Haber Detayı
Reşat Nurinin keşfettiği çocuk: 3 neslin öğretmeni! Gülten Dayıoğlunun 90 yıllık yolculuğu
Yazdığı 93 roman ve sayısız öyküyle kuşaklar boyunca milyonlarca çocuğa ulaşan Gülten Dayıoğlu, bir ömür öğretmenlik idealinin yaşayan siması. 90 yaşındaki usta yazar, roman tadındaki hayatını, çocuklara olan sevgisini ve hiç sönmeyen öğretmenlik tutkusunu anlattı.
Bizim okula Gülten Dayıoğlu gelecek...
Son üç nesilde pek çok çocuk bu cümleyi duydu ve zaten kitaplarından tanıdıkları Gülten Dayıoğlu ile tanışma fırsatı buldu.
O, 15 yıl öğretmenlik yapabilse de çocuklardan hiç ayrılmadı.
Her davet ettiklerinde okullarına, sınıflarına koştu.
Hem yazdıkları hem duruşuyla örnek olmaya, öğretmen olmaya devam etti.
Tam 93 kitap yazan ve bu kitaplarla nesiller boyunca milyonlarca çocuğa ulaşan Gülten Dayıoğlu şimdi 90 yaşında.
Dayıoğlu En büyük mirasım kitaplarım ve o kitaplarla büyüyen öğrencilerim diyor:KÜTAHYADAN İSTANBULABen 1935 yılında Kütahyanın Emet ilçesinde dünyaya geldim.
Kurtuluş Savaşı sonrası Anadoluda yokluk, kıtlık kol geziyordu.
Yoksullar çil yavrusu dağılmış, İstanbul, Bursa gibi şehirlere göçmüştü.
Benim ailem de o yıllarda İstanbula gelmiş ama annemle babam ben 3-4 yaşlarındayken ayrılmışlar, ben de annemde kalmışım.
Annem geçinebilmek için varsıl ailelerin evlerinde çalışmaya başlamış.
Kah yemek yapıyor, kah hasta bakımıyla ilgileniyormuş.
Ancak bu evlerde çocuklu bir kadın istenmiyormuş.
Anneme Çocuğuna çare bul, başımızın üstünde yerin var demişler.
O da bunun üzerine akrabalarının kapısını çalmış.
Size aylık vereyim, çocuğuma bakın demiş.
Bu nedenle 8 ayrı evde büyüdüm.
Bunlardan biri de teyzemin eviydi.FADİŞ İŞTE O EVDEKİ KIZ...
Fadiş işte o evdeki kız aslında.
İlkokul birinci sınıfı teyzemin yanında köyde okuduktan sonra annemin baktığı bir paşa bana İstanbulda bir yatılı okul buldu.
Fakat paşa dede ölünce yine Kütahyaya döndüm ve bu defa dayım ve yengemle kaldım.
Yengem bana ite kaka da olsa örgü örmeyi, oya yapmayı, dikiş dikmeyi öğretti.
Ama bana beslemeymişim gibi davranıyordu sonradan anlaşıldı ki dayım annemin gönderdiği parayı yengeme söylemiyormuş.
Ben orada üçüncü sınıfı okurken öğretmenim Ayşe Bumin kendimi keşfetmemde ilk dönüm noktam oldu.Duvara bir resim asar bundan bir öykü çıkarın derdi.
Benim yazdıklarımı sınıfa okuturdu.
Bir gün bana kızım senin doğuştan yazma yeteneğin var.
Gelecekte yazar olacaksın dedi.
Ayşe öğretmenim beni kütüphaneye götürür, kitaplar okumamı teşvik ederdi.
Hasan Ali Yücelin Milli Eğitim Bakanı olduğu yıllardı.
Eğitim sıkı, her şey dört dörtlüktü.
Pırıl pırıl, Atatürkçü yetiştiriyorlardı bizi.
Tüm öğretmenlerim bana sahip çıktı, öğretmen anlar insanın halini.REŞAT NURİ GÜNTEKİN YANIMA OTURDU Nişantaşı Kız Ortaokulundayken bir gün çat kapı müfettiş geldi.
Benim yanıma oturdu, dil bilgisi soruları yöneltti.
Öğretmenimiz o müfettişin kim olduğunu sorduğunda ben başta tanıyamadım.
Geçen ay hangi kitabı okuduk diye sorunca onun Reşat Nuri Güntekin olduğunu anladım çünkü öğretmenimin sorusunun cevabı Çalıkuşuydu.
Ders bittiğimde öğretmenim kendisine benden bahsederek yetenekli bir çocuk olduğumu söyledi.
Bu büyük yazar da, Kütüphanenin anahtarını verin hem temizlesin hem okusun.
Kitap okursa büyük bölüm çözülmüş olur dedi.
Örümcek bağlamış kütüphaneyi tertemiz yaptım ve mezun olana kadar anahtar hep bende kaldı.
Yazları bile orada vakit geçirirdim.İLK PARAMYine aynı okuldayken bir gün koridorda, müdürü bekleyen bir kadınla karşılaştım.
Kızının derslerine yardım etmesi için birini arıyordu.
Ben kızınıza ders veririm, ödevlerini yaptırırım dedim.
Bu sayede ilk paramı kazandım ve yıllarca geçimimi bu şekilde sağladım.
Kolejlere öğrenci hazırlayacak kadar kendimi geliştirdim.
Öğretmenin zevkini de ilk o yıllarda tattım.EN BÜYÜK HAZİNEM Rahatsızlanıp öğretmenliği bırakmak zorunda kalmam belki de hayra vesile oldu. 93 kitabım var, nesiller boyunca çocuklara ulaşabildim.
Çocukken Reşat Nuri Güntekinin tavsiyesiyle girdiğim kütüphane bana bir dünya açtı.
Ben de kitaplarımla, okulları gezerek yaptığım söyleşilerle sadece sınıfımdaki öğrencilerime değil tüm çocuklarla o dünyayı paylaşma şansı buldum.
O yüzden benim 90 yıllık ömrümde en büyük hazinem önce yazdığım 93 kitap sonra öğrencilerimdir. 2-3 yıldır sağlık nedeniyle okullara gidemiyorum ancak öğrencilerle görüntülü buluşuyorum.ÇOMAĞIMI SAKLIYORUMÇocuk için sapasağlam bir eğitim sistemi gerekir.
Yıllarca milli eğitimin aynı milli savunma gibi her türlü politikanın dışında ve üstünde tutulması gerektiğini savundum ve yazdım.
Ben hâlâ öğretmenim diyorum.
Öğretmenlik yıllarımdan kalma tahtada kullandığım bir çomağım var, hâlâ saklarım.
Geldim gidiyorum ve başım dik şekilde ne öğretmenliğimi ne de yazılarımı hiçbir zaman politika ile ilişkilendirmediğimi gururla söylüyorum.AĞLAYA AĞLAYA İSTİFA ETTİMEşime âşık olarak evlendim.
Çok gençtik, geçinmek için ilk önce benim ders vererek biriktirdiğim parayı kullandık bu arada ben ders vermeye devam ettim.
Eşim hukuk fakültesini bitirdi, ben de öğretmen oldum.
Öğretmenliğimin 15inci yılında Nişantaşı Selim Sırrı Tarcan İlkokulunda görev yaparken mide kanaması geçirdim. 2 çocuğum vardı.
Ağlaya ağlaya istifa ettim. 2 yıl tedavi gördüm.
Çalışmadan durmak çok zordu.
Gazetede yazmaya, radyoda kız çocuklarının okuması için yayınlar yapmaya başladım.
Yetişkinlere yönelik kitaplar da yazıyordum.
Eşim bir gün Karar vermelisin dedi.
Onu dinleyip tek bir alana yönelmeye ve çocuklar için yazmaya karar verdim.KAYNAK:HÜRRİYET/ Beyazıt Şenbük