Haber Detayı

Kavanoz içinde Amerika’yı turlayan beyin: Einstein’ın çalınan beyninin macerası
Chip galeri chip.com.tr
01/12/2025 15:05 (3 hafta önce)

Kavanoz içinde Amerika’yı turlayan beyin: Einstein’ın çalınan beyninin macerası

20. yüzyılın en büyük fizikçisi öldüğünde hikaye bitmedi; asıl macera o zaman başladı. Dehanın biyolojik sırrını arayan bir doktor, beyni bir tıp ikonundan ABD yollarına taşıdı, onlarca yıl süren garip bir maceraya imza attı.

20. yüzyılın en parlak zihinlerinden biri olarak gösterilen Albert Einstein, 18 Nisan 1955 tarihinde Princeton, New Jersey'de geçirdiği ölümcül bir anevrizma sonucu hayata veda etti.

Ancak, bu sadece efsanevi fizikçinin bedensel yolculuğunun sonu oldu; beyni için çok daha tuhaf ve uzun bir macera başlıyordu.

Einstein’ın vasiyeti, bedeninin tamamen yakılması ve küllerinin gizlice dağıtılması yönündeydi.

O, ölümünden sonra bile bir tapınma nesnesi haline gelmek istemiyordu.Ne var ki, otopsiyi gerçekleştiren patolog Dr.

Thomas Harvey’nin bambaşka planları vardı.

Dehanın ardındaki biyolojik sırrı çözme arzusuyla hareket eden Dr.

Harvey, Einstein’ın beynini gizlice bedeninden ayırdı.

Bu durum, Einstein'ın oğlu Hans Albert tarafından fark edildiğinde ise Dr.

Harvey, oğul Einstein’ı, bu dahiliğin olası biyolojik nedenlerini araştırmak amacıyla beyni saklama konusunda ikna etti.

Böylece, nörobilim alanında özel bir deneyimi olmayan sıradan bir patolog, dünyanın en çok arzulanan organlarından birinin sahibi haline geldi.

Bu tuhaf olay, beynin yaklaşık yarım asır sürecek sıra dışı yolculuğunun sadece başlangıcıydı.Einstein’ın beynini elinde tutan Dr.

Harvey, kısa süre sonra Princeton Hastanesi’ndeki işini kaybetti.

Muhtemelen beyin üzerinde burada araştırma yapmayı amaçlıyordu, ancak işler umduğu gibi gitmedi.

Princeton’dan ayrıldıktan sonra, beyni de yanına alarak Philadelphia'ya ve ardından Kansas ile Missouri dahil olmak üzere orta batı eyaletlerine doğru yola çıktı.Harvey, zaman zaman beynin bazı kısımlarını incelemeleri için farklı bilim insanlarına gönderiyor veya bizzat teslim ediyordu.

Ancak, beynin büyük bir bölümü, dünyanın gözünden uzakta, yıllarca kendisinin bodrum katındaki kavanozlarda saklı kaldı.

Dr.

Harvey’nin defalarca söz vermesine rağmen, Einstein’ın beyni üzerindeki ilk bilimsel çalışma, ölümünden tam 30 yıl sonra, 1985’te yayımlandı.

Bu ilk makale, Harvey'den beyin parçaları almış olan UCLA'den bir nörobilimci tarafından kaleme alındı.1990'lı yıllara gelindiğinde, Dr.

Harvey’in yolu tekrar Princeton'a düştü.

Artık yaşlanmış olan Harvey, beynin kalan kısmını, Einstein'ın hayatını kaybettiği hastanenin Plainsboro, New Jersey'deki bir patoloğuna bağışladı.

Kırk yılı aşkın süre boyunca Amerika Birleşik Devletleri’ni dolaşan ve parçaları okyanus ötesindeki bilim insanlarına gönderilen beyin, bu uzun seyahatin ardından yeniden başladığı yere dönmüş oldu.

Ancak, beynin macerası tam olarak bitmedi.

Dr.

Harvey, parçaların çoğunu kendi elinde tutmuş olsa da, yıllar içinde beynin bölümlerini alan birçok bilim insanı veya onların aileleri bu parçaları iade etti.

Yine de, bazı parçaların hala aile yadigarı olarak saklandığı düşünülüyor.

Hatta beynin bir kısmı, halkın görmesi için Philadelphia'daki Mütter Müzesi'nde sergileniyor.Dr.

Harvey’nin beyni kaçırmasındaki temel amaç, Einstein gibi bir dahinin beyni ile sıradan insanların beyinleri arasındaki olası biyolojik farklılıkları ortaya çıkarmaktı.

Peki, Albert Einstein’ın beyninde dahiliğini açıklayabilecek bir şey bulundu mu?

Birkaç çalışma bu sorunun cevabını bulmaya çalıştı. 2012 yılında yayımlanan bir araştırma, Einstein’ın beyninin ortalama bir beyinden farklı yönleri olduğunu öne sürdü.

Örneğin, beynin hafıza ve planlama gibi işlevlerle ilişkilendirilen frontal lobunda ekstra bir oluk (yarık) bulunduğu belirtildi.Ancak, bu fiziksel farklılıklara rağmen, Einstein'ı bu kadar parlak bir zeka yapan şeyin ne olduğu hala net değil.

Bir kişinin dahiliğini açıklayacak kesin bir sonuca ulaşmak için, yüzlerce diğer dahinin beyninin de aynı detayda incelenmesi gerekiyor.

Beyin şekli insandan insana doğal olarak değişiyor.

Bu yüzden, Einstein’ın beyninde bulunan farklılıklar, basitçe rutin bir değişkenlikten ibaret olabilir.

Maalesef, beynin bu uzun ve çalkantılı "ikinci hayatına" rağmen, yayımlanan hiçbir çalışma bu kritik faktörü tam olarak açıklığa kavuşturmadı.

Einstein’ın beyni, bir kişiyi zeki yapabilecek biyolojik yatkınlıklar hakkında derin keşiflere yol açmadı.

İlgili Sitenin Haberleri