Haber Detayı
Mizahın iki yüzü: Yan Yana ve Sekizinci Aile
Elçin Demiröz yazdı...
İki komedi, iki zıt evren.Ve bu iki dünyanın kesişim kümesinde bir duayen, Haluk Bilginer var.Bir yanda sinema salonlarını dolduran, Mert Baykal–Aziz Kedi–Feyyaz Yiğit üçlüsünün kaleminden çıkmış Mert Baykal’ın yönettiği; uyarlama olmasına rağmen bambaşka bir ruhla yeniden doğan Yanyana.
Diğeri ise Disney+’ta izleyiciyle buluşan Ali Atay-Olgu Baran Kubilay-Cihan Talay-Alper Baytekin’ın ortak kaleminden doğup yönetmenliği Ali Atay’a ait olan Sekizinci Aile...Biri, hiç çabalamadan mizah üretiyor.
Durumun kendisinden doğan bir komedi ile yapımın geneline yayılan ince bir gerçeklik var.
Diğeri ise komediye giden yolda abartılı ve kakafonik bir yola başvurmuş.
Komik sekanslar var ancak komik olma telaşı daha ön planda…Soyut Dışavurumcu Bir Dostluğun Anatomisi Veyahut Yan Yana, Mert Baykal’ın yönettiği, 2011 tarihli Fransız filmi Intouchables’ın (Can Dostum) Türkiye uyarlaması.
Filmde Haluk Bilginer boyundan aşağısı felçli, varlıklı bir aristokrat olan Refik’i canlandırıyor.
Yardımcıları Lale (Hatice Aslan) ve Figen (Bige Önal) ile birlikte yalıda yaşayan Refik’in bakıcı ilanıyla çalan kapısında, evin havasını altüst edecek biri beliriyor: Ferruh (Feyyaz Yiğit).
Dışarıdan bakıldığında tekinsiz görünen, sorumsuz ve biraz da kaotik geçmişe sahip olan Ferruh, beklenmedik bir dokunuşla evin sakin ama bir o kadar da can sıkıcı düzenini ters yüz ediyor.
Yaranma, acıma ve medet ummadan kurulan sahici bir dostluğun titreşimi, sınıf farkı ve dünya görüşü arasındaki mesafeyi kısaltıyor.
Milyarder Refik’in hayatı, kenar mahalle delikanlısı Ferruh’un gözü karalığında yeni bir kıvılcım buluyor.
Aralarında adeta toksik bir ilişki kalıbı var ama bu, zehirlemekten çok birbirini besleyen de bir denklem aynı zamanda...10 GÜNDE 1 MİLYONA YAKIN SEYİRCİYE ULAŞTIVizyonunun ilk 10 gününde 1 milyona yakın seyirciye ulaşarak yılın en güçlü yerli açılışlarından birine imza atan Yan Yana, bu başarıyı sonuna kadar hak ediyor; çünkü söylediğinden çok hissettirdikleriyle az ile çok olabilmeyi başarmış bir yapım.
Bu da Yiğit’in dünyayla kurduğu mütevazı ilişkinin ve daha da önemlisi “kendi olma halinin” uğraşsız bir yansıması gibi.
Yazanın başrolde olduğu çoğu komedide görmeye alıştığımız gibi Ferruh’ta, izleyiciye kendini ekstra sevdirmeye çalışan veya irrite ettiren karakter mimarisi yok; tam tersi ikisi arasında kurulmuş çok hoş bir denge var.
Bu denkleme, sadece gözleriyle oynayan Bilginer’in - fiziken sınırlı olsa da sınır tanımayan – oyunculuğu da eklenince ortaya çok lezzetli bir iş çıkıyor."DİZİDE GÜÇLÜ İSİMLERİN VARLIĞINI DERİNLEŞTİRECEK DRAMATİK BİR KATMAN BULMAK ZOR"Gelelim Disney +’ta ilk 4 bölümü yayımlanan Sekizinci Aile’ye….Yapım tekstilden gelen Basmacıgil Ailesi’nin, sessiz sedasız başladıkları işlerini küresel bir hakimiyet iddiasına taşıyıp “dünyanın 8. büyük ailesi” olmaya oynadıkları yükselişi anlatıyor.
Ancak bu ihtişamın arkasında karikatür gibi duran 6 üvey kardeşin kırgınlıkları ve kıskançlıklarını içeren biraz kaba ve ilkel hatlara sahip bir yarış var.
Aile babası Haluk Bilginer’in yanı sıra Hazal Kaya, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin, Cihan Talay, Erdem Şenocak, Melisa Döngel, Alper Baytekin ve Ercan Kesal gibi inanılmaz bir oyuncu kadrosuna sahip dizinin açılışı, Ali Atay’ın hayat verdiği gazeteci – youtuber Murat Sırdaş karakteriyle yapılıyor.Dizide, bu güçlü isimlerin varlığını derinleştirecek dramatik bir katman bulmak zor.
Akan bir hikaye üslubundan çok sekanslar bütünü var karşımızda.
Absürtlük bir şeyin sonucu olarak değil, amacı gibi kurgulanmış ve hikaye, uçmaya uçmakla başlayan bir niyetin gerisinde kalmış.
İlk dört bölümün genelindeki ton hep en üst oktavdan… Küfürlü diyaloglar, zaman zaman sınırları zorluyor.
Mesela 78 yaşındaki bir teyzenin yüzüne karşı yapılan popo esprisinden bile mizah umulabiliyor.Yapımın yönetmen ve yaratıcısı Ali Atay’ın tiyatro sahnesinde büyüdüğü, en ufak hikayeyi bile ince eleyip sık dokuduğu, çok zor beğendiği ve başta televizyon olmak üzere popüler kültüre odaklı işleri gözü kapalı reddettiği günleri yakından bilen biri olarak bugün içinde bulunduğu denklemi kestirmek zor.
İsmini daha geniş kitlelere duyurduğu kült proje Leyla ve Mecnun’un yaratıcı ekibinde olmamasına rağmen, ders olarak okutulabilecek absürtlüğüyle Mecnun karakterinin yaratımındaki rolünden, yönetmen koltuğuna oturduğu Limonata, Ölümlü Dünya 1 – 2 ve Cinayet Süsü gibi tadından yenmeyen filmlere kadar Atay, oyuncu olduğu kadar yaratıcı olarak da kariyerinde her defasında el artırdı.
Ancak Sekizinci Aile’ye baktığımızda, tüm bu işlere yakın gibi gözüken ama tadından uzak bir yapım görüyoruz.
Meramını bağırmadan anlatması imkansızmış gibi, aslen çok güzel yerlere gidebilecek bir hikayenin gürültüsü söylediğinin önüne geçiyor.
Belki gerçekte öyle olmasa bile eş-dost toplanmış, herkes sette çok eğlenmiş, herhangi bir şeyi eleştirmeyi kimsenin gözü yememiş, bütçesiyle - reklamıyla herkesin içi kadar cebine de cuk oturmuş bir proje havası var."YAN YANA ZOR BİR MÜCADELENİN İÇİNDEN ZEKA VE TEVAZUYLA ÇIKMIŞ"Bir yapımı izlemek tercih, emek ve zaman yatırımı...
İzleyici de bu yatırımı - özellikle böyle parlak kadrolar söz konusu olunca - sıfır noktasından çok daha yüksek bir beklentiyle yapıyor.
İzleyiciyi gerek Yan Yana, gerekse de Sekizinci Aile’nin karşısına oturtan motivasyon da tam olarak bu.
Yan yana, uyarlama bir yapım olarak aslen zor bir işe kalkışmasına rağmen bu mücadelenin içinden zeka ve tevazuyla çıkmış.
Ama Sekizinci Aile, 24 Aralık’da yayımlanacak son 4 bölümünde büyük bir sürpriz yapmadığı takdirde, kadrosunun hikayesinden daha parlak kaldığı bir iş olarak hatırlanacak gibi duruyor.Elçin DemirözOdatv.com