İBB soruşturması Ergenekon kumpasına benziyor mu?

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr.

Doğu Perinçek, her hafta Salı günü Ulusal Kanal’da yayınlanan Çıkış Yolu programında Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Nadir Temeloğlu ve Aydınlık Gazetesi Haber Müdürü Kaan Arslan’ın sorularını yanıtladı.

Perinçek’in gündeme ilişkin değerlendirmelerini özetleyerek sunuyoruz. ‘SİVİL ANAYASA CEHALETİN DORUĞUDUR’ - Sayın Genel Başkan, bir süredir hem AK Parti’nin hem de CHP’nin dile getirdiği bir “sivil anayasa” konusu var.

Nedir bu sivil anayasa denilen?

Sivil anayasa cehaletin doruğudur.

Sivil anayasa ne biliyor musunuz?

Susuz deniz gibi.

Anayasanın sivili olmaz.

Sivil, devlet dışı alandır.

Anayasa ise devleti örgütleyen hukuktur.

Devletin vatandaşlarla olan kamusal ilişkilerini düzenleyen hukuktur.

Yani anayasada neler düzenlenir?

Yasama organı, yürütme organı, yargı organı, bunlar arasındaki ilişkiler, seçimler nasıl yapılacak falan değil mi?

Bu devlet alanının düzenlenmesidir.

Bunun bir parçası olarak da devletin yurttaşlarla kamusal ilişkileri düzenlenir.

Devleti devlet dışı anlayışla düzenleyebilir misiniz?

Devlet sivil olabilir mi?

Devlet kalmaz o zaman.

Bu çok cahilce bir şey.

Bir sivil anayasa lafıdır moda oldu gidiyor.

Burada başka bir şey var.

Sivil lafının altında devrim düşmanlığı var.

Çünkü sivil toplumsal alan oluyor ve sivil toplumculuk diye bir fikir cereyanı çıktı.

Özü neydi?

Devletin topluma yönelik düzenlemelerine karşı çıkmak.

Türk tarihiyle ilgili olarak bu tavır neyi ifade ediyor?

Namık Kemal’ler olmasın, Mithat Paşa’lar olmasın, Talat Paşa’lar olmasın, Enver Paşa’lar olmasın, 1908 Hürriyet Devrimi olmasın.

Hele Atatürk hiç olmasın.

Çünkü bunlar devlet katından devrim yaparak toplumu düzenliyorlar. ‘Bunlar sivil düşmanı, bunlar sivil topluma müdahale eden şeytanlar, zebaniler’.

Bir şiddetli itiraz, gericilik, yobazlık var bunun arkasında.

Devrim düşmanlığı var.

En sonda Atatürk düşmanlığı var.

Şimdi CHP’nin başındaki insan sivil anayasa diyor.

Diyor ki, “Sivil anayasayı biz yapacağız, partileri millet açar millet kapatır, diye de yazacağız.” E o zaman Türkiye’yi bölmek için parti kurmak serbest.

FETÖ gelsin, Türkiye’nin başına geçsin, özgürlük sonuç itibarıyla.

Yani tarikatlara özgürlük, cemaatlere özgürlük, gericiliğe, yobazlığa özgürlük, emperyalizme özgürlük... ‘DELİL YOK DA O VİLLALAR NE!’ - CHP, İBB soruşturmasına yönelik şöyle bir argüman geliştirmeye başladı: “Bu iddianamenin içi boş, tıpkı Ergenekon döneminde olduğu gibi sahte delillerle bir iddianame yazıldı.

Hani o zaman sahte olsa da bir delil vardı, burada delil bile yok.

O yüzden bu iddianame geçersizdir…” Bu argümanı nasıl değerlendiriyorsunuz?* Sonuncudan başlayalım.

Delil yok da o villalar, el konan paralar, o büyük hırsızlıklar, yolsuzluklar ne?

Delil yok diyorlar ya onlar ne?

Ergenekon’u yapanlar ABD ve FETÖ Gladyosu’ydu.

Şimdi FETÖ ve ABD hapishanelerde.

İmamoğlu’lar ve ona benzeyen unsurlar da ABD ve FETÖ ile bağlantılı oldukları için hapisteler.

Biz hapiste olursak FETÖ iktidarda olur, biz iktidarda olursak FETÖ hapiste olur.

Bugün Türkiye hapishanelerinde NATO generalleri yatıyor. 15-16 Temmuz’un generalleri yatıyor.

Dolayısıyla İmamoğlu ve ona benzeyen bütün o CHP belediyelerinde yolsuzlukla yargılananların kaderiyle, NATO generallerinin, FETÖ generallerinin kaderleri aynı.

Onlar aynı kuvvetin mensupları, birbirlerini tutuyorlar.

Ergenekon neydi?

Milli devrimcilerle ABD arasındaki bir hesaplaşmaydı.

Bugün de aynı hesaplaşma var fakat onlar kendilerini Ergenekon’dan içeri atılan bizlere benzetmeye çalışıyorlar.

Ne alakası var?

Onlarla aynı saftalar, aynı mücadeleyi yürütüyorlar.

FETÖ’yle, ABD’yle, Avrupa’yla aynı saftalar.

Zaten devamlı oralara mektuplar yazıyorlar. ‘Biz sizin dostunuzuz.’ diyorlar.

Rakip siyasi kuvvetleri içinse ‘Onlar Asyalı, Batı’ya karşı.’ diyorlar.

Ergenekon’da tutuklananlar kimlerdi?

Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanları: Milli olan bir güç.

Vatan Partisi: Milli olan bir güç.

Bizi içeri atanlar kimlerdi?

ABD’ydi.

Onun Türkiye’deki FETÖ Gladyosu’ydu.

Yani emperyalist merkezlerin güçleri.

O mücadele devam ediyor. ‘BAHÇELİ’NİN ÇIKIŞI DEVRİMCİ BİR MÜDAHALE’ - Sayın Devlet Bahçeli, “Komisyon İmralı’ya gitmezse, ben üç arkadaşımı da alırım giderim.” dedi.

Bu çıkışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Bahçeli burada, ‘Bu süre çok uzadı, ayak sürüyüp duruyorsunuz, süreci zehirliyorsunuz, böyle olmaz…’ mesajı veriyor.

Burada bir devrimci müdahale var.

Sürecin böyle ağır ağır götürülmesine, süründürülmesine karşı bir keskin çıkış yapıyor.

Bu iyi bir şey tabii ama Türk Cumhuriyeti’ne yakışan nedir?

Oradan Abdullah Öcalan’ı alırlar, güvenli bir şekilde Ankara’ya getirirler.

Uygun bir yerde dinlerler.

Meclis’e de getirebilirler.

Ama İmralı’ya Türk Devleti gitmez.

Ben burada mecazi anlam üzerinde duralım diyorum.

Yani hakikaten Sayın Devlet Bahçeli’nin İmralı’ya gitmesi değil kastedilen.

Anlamı şu: Yeter ya bu işi süründürüp durmayın!

Burada aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın olumlu rolünü de vurgulamış oluyor.

Öcalan 25-27 Şubat açıklamasında ne diyordu?

Devletle ve toplumla bütünleşmek amacıyla silah bırakacak ve örgütü feshedeceksiniz.

İşte bence Sayın Devlet Bahçeli, Öcalan’ın bu yapıcı, olumlu ve tarihsel süreci anlayan rolüne de önem veriyor. ‘SİLAHI OLMAZSA FİLİSTİN DEVLETİ DE OLMAZ’ - Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Filistin’le ilgili bir kararı onayladı.

O karara HAMAS’tan tepki geldi.

Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Filistin meselesinin özü; Filistinlilerin bir devleti olmasıdır.

Devleti diğer örgütlerden ayıran nedir?

Elinde silahlı bir güç olması.

Devletin askeri vardır, polisi vardır.

Dolayısıyla Filistin Devleti de ordusu varsa devlettir.

Filistin davasıyla ilgili bütün müzakereler, çarpışmalar, çatışmalar bu merkezde cereyan ediyor.

İsrail tarafı Filistin halkını silahsızlandıracağız diyor.

Filistin’de kurtuluş mücadelesi yürüten örgütler ve onların Vatan Partisi gibi dostları da ‘Hayır Filistin’in de bir ordusu olacak.’ diyor.

HAMAS dışında da silahlı güçler var ama en önemli silahlı güç HAMAS.

O nedenle HAMAS olmazsa Filistin Devleti olmaz.

İmamoğlu davasına benzetmek edepsizliktir ERCAN DOLAPÇI Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve Görev Vakfı Başkanı Erkan Önsel, FETÖ’nün Ergenekon tertibi sırasında tutuklandı ve yaklaşık üç yıl hapis yattı. 2008-2014 sürecini yakından yaşadı.

Önsel, Ekrem İmamoğlu davasının Ergenekon kumpasına benzetilmesine tepki gösterdi: “Utanmadan sıkılmadan, Ergenekon davası ile İmamoğlu davasını aynı kefeye koyuyorlar.

Ergenekon davası CIA ve Gladyo’nun büyük tertibiydi.

Vatan Partisi önderliğinde verilen mücadeleyle mahkemelerde iddianame paçavraya çevrildi ve tarihin çöp kutusuna atıldı.

Yargıtay, ‘Ergenekon diye bir örgüt yoktur.’ diyerek gerekçesini yazdı.

Vatan Partili liderler, davada yargılanan aydınlar, TSK’nın komutanları beraat etti. “İBB iddianamesine bakınız, Ekrem İmamoğlu ve ekibi yolsuzluk, rüşvet, irtikap, casusluk suçlamalarıyla yargılanmaktadır.

Ergenekon davasından yargılanan bizler böyle bir suçlamayla yüz yüze gelmedik.

Vatanımızı savunduğumuz için, TSK’yı, Kıbrıs’ı ve Rauf Denktaş’ı savunduğumuz için milletimizin bağımsızlığı ve ülkemizin birliğini savunduğumuz için hedefe konduk.

Ve yüzümüzün akıyla bu davadan beraat ettik. “İBB davası iddianamesinde yer alan hususlara Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları yanıt vermek zorundadırlar.

İddianamede ciddi suçlamalar vardır.

Birbirlerini suçlayan 70 itirafçı var.

MASAK raporları ve banka kayıtları iddianamede yer alıyor.

Böyle bir dava, Ergenekon davasıyla alakadar olabilir mi?

İmamoğlu ve ekibini aklayacağım diye, Ergenekon davasında kahramanca savunma yapan ve mücadele ederek bu tertibi yerle bir eden vatanseverleri birbirine benzetmek, en basit tabirle edepsizliktir.”