Haber Detayı
Bir Milyon Gıda İşletmesinin Kaç Tanesinde Gıda Mühendisi Var?
Bugün geldiğimiz noktada, gıdanın en temel insani bir hak olmaktan çıkarılıp, sadece alınıp satılan ticari bir mala dönüştürüldü. Artık gıda, sadece ticareti yapılan bir ürün.
Eskiden yurtlarda, kışlalarda, kamu kurumlarında, fabrikalarda yemekler kendi mutfaklarında pişirilirdi.
Bunların yerini, sadece kâr amacı güden şirketler tarafından dışarıdan taşınan yemekler aldı.
Ne yazık ki gıda sistemimizin çökmesinin, denetimlerin yetersiz kalmasının ve gıda politikalarının bir türlü geliştirilememesinin temelinde bu ticari bakış açısı yatıyor.Sistem, Doğruyu Söyleyeni CezalandırıyorÜlkemizde öyle bir gıda sistemi inşa edildi ki, bu çarpık düzene dokunan adeta yanıyor.
İmkansız denilen bir denetimsizlik ortamını ne yazık ki el birliğiyle yarattılar.
Bu düzenin içinde, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yıllardır çalışan, ama haklı olarak ceza yazmaya yanaşmayan gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımız var.Neden mi?
Gerektiği gibi yasal yaptırımları uygulasalar, yukarıdan telefonlar geliyor.
Ceza yazmamaları telkin ediliyor.
Ceza yazsalar, yaptırımda bulundukları işletmeler dava açıyor.
Davalarla gıda kontrol görevlileri baş başa kalıyor, Tarım ve Orman Bakanlığı hiçbir şekilde müdahil olmuyor.
Bütün psikolojik yükü gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımız sırtlanıyor.Gecesini gündüzüne katarak halkımızın sağlığını korumak için çabalayan mühendislerimiz, veteriner hekimlerimiz emeklerinin karşılığını alamıyor.
Hakkını aramaya çalışan, işini düzgün yapmak isteyen yurttaşlarımız yalnız bırakılıyor.
Çünkü sermayenin önceliği gıda güvenliği değil, daha fazla kazanç.Ağır Ceza Yok, Para Cezaları da Boşa GidiyorBir diğer büyük sorunumuz yargı.
Yargı sistemimiz gıda bilimine, işin tekniğine çok uzak.
Bu işlerden anlayan, gıdaya özel mahkemelerimiz yok.
Davalarda uzmanların görüşleri alınıyor ama işin sonunda hakimin, mahkeme heyetinin bu görüşleri ne kadar dikkate alacağına kalıyor.
Çoğu zaman verilen para cezaları iptal ediliyor, hapis gibi ciddi cezalar çıkmıyor.
Çünkü mahkeme heyetleri, gıdanın nasıl üretildiğini, bu alandaki kuralları ve masa altında dönen işleri yeterince bilmiyor.Durum böyle olunca ön kapıdan giren arka kapıdan çıkıyor.
Suçlu ön kapıdan girip arka kapıdan elini kolunu sallayarak çıkıyor.
Gıda işindeki kötü niyetli patronlar da bunun farkında tabii; başlarına bir şey gelmeyeceğini çok iyi biliyorlar.
Yarın öbür gün gıda mahkemeleri kurulsa bile, korkarım ki yine bir şey değişmeyecek.
Yasalarımızdaki muğlak ifadeler ve uygulama eksiklikleri yüzünden maalesef caydırıcı bir sonuca varamıyoruz.Gerçekler Bizden Neden Saklanıyor?Tarihin gördüğü en sıcak yazlardan birini geride bıraktık.
Elbette sıcak havalar gıda bozulmalarını tetikler ancak yetkililerin "süreci en az hasarla atlattık" söylemleri kulaklarımızda yankılanırken gerçeklerin üzerinin örtülmeye çalışılıyordu.
Ta ki son günlerde gündeme oturan gıda zehirlenmesi skandalları açığa çıkana kadar.Madem suçlu sadece sıcak havalar, o halde veriler neden halktan gizleniyor?
Çünkü veriler açıklanırsa, ortada savunulacak bir başarı olmadığı ortaya çıkacak.
Bu tür olayların tipik bir üçüncü sayfa haberi gibi görülüp ertesi gün unutulmasını, konuşulmamasını istiyorlar.
Ama hükümet yasaları bilerek açık bırakıyor, ekonomiyi rakamlarla döndürüp duruyor.
Eğer yük doğrudan işletmelere bindirilirse, top kendi sahasında kalacak.
Nasıl olsa bir sonraki denetim, bir sonraki açıklama her şeyi unutturur.Mühendis Olmayan İşletme: %80Yıllardır cevabını aradığımız acı bir gerçek daha var: Ülkemizdeki bir milyona yakın gıda işletmesinin yüzde 80'inde gıda mühendisi çalıştırma zorunluluğu yok.
Zorunlu olduğu halde mühendis çalıştıran yerlerde ise meslektaşlarımızın karar alma yetkilerinin kısıtlanıyor, baskı görüyor.Bu veriler açıklanırsa hükümetin savunacak bir kalesi kalmayacak.
Hükümete eleştiri gelmesin diye halk zehirlensin, yurttaşın en temel hakkı olan sağlıklı gıdaya erişim ihlal edilsin, yeter ki hükümet eleştirilmesin.
Şu anda geldiğimiz nokta tam olarak bu.