Haber Detayı
PKK’dan ‘kazanda silahı ilk yakan’la süreci sabote etme girişimi
TERÖR örgütü PKK yöneticilerinden “Bese Hozat” kod adlı Hülya Oran, en son 11 Temmuz 2025 günü, Irak Süleymaniye’de yakılmak üzere silahını kazana atan 30 kişilik grubun en önünde yürüyen isimdi.
27 Şubat 2025’te Öcalan’ın çağrısı sonrası, 5-7 Mayıs 2025 tarihli 12.
Kongresi’yle fesih kararı alınmasına rağmen somut adımların atılmaması üzerine sembolik bir silah yakma gösterisi düzenlenmiş, örgütün en şahin isimlerinden Bese Hozat kazana silahını atan ve ateşe veren isim olarak özel olarak seçilmişti.
PKK’nın stratejilerinin oluşturulmasında ve duyurulmasında görevli, en şiddet yanlısı isimlerden birisi olan Bese Hozat’ın silah yakma gösterisine katılan grubun başında yer alması PKK yanlıları için şaşırtıcı olduğu kadar kendisi bakımından da travmatikti.KCK ADIYLA DEVAM Bese Hozat bu olayın travmasını hâlâ atamamış olsa gerek, tam TBMM Komisyonu’nun 24 Kasım 2025 günü Öcalan’ı dinlemesinin hemen sonrası, hem Öcalan’ın açıklamalarını önemsizleştiren hem de yeni şartlar öne sürerek komisyonun çalışmalarını yetersiz gösteren bir dizi açıklamada bulunarak Türkiye’yi tehdit etmeye başlamış.
Ama bu kez feshedildiği için PKK’lı sıfatıyla değil, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı olarak “Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” sürecini sabote etmek için piyasaya sürülmüş.
Silahı yakmak üzere kazana ilk koyan kişiye süreci sabote edecek en sert açıklamaları yaptırdılar.
Bu PKK kanadının sürece nasıl baktığını gösterirken, Bese Hozat’ın açıklamalarında ilk görülmesi gereken ayrıntı; PKK fesih kararı alsa da terör örgütü, KCK adıyla çatı yapılanması faaliyetlerine devam ediyor olması...Yani, Öcalan’ın “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın, tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yerine getirilmemiş.TÜRKİYE’YE TEHDİT Sembolik de olsa silahını kazana atıp eliyle ateşe veren Bese Hozat, bu kez kelimeleri “Terörsüz Türkiye” sürecini sabote etmek için kullanmış.
Örgütün internet sitesine verdiği 1 saati aşkın söyleşiyi dinlerken; PKK elebaşı Öcalan’ı önemsiyor görünerek övgüler yağdırırken, şartlar öne sürerek İmralı’dan yapılan çağrının gereklerini yerine getirmeyeceklerini üstü kapalı biçimde de anlatıyor.
Bununla da kalmıyor; Siyonist İsrail’in bölgedeki işgalci ve yayılmacı saldırılarının kendileri için de Suriye’de bir fırsat yarattığını düşünüp şartlarının yerine getirilmemesi halinde Türkiye’nin geleceğinin karanlık olduğunu söyleyecek kadar ileri giderek şunları söylüyor:“Bu süreç şu anda Türkiye’nin, bölgenin içinden geçtiği süreç çok tarihi bir süreçtir.
Gerçekten öyledir.
Yani bölge büyük bir altüst oluşu yaşıyor.
Bölge yeniden dizayn ediliyor.
Türkiye bu dizaynın dışında tutulmaya çalışılıyor.
Şimdi Devlet Bahçeli çokça dillendiriyor; işte ‘Türkiye’nin bekası’.
Bunların hepsi doğrudur.
Gerçekten Türkiye’nin bu anlamda bir beka sorunu var.
Türkiye üzerinde çok ciddi bir tehlike var.
Türkiye bu süreci geliştirmezse, Türk devleti adım atmazsa, bu barış ve demokratik toplum süreci başarıya gitmezse; yani Türkiye, Kürt sorununu demokratik temelde çözmezse, Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, yasal anlamda çok köklü reformlara gitmez ve değişiklikler yapmazsa gerçekten Türkiye’nin geleceği çok karanlıktır.”SURİYE’YE DE TEHDİTTerör örgütünün çatı yapılanması KCK yöneticisi Bese Hozat sadece Türkiye’yi değil, Suriye yönetimini de tehdit etmekten geri kalmıyor: “Suriye; demokratik özerk bölgelere dayalı, otonomilere dayalı, işte ademi merkeziyetçi sisteme dayalı bir demokratik Suriye Cumhuriyeti inşa edilemezse, geliştirilemezse Suriye bu iç savaştan, katliamlardan kurtulamaz.
Tehlike ve tehditlerden kurtulamaz.”Bu sözler sadece PKK’nın Suriye kolu PYD/SDG terör örgütünün değil, soykırımcı İsrail’in Suriye’yi bölme stratejisinin de temelini oluşturuyor.
İsrail, bir kısım Durzi ve Alevilerle işbirliği yaparak Suriye’yi bölmeye çalışırken; SDG terör örgütünü de artık açıktan kontrol altına aldığını, PKK/KCK yönetiminin de siyonistlerle işbirliği yaptığını gösteriyor.TBMM RAPORUNU DA TANIMAYACAKLARBilindiği gibi TBMM’de oluşturulan komisyon en son Öcalan’ı dinledikten sonra bir rapor hazırlayacak, ardından terör örgütü PKK’lılardan bazı isimlerin geri dönüşüyle ilgili yasa değişiklikleri gündeme gelecek.
Terör örgütü KCK’lı Bese Hozat ise üst perdeden konuşarak TBMM Komisyonu’nun ve Meclis’te çıkartılacak yasaların kendileri için yetersiz olduğunu ifade ederek Siyonist İsrail’in sunduğu fırsat üzerinden terör faaliyetlerine devam edeceklerinin işaretlerini şöyle veriyor: “Artık ikinci evreye girdi süreç.
İkinci dönemde yasal hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Özgürlük yasalarının çıkması, demokratik entegrasyon yasalarının çıkması gerekiyor.
Bu insanlar gidecek; demokratik siyaset, demokratik toplum çalışması yapacak.
PKK kadroları, bu hareketin kadroları af maf istemiyor.
Eve dönüş yasası falan istemiyor.
Bir grup için yasa istemiyor.
Bilmem şu suç, bu suça göre şey istemiyor.
Hiç kimse suç işlememiş, suç işlemediği için de af istemiyor.
Af, suç işleyenler için yapılır.
Biz suç işlememişiz ki af isteyelim.
Bu insanların gözü ailede, özel yaşamda, gidip sıradan basit topluma karışmada değil.
Bu örgütün en tepesindeki yöneticisinden en yeni katılan savaşçısına kadar özgürlük yasası çıkacak.”SİYONİSTLERİN TETİKÇİSİ OLURLAR15 bin dolayında resmi ve sivil şehidimizin canına ve 2 trilyon dolar ekonomik kayba yol açan, tüm dünya ülkeleri tarafından da terör listesinde bulunan PKK’lı bir teröristin suç işlemediğini ve af veya geri dönüş yasası istemediklerini söylemesi; Öcalan’ı önemsiyor görünüp 27 Şubat çağrısına yeni şartlarla cevap vermesi, TBMM’de DEM Parti’nin de içinde bulunduğu komisyonun çalışmasını değersizleştirme ve önemsizleştirmeye dönük sözleri hazırlanacak raporu tanımama çabası olarak görülebilir.Tüm bunları alt alta koyduğumuzda “PKK terör örgütü ‘kazanda yaktığı’ silahı, Siyonist İsrail’in desteği ile yeniden eline almaya çalışıyor mu?” sorusu gündeme geliyor.
Ama o silah yandı bir kere, PKK bundan sonra ancak soykırımcı Siyonist İsrail’in eline vereceği silahı tutabilir. “Terörsüz Türkiye” çalışmasını sabote ederlerse bundan sonra sadece Siyonist soykırımcı İsrail’in tetikçiliğini yapan terörist olabilecekler.