Haber Detayı
İtalya’dan tarihi adım: Kadın cinayetlerine müebbet biz de indirimsiz cezalar istiyoruz
İtalya’da 2 yıl önce, 22 yaşındaki Giulia Cecchettin’in eski erkek arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürülüp, cesedinin torbaya sarılı şekilde göl kenarında bulunmasının ardından, kadına yönelik cinayetlerin ‘kadın cinayeti’ olarak tanımlanması ve faillere müebbet hapis verilmesi yönündeki tartışmalar sonucuna ulaştı. 237 milletvekilinin ‘evet’ oyu ile İtalya, kadın cinayetlerini ‘özel‘ suç saydı ve ömür boyu hapis cezası getirdi. Bizde ise kadın cinayetleri her yıl artarak devam ediyor. 2025’in 11 ayında 415 kadın cinayeti işlendi. Ve dahası birçok failin cezası, ‘haksız tahrik‘ gibi indirimlerle kuşa döndürüldü. Peki, İtalya’dakine benzer, ‘indirimsiz cezalar‘ kadın cinayetlerini önlemede ne kadar etkili? Sordum.
KADIN CİNAYETLERİ ‘CİNSİYET TEMELLİ SUÇ’ OLARAK TANIMLANDIMilano’da yaşayan gazeteci arkadaşım Murat Pazarbaşı’nı aradım ve yeni düzenlemenin yankılarını sordum.
Diyor ki: “Öncelikle burada, Türkiye’de olduğu gibi yoğun şekilde kadın cinayeti işlenmiyor. 1 Ocak-20 Ekim tarihleri arasında 85 kadın cinayeti işlendi. (Geçtiğimiz yıl ise 106 kadın cinayeti kaydedilmiş ve bu cinayetlerin 62’si eş veya eski eş tarafından işlenmiş.) Fakat kadına yönelik şiddet son yıllarda artmış durumda.
Dolayısıyla bu konu, uzun zamandır hükümetin; daha doğrusu kendisi de bir kadın olan Başbakan Meloni’nin gündemindeydi.
Aşırı sağcı hükümeti ve muhalefet milletvekillerinin desteği ile yasa, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde onaylandı.
Böylelikle kadın cinayetleri “femicide” yani cinsiyet temelli suç, “cins kırım” olarak tanımlandı.
Ancak tartışmalar bitmedi.
Her ne kadar halk memnun olsa da bazı hukukçu, aktivist ve yasayı parlamentoda desteklemesine rağmen bazı muhalefet milletvekilleri, sorunun yalnızca cezai yönünün ele alındığını, ekonomik ve kültürel eşitsizliklerin göz ardı edildiğini savunuyor.
Eleştirilere rağmen geri adım atılacağını sanmıyorum ama yasanın uygulanabilirliğini de hep beraber göreceğiz.”TÜRKİYE’DE DURUM NETürkiye’de kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis uygulamaları var.
Ancak yargılama cinsiyet ayırmaksızın işletiliyor.
Yani cinayetlerin hepsi, ayırım olmaksızın, tek süzgeçten geçiyor ve faillere haksız tahrik indirimleri uygulanıyor.2020’de Cemal Metin Avcı tarafından diri diri yakılıp, sonra da varile konulup, üzerine beton dökülerek katledilen Pınar Gültekin davasını hatırlarsınız.
Katil Cemal Metin Avcı’ya ağırlaştırılmış müebbet verildi, fakat cezası sonradan, “haksız tahrik indirimi” ile 23 yıla indirildi.
Cezanın yeniden ağırlaştırılmış müebbette çevrilmesine yönelik itirazı ise Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi “canavarca hisle öldürülmedi” diyerek, oy çokluğu ile reddetmişti.2020’de, İzmir’de cinsel ilişki teklifini reddettiği için öldürülen Ceyda Yüksel’in “kasten öldürme” suçundan 24 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan katili Serkan Dindar’a mahkeme, “elem ve öfke” indirimi uygulamış, cezası 18 yıla indirilmişti.
Yargıtay tarafından da onaylanan indirime ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı itiraz etti.İŞTE DÜNYADAKİ UYGULAMALARPeki İtalya gibi kadın cinayetlerini ayrı kategoride değerlendiren başka ülkeler var mı?Evet, var.
Malta, Haziran 2022’de cinsiyete dayalı kadın cinayetlerinde müebbet hapis cezası standart yaptırım hâline geldi ve ceza indirimi uygulanmaması kararı aldı. “Femicide” benzer şekilde 2023’ten itibaren Hırvatistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde de uygulanıyor.BİZDEKİ EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİRİ, ‘İYİ HAL’ BENZERİ İNDİRİMLERDİREşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü Avukat Selin Nakıpoğlu, kadın cinayetleri sayısı açısından Türkiye ile İtalya arasındaki dramatik farkın yalnızca rakamsal bir karşılaştırma olmadığını belirterek, diyor ki: “Devlet politikalarının, ceza yargılamasının, toplumsal cinsiyet perspektifinin ve koruyucu ve önleyici mekanizmaların etkinliğinin bir göstergesi bu fark.”CEZALAR TEK BAŞINA ŞİDDETİ DURDURMAZPeki yasal düzenlemeler erkek şiddetini durdurabilir mi?
Yanıtı şu: “Cevap tek başına ‘evet’ ya da ‘hayır’ değil.
Ceza hukuku tek başına şiddeti durdurmaz; fakat doğru uygulandığında fail üzerindeki caydırıcılığı artırır, devletin bu konuda net bir irade ortaya koymasını sağlar.
Şiddetin, ‘cinsiyete’ dayalı tanımlanması ise sembolik değil, son derece etkili siyasal ve hukuki bir adımdır.
Çünkü bu, suçun motivasyonunu görünür kılar, istatistiklerin gerçek yüzünü açığa çıkarır ve yargı pratiğini toplumsal cinsiyet perspektifine göre şekillendirir.”“Türkiye’de kadın cinayetlerinde, kasten öldürme suçuna ilişkin ceza artırımları uygulansa da cinsiyete dayalı cinayet, İtalya’daki gibi otomatik olarak ağırlaştırıcı bir sebep sayılmamakta.
Ve dahası, uygulamadaki en ciddi sorunlardan biri de ‘iyi hâl’, bilinen adıyla ‘kravat’ indirimidir.
Yargının, failin duruşmadaki tutumu, giyimi veya pişmanlık beyanını gerekçe göstererek ceza indirimine gitmesi, caydırıcılığı zayıflatmakta, adeta şiddeti ödüllendirmekte ve cezayı da kuşa çevirmektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmamız temel sorunun zaten yapısal olduğunu göstermekte. 6284 sayılı kanun ise kâğıt üzerinde güçlü ama etkin uygulanmadığında bir anlamı yok.”EĞİTİM, FARKINDALIK VE GÜÇLÜ BİR SİYASİ İRADE OLMALI“Yanı sıra kolluğun, savcıların ve hâkimlerin toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri almaması, şiddet başvurularının pek ciddiye alınmaması ve koruma tedbirlerinin kâğıt üzerinde kalması kadın cinayetlerinin durdurulması açısından en büyük engeller.
Hiçbir ülke yalnızca cezaları ağırlaştırarak şiddeti durduramaz.
Fakat İtalya’daki bu düzenleme, erkek şiddetiyle mücadelede güçlü bir siyasi iradenin göstergesi olması açısından önemli.
Türkiye’de politik irade ve yargısal pratik bakımından ciddi bir reform ihtiyacı içindedir.
Erkek şiddeti gerçeğini yasal olarak tanımak, kadın-erkek eşitliğini devlet politikası haline getirmek bu mücadelenin başlangıç adımlarındandır.”