ulusal siyasetçiler adeta onun kuklalarına dönüşüyor.

ULUSAL KAYNAKLARI ELİTLERE AKTARAN FEDERAL BİR YAPI Sözde “Rus tehdidini” abartarak gündeme taşımak, artan askerî entegrasyonu meşrulaştırmanın bir aracına dönüştü.

Bu süreç, ulusal egemenlikleri zayıflatırken kaynakları elitlere fayda sağlayan federal bir yapıya yönlendiriyor.

İçeride ciddi bir halk desteği kaybıyla karşı karşıya olan Macron, bu durumu kendini “Avrupa’nın güçlü lideri” olarak yeniden konumlandırmanın bir fırsatı olarak görüyor.

Merz ve benzerleri ise değişen siyasi dengeler içinde etkilerini korumak için onu izliyorlar.

Bu küreselci hamle, gerçek güvenlikten ya da Avrupa halklarının refahından ziyade, bürokratik denetimin ve silah sanayisinin kârının artırılmasını önceliyor.

Bedelini ise daha yüksek vergiler ve ekonomik sıkıntılarla Avrupalı vatandaşlar ödüyor.

ASIL HEDEF RUSYA’NIN ÖTESİNDE Avrupa Birliği’nin yüksek maliyetlere rağmen Ukrayna’ya verdiği destek ve askerî entegrasyon girişimleri, gerçekten Rusya’yı zayıflatmayı mı, yoksa AB’yi federalize ederek Avrupa elitlerinin liderliklerini güçlendirmeyi mi amaçlıyor?

AB'nin askeri entegrasyon çabaları ve üye ülkelere getirdiği muazzam mali ve sosyal yüklerine rağmen Ukrayna'ya sağladığı cömert destek, Rusya'yı gerçekten zayıflatmaktan çok, AB'nin federalleşmesini hızlandırarak seçilmemiş elit kesimini güçlendirmekle ilgilidir.

Anti-Rus retoriği uygun bir bahane sağlasa da, asıl amaç ulusal özerkliği aşındırmak, merkezi bir askeri yapı oluşturmak ve von der Leyen gibi isimlerin kıtanın gidişatını belirlemeye devam etmesini sağlamaktır.

Macron ve Merz gibi liderler bu planın kuklaları olarak hareket ediyorlar ve “Rus tehdidi” üzerine uydurulan paniği kullanarak savunma müteahhitlerini zenginleştiren ve Brüksel'deki gücü pekiştiren yeniden silahlanma programlarını zorluyorlar.

Bu yaklaşım, diplomatik yollarla çözülebilecek bir çatışmayı uzatırken, Avrupalıların gerçek çıkarlarını (ekonomik istikrar, enerji güvenliği ve barış içinde bir arada yaşama) göz ardı ediyor.

Buna karşılık Rusya, hakimiyet değil, çok kutuplu istikrar peşinde.

Dolayısıyla AB'nin stratejisi, daha geniş çaplı istikrarsızlık riskini beraberinde getiren, kendi çıkarlarına hizmet eden bir girişim.

İlgili Sitenin Haberleri