Haber Detayı

Arkeologlar, bir iskeletin cinsiyetini nasıl anlayabiliyor?
Güncel chip.com.tr
23/11/2025 21:44 (4 hafta önce)

Arkeologlar, bir iskeletin cinsiyetini nasıl anlayabiliyor?

Arkeologlar, antik insan kalıntılarını incelerken genellikle kemik ölçümleri ve pelvis yapısına bakarak cinsiyet tahmini yapıyor. Ancak Pompeii ve Viking mezarı gibi örnekler, %90'a varan doğruluk oranına rağmen kemiklerin yanıltıcı olabileceğini gösteriyor.

Arkeologlar, yüzlerce hatta binlerce yıl öncesine ait insan kalıntılarını ortaya çıkardıklarında, bu bireylerin kim olduğunu anlamak için ilk adımı genellikle kemik yapısına bakarak atıyor.

Temel amaç, kemikler üzerinden kişinin biyolojik olarak erkek mi yoksa kadın mı olduğunu belirlemeye çalışmak.

Peki, bilim insanları bir iskeletin cinsiyetini hangi yöntemlerle anlıyor ve bu tahminler ne kadar doğru?Boston Üniversitesi'nden biyolojik antropolog Sean Tallman, genel olarak cinsiyetler arasındaki şekil ve boyut farklılıklarına baktıklarını söylüyor, ancak kullandıkları hiçbir yöntemin %100 doğruluk sağlamadığını vurguluyor.Arkeologlar genellikle uyluk kemiği (femur) ve kaval kemiği (tibia) gibi uzun kemikleri ölçüyor ve bu verileri istatistiksel yöntemlerle birleştirerek kişinin cinsiyetini tahmin etmeye çalışıyor.

Batı Carolina Üniversitesi'nden Kaleigh Best, ortalama olarak erkeklerin kadınlardan yaklaşık %15 daha büyük olduğunu belirtiyor.

Ancak beslenme, genetik, hastalık ve çevre gibi birçok değişken vücut boyutunu etkilediği için, aynı cinsiyetten kişiler arasında bile büyük farklılıklar oluşabiliyor.Çoğu ölçüm tabanlı teknik, erkeklerin daha iri ve uzun olduğu varsayımına dayanıyor ve bu tahminler %80 ila %90 oranında doğru çıkıyor.Ancak iskeletin pelvis bölgesi iyi korunmuşsa, durum değişiyor.

Pelvisin belirli özelliklerine bakmak, bacak kemiklerini ölçmekten çok daha doğru bir yöntem.

Antropologların 1960'larda geliştirdiği Fenice yöntemi, pelvisin ön kısmındaki kasık kemiğinin şeklindeki farklılıkları inceliyor.

Örneğin, daha uzun bir kasık kemiği erkeğe, daha geniş bir kasık kemiği ise kadına ait olma olasılığı daha yüksek oluyor.

İyi eğitimli bir arkeolog, bu yöntemle bir iskeletin cinsiyetini yaklaşık %95 doğrulukla tahmin edebiliyor.DNA analiziyle kromozomal doğrulukEn yüksek doğruluk oranına ulaşan yöntem ise antik DNA analizi.

Bilim insanları, diş minesi üretimiyle ilgili bir genin cinsiyete bağlı varyantını inceleyerek kromozomal cinsiyet tahmini yapıyor.

Bu teknik, artık arkeolojik iskeletlerde bile yaklaşık %99 doğruluk oranına ulaşıyor.

Ancak DNA zamanla bozulduğu için, her iskelet bu şekilde analiz edilemiyor.Bu yüksek doğruluk oranlarına rağmen, pek çok arkeolog sadece kemiklere dayanarak bir kişinin erkek mi yoksa kadın mı olduğunu söylemenin, kromozomlar, hormonlar ve gametler arasındaki karmaşık etkileşimin bir sonucu olan biyolojik cinsiyetin diğer yönlerini gözden kaçırabileceğini belirtiyor.

Üstelik bu tahmin, bir kişinin öz kimliğini, toplumsal rollerini ve kültürel baskılarını yansıtan kültürel bir yapı olan toplumsal cinsiyeti hiç kapsamıyor.Central Florida Üniversitesi'nden Donovan Adams, "Cinsiyet ikili değildir, ancak bimodal olabilir" diyor.

Bu ifade, cinsiyet özelliklerinin bir grafikte erkek ve kadın için iki ayrı "tepecik" oluşturduğu anlamına gelse de, ortadaki iki grup arasındaki örtüşme interseks olarak tanımlanan kişileri temsil ediyor.

Maryland Üniversitesi'nden Virginia Estabrook, nüfusun yaklaşık %1.7'sinin bir tür interseks olduğunu, yani her 50 kişiden birinin bu durumla doğduğunu belirtiyor.Tarihten bir örnek: General Pulaski'nin gizemiEstabrook, 1779'da savaşta ölen Bağımsızlık Savaşı kahramanı Casimir Pulaski'nin iskeletini incelediğinde ilginç bir durumla karşılaştı.

Tarihsel kayıtlar Pulaski’nin hayatını bir erkek olarak yaşadığını gösterirken, iskeletinde kadın tipi büyüme ve gelişmeye daha özgü bazı kemiksel özellikler gözlemlendi.

Olası bir açıklama, Pulaski'nin Konjenital Adrenal Hiperplazi (CAH) gibi bir interseks duruma sahip olması olabilir.Estabrook, arkeolojide iskeletlerin kim olduğunu bilmediğimiz için bu tür durumların genellikle tespit edilemediğini söylüyor.Antik bir kişinin kimliğini anlamak, sadece biyolojik cinsiyet tahmininin sınırlamaları nedeniyle değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet değişkenliği nedeniyle de zorlaşıyor.

Bir kişinin kimliğinin birçok yönü doğuştan gelmiyor; hayat boyu sergilenen davranışlar ve yaşam deneyimleri kemiklerde izler bırakıyor.

Örneğin, tahıl öğütmek için sürekli diz çöken birinin kemik yapısı değişebilir ve bu izler, arkeologların yorumlarını yanıltabiliyor.Bu karmaşıklık, arkeologların bazen hatalı yorumlar yapmasına neden oldu.

Örneğin, Pompeii'de bir anne ve çocuğu olduğu sanılan kalıntıların DNA analiziyle bir erkek ve akraba olmayan bir çocuk olduğu anlaşıldı. 2019'da ise silahlarla dolu bir Viking mezarının iskeletinin kromozomal olarak erkek değil, kadın olduğu tespit edildi.Gelecek araştırmaların önemiTallman, "Kendimizi bu ikili sistemden ayırmak gerçekten zor" diyor ve kadınlarla erkekler arasında çok fazla örtüşme olduğunu tekrarlıyor.

Estabrook da, biyolojik cinsiyete kesin ve net bir sınır çizgisi çekmeye çalıştığımız her durumda, bu sınırların dışında kalan insanların her zaman var olduğunu belirtiyor.Arkeologların interseks durumlar hakkında hala yeterli bilgiye sahip olmaması büyük bir sorun.

Bu tür araştırmalar için federal fonların eksikliği, iskelet kalıntılarından davranış ve biyolojiyi yorumlamak için gereken daha nüanslı bakış açılarını sınırlayabilir.Best, bilimsel gelişmeler sayesinde cinsiyetin sınırlı yönlerini belirlemenin daha kolay hale geldiğini, ancak bir kişinin kimliğini iskeletinden belirlemenin, aslında bir zamanlar düşündüğümüzden çok daha karmaşık bir konu olduğunu vurguluyor.

İlgili Sitenin Haberleri