Haber Detayı
Madencilik sektörü 12 milyar dolar ihracat hedefliyor
Maden ihracatı Ocak–Ekim 2025 döneminde 5.1 milyar doları aşan Türkiye, önceki yıla göre pozitif bir ivme kaydetti. Ekonomiye kazandırılmayı bekleyen yaklaşık 3.5 trilyon dolarlık yer altı potansiyeli bulunduğu öngörülen sektörün, kritik mineraller ve nadir toprak elementlerine olan talepte artış yaşanmasıyla ihracat hedefinde 11–12 milyar dolar arasında seyreden kalıcı bir bant oluşturmak yer alıyor.
Hüseyin VATANSEVERZor koşullara direnerek büyük özveri ile yapılan bir meslektir madencilik… İcra ettikleri meslekleri ile madenciler ekonomiye ve toplumsal refahın artmasına katkı sağlamanın yanı sıra doğal afetler sonrasında edindikleri mesleki deneyimin de katkısıyla arama kurtarma çalışmalarına katkı vererek insan hayatını da kurtarır.Bu meşakkatli meslek, iş kazalarına açık olmakla birlikte sektörde yaşanan iş kazaları madencileri, çeşitli yaralanmalara, meslek hastalıklarına ve toplu ölümlerle karşı karşıya bırakabiliyor.
Bu nedenle madencilerin yaşadığı sorunları gündeme taşımak ve sektörde aktif görev alan bütün madencileri onurlandırmak ve toplumun minnet duygusunu göstermek adına her yıl 4 Aralık, Dünya Madenciler Günü olarak kutlanıyor.Küresel çapta kabul gören bu özel günün tespit edildiği tarih de Türkiye ile ilintili bir hikâyeye dayanıyor.
Rivayet edildiğine göre Roma İmparatorluğunda zorba bir bürokratın kızı Barbara, babasının zulmünden ve kendisini zorla evlendirmek istemesinden yılmış, kaçmıştı.
Çareyi gün ışığından uzakta, yerin yedi kat altında çalışan madencilere sığınmakta bulmuştu.İzmit yakınlarında bir madende korunuyor olsa da genç kız, babasının zulmünden kurtulamadı ve idam edildi.
Bu acı olay, onu korumaya çalışan madencileri çok etkilemişti.
Zaman içinde azize ilan edilen Santa Barbara, madencilerin koruyucusu olarak kabul edildi ve madene sığındığı 4 Aralık madencilere özel bir gün oldu.
Madencilerin zaman zaman Santa Barbara’nın çocukları olarak anılması da bu hatıraya dayanıyor.Küresel boyutta ticareti yapılan 90 madenin 77’si Türkiye’de bulunuyorDünya çapında birçok sektör, madencilik faaliyetlerinden elde edilen mineral ya da hammaddelere bağımlıdır.
Geleceği yeniden şekillendirmesi beklenen çeşitli yüksek teknoloji sektörleri için de madencilik kritik önem taşıyor.
Özellikle bu sektörlerde kritik mineraller ve nadir toprak elementleri bağımlılığı son zamanlarda gündemde geniş yer tutuyor.
Öte yandan kömür, hâlâ dünyanın önde gelen enerji kaynakları arasındaki yerini korumakla birlikte pek çok ülke kömürden çıkış için eyleme geçiyor.Sonuç odaklı bakıldığında madencilik sektörünün dünya ekonomisi için taşıdığı hayati önem ekonomik verilere de yansıyor.
Sektörün küreselde büyük çoğunluğunu temsil eden dünyanın en büyük 40 madencilik şirketinin geliri, 2021 yılında 925 milyar dolar ile rekor seviyeye ulaştı.
Ancak 2025 yılında tahmini 863 milyar dolara gerileme gösterdi.
Madencilik sektörünün net kâr marjı 2010 yılında yüzde 25 iken, 2024 yılında yüzde 11’e düştü.Küresel boyutta ticareti yapılan 90 madenin 77’si Türkiye bulunuyor.
Ülke coğrafyası olarak son derece zengin bir maden çeşidine ve maden yataklarına sahip bir konumda olan Türkiye’de yaklaşık 60 madenin ticareti yapılıyor.
Türkiye’de bakır, kurşun, çinko, krom, kömür gibi madenlerin bulunurken son dönemde dikkatler altın potansiyeline de yöneldi.Bununla birlikte petrol ve kömür gibi fosil yakıtların tüketimini azaltma eğilimleri artarken yeşil enerji yatırımları başta olmak üzere savunma sanayisinden bilgisayar teknolojilerine kadar birçok sektör kritik mineraller ve nadir toprak elementlerine ihtiyaç duyuyor ve bu alandaki potansiyel rezervi ile Türkiye de öne çıkan ülkeler arasında yer alıyor.
Ticaret savaşlarının kızıştığı günümüzde kritik mineraller ve nadir toprak elementlerine artacak ilgi karşısında Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli doğru değerlendirmesi gerekiyor.Türkiye Madenciler Derneği (TMD) verilerine göre ülke maden ihracatı 2025 yılı Ocak–Ekim döneminde 5.1 milyar doları aştı.
Bu seviyeyi bir önceki yıla göre pozitif bir ivmeye işaret eden bir gelişme olarak değerlendiren TMD Başkanı Mehmet Yılmaz, “Türkiye’nin sahip olduğu kaynak zenginliği düşünüldüğünde, bu seviyenin çok daha yukarı taşınabileceğini görüyoruz” dedi.Dünyada ticareti yapılan 90 maden ve mineralin 77’sinin ülkemizde bulunuyor olmasının, Türkiye adına küresel rekabet için güçlü bir avantaj sağlamakta olduğunu söyleyen Yılmaz, ekonomiye kazandırılmayı bekleyen yaklaşık 3.5 trilyon dolarlık yer altı potansiyeli bulunduğuna dikkat çekti.
Yılmaz, “Bu nedenle arama faaliyetlerinde hız kazanmak, veri altyapısını bilimsel yöntemlerle sürekli güncellemek en temel önceliğimiz” şeklinde konuştu.“Altın madenciliğinde ciddi bir gelişim alanı olduğu açık”Küresel pazarda kazandığı değer ile dikkatleri üzerine toplayan altın madenciliği için de bir parantez açan Mehmet Yılmaz, altında ise temel hedefin cari açığı azaltacak güçlü bir yerli üretim kapasitesine ulaşmak olduğunu söyledi.Türkiye’nin altın potansiyelinin 6 bin 500 ton olduğunu ve buna karşın bin 500 tonunun işletmede olduğuna atıfta bulunan Mehmet Yılmaz, altın madenciliğinde ciddi bir gelişim alanı olduğunun altını çizdi.
Buna ilave olarak altın madenciliği ile ilgili değerlendirmesinde Mehmet Yılmaz, “İzin süreçlerindeki iyileşme ve yatırım iklimindeki canlanma ile 2026’dan itibaren 50– 60 ton seviyelerine doğru kararlı bir yükseliş hedefliyoruz.
Bu ilerleme, finansal istikrar ve dış ticaret dengesi açısından doğrudan pozitif etki yaratacaktır” ifadesine yer verdi.Önemi giderek artan kritik mineraller ve nadir toprak elementleri konusuna da değinen Mehmet Yılmaz, bu alanda Türkiye’nin yeni bir sayfa açma zamanının geldiğini belirtti.
Eskişehir Beylikova’daki 694 milyon tonluk rezervin ekonomiye kazandırılmasıyla, Türkiye’nin bu alanda dünyadaki stratejik oyuncular arasına gireceği inancını paylaşan Yılmaz, “Pilot tesisin işletmeye alınması önemli bir aşama.
Şimdi bunu endüstriyel ölçekte üretime dönüştürmemiz gerekiyor.
Bu adımları hızla atabilirsek gelecekte batarya, mıknatıs ve ileri teknoloji alaşımlarında güçlü bir üretim merkezi olabiliriz” değerlendirmesinde bulundu."Madencilik artık değer odaklı büyümeye geçmeli"Sektörün 2026 yılı için hedeflerini de paylaşan Mehmet Yılmaz, ihracatta 10 milyar dolar seviyesiyle yetinmek istemediklerini dile getirerek, bu seviyenin aşılmasıyla 11–12 milyar dolarlık kalıcı bir bant oluşturmayı hedeflediklerini ifade etti.
Yeşil enerji dönüşümüyle birlikte bakır, nikel, grafit ve lityum gibi minerallere olan talep daha da artacağını öne süren TMD Başkanı Yılmaz, “Türkiye, bu dönüşümde sadece hammadde tedarikçisi olmamalı.Metalürjik ve ileri işlem görmüş ürün ihracatçısı olmak zorundayız.
İhracatta miktar artışı kadar, hatta daha fazla, katma değer artışına odaklanmamız gerekiyor ki, sektörümüzü bir üst lige taşıyabilelim.
Bu durum, madenciliğin artık hacimsel büyümeden değer odaklı büyümeye geçtiğinin net göstergesi olacak” dedi.2025 yılında yapılan mevzuat düzenlemeleri ve sadeleşen izin süreçlerinin, yatırım iştahını artırmaya başladığını da ifade eden Mehmet Yılmaz, “Orman ve mera izinlerinin daha öngörülebilir bir yapıya kavuşması; projelerin önünü açıyor.
Bu durum da, kenarda bekleyen sermayenin yeniden sahaya inmesini sağlayacak diye düşünüyoruz.
Bunun yanı sıra sektörümüzün en kritik beklentisi, ruhsat hukukunun güçlü bir şekilde tanımlanmasıdır.
Madencilik faaliyetlerinin kamu yararı kapsamında sahip olduğu stratejik rolün, hukuki çerçevede net ve tartışmasız biçimde korunması gerektiğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.Sektörde ilk raporlamalar 2026 yılında yapılacakSektörde tüm süreçlerin çevresel ve sosyal standartlarla uyumlu yürütüldüğünü söyleyen Mehmet Yılmaz, “TMD’nin başlattığı Sorumlu Madencilik İnisiyatifi, uluslararası en iyi uygulamalara dayanan şeffaf bir model temelini oluşturuyor. 2026’da ilk raporlamalar yapılacak, 2027’de bağımsız denetimlere geçilecek.
Bu yaklaşım, sektörün toplumsal güvenini artıracak ve finansmana erişimini güçlendirecek” dedi.