Haber Detayı
Türkiye'deki depremler yeni kaygıya yol açıyor: 'Hayalet deprem sendromu'
Uzmanlar, Türkiye’deki depremlerin yarattığı kaygının ‘hayalet deprem sendromu’na yol açtığını belirtiyor. Deprem riski yüksek bölgelerde yaşayan birçok kişi, gerçek bir sarsıntı olmasa bile yerin sallandığı hissine kapılarak günlük hayatına bu tedirginlikle devam ediyor.
UZMANLAR, Türkiye'de son dönemde art arda meydana gelen depremlerin ardından halkın geniş kesiminde 'deprem oluyormuş' hissiyle kendini gösteren ve literatüre 'hayalet deprem sendromu' olarak giren durumun, toplum genelinde stres ve kaygı bozukluklarını tetiklediğini belirtti.
Özellikle Balıkesir'in Sındırgı ilçesi, son 3 ayda 16 binin üzerinde depremin meydana gelmesiyle, bu sendromun en belirgin şekilde hissedildiği bölgelerden biri oldu.
Ancak uzmanlara göre, yalnızca Sındırgı değil, Türkiye'nin dört bir yanında insanlar herhangi bir sarsıntı olmasa dahi yerin sallandığı hissine kapılıyor.
Vatandaşlar gün içinde en küçük titreşimi bile deprem sanıyor, sosyal medya ve deprem uygulamaları üzerinden gelişmeleri anbean takip ediyor.
TETİKTE OLMA HİSSİ ERENKÖY Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Erişkin Psikiyatri Uzmanı Dr.
Burak Amil, 'hayalet deprem sendromu'nun nispeten yeni bir tabir olduğunu, literatüre yavaş yavaş girmeye başladığını ve bununla ilgili vaka çalışmalarının yapıldığını söyledi.
Gerçek bir deprem olduğunda yerde bir sarsıntı hissi oluştuğunu, kişilerin sanki başları dönüyormuş gibi hissettiğini ve denge problemleri yaşadığını belirten Amil, bu durumun deprem olmadığı zamanlarda da gerçekleşmesine, bununla birlikte kaygı, endişe ve huzursuzluk halinin yaşanmasına ve sanki deprem oluyormuş gibi teyakkuz haline geçilmesine 'hayalet deprem' adını dediklerini ifade etti.
Bu hissin oluşmasında hem psikojenik faktörlerin hem de birtakım nörofizyolojik, nörokimyasal değişikliklerin etkileri olduğuna işaret eden Amil, 'Biz bir deprem yaşadığımızda aslında oradaki sarsıntı hissiyle birlikte beynimizdeki birtakım nörokimyasal yapılarda birtakım değişiklikler meydana gelebiliyor.
Beynin denge merkezlerinde birtakım fizyolojik değişiklikler meydana gelebiliyor.
Buna bağlı olarak da biz, daha sonrasında aslında bu sarsıntı hissini bir şekilde zihnimizde hatırlayarak, tekrar buna benzer bir deneyimi sanki öyle oluyormuşçasına yaşayabiliyoruz' dedi.
Amil, 'Kişiler aslında bu sayede bir tetikte olma hali yaşıyor.
Neticede deprem olduğunda buna hızlıca reaksiyon vermek için organizma kendisini hazırlıyor.
Aslında bu hayalet deprem durumlarında da kişi bu tetikte olma halini hissediyor.
Sanki deprem olacakmış gibi hızlı bir reaksiyon vermeye çalışıyor.
Bunu böylece bir depreme hızlı reaksiyon tepkisi gibi de adlandırabiliriz' diye konuştu. 'YENİDEN KURULMALI' KANUNİ Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik Sorumlusu Doç.
Dr.
Erkan Aydın, 'hayalet deprem sendromu'nun, beynin tehdit algısını yöneten merkezler ile denge merkezi ve otonom sinir sistemi arasında geçici bir uyumsuzluk veya aşırı uyarılmışlık sonucu ortaya çıktığını söyledi.
Aydın, 'Kişi gerçekten sallanmadığı halde, beyin 'hareket var' şeklinde algılarken, aşırı korku tepkisini yaşantılar.
Bu bir psikoz ya da halüsinasyon değil, travma sonrası beden-beyin senkronizasyonunun bozulması sonucu yaşanan bedensel ve ruhsal bir deneyimdir' ifadelerini kullandı.
İyileşme sürecinde fiziksel güvenlik duygusunun yeniden kurulmasının gerekli olduğunu belirten Aydın, 'Depreme dayanıklı bir evde oturmak, yapının güvenli olduğunu bilmek, afet planı oluşturmak beynin 'Tehlike bitti.' mesajını almasını sağlar.' dedi.
Aydın, 'Hayalet deprem sendromu tedavisinde hem bedeni hem zihni hedefleyen bütüncül bir yaklaşım gerekir.
Öncelikle bu hissin normal dışı bir anormallik olmadığını bilsinler.
Bedenin verdiği tepkiler, beynin koruma refleksidir.
Sarsıntı hissettiklerinde önce durup nefes almak, 'Şu an gerçekten sallanıyor muyum?' sorusuna sakinlikle yanıt aramak gerekir.
Gerçek deprem uygulamalarını kontrol etmek, belirsizliği azaltır.
Elbette, uzun süren ya da yaşamı etkileyen belirtiler varsa bir uzmana başvurmak gerekir' ifadelerini kullandı. 'SAVAŞ YA DA KAÇ' TEPKİSİ UZMAN Klinik Psikolog Emine Akın Aytop ise hayalet deprem algısının, genellikle şiddetli deprem atlatan, göçük altında kalan ve deprem riski yüksek bölgelerde yaşayan kişilerde gerçekleştiğini söyledi.
Aytop, depremin, fiziksel ve psikososyal açıdan risk teşkil eden doğal bir afet olduğuna işaret ederek, 'Kişinin kendisinin ve sevdiklerinin yaşamını tehdit eden bir deneyim sırasında tabii ki hayatta kalabilmesi ve beden bütünlüğünün sağlanabilmesi adına beyin bir şekilde 'savaş ya da kaç' tepkisini devreye sokmaya çalışır.
Bu da hayatta kalmamızı kolaylaştıran bir süreçtir.
Bu sırada kalp atışları hızlanır, kaslar gerilir, kişi daha hızlı nefes alıp vermeye başlar.
Beden, yaşanılan durumla savaşacak ya da oradan kaçacak şekilde kendini revize eder.
Bu sayede o durumla mücadele edebilir hale gelir.' değerlendirmesinde bulundu.