Haber Detayı

Macron Pekin’de hasta Avrupa’yı iyileştirebilir mi?
Ali develioğlu aydinlik.com.tr
07/12/2025 17:15 (2 hafta önce)

Macron Pekin’de hasta Avrupa’yı iyileştirebilir mi?

Macron Pekin’de hasta Avrupa’yı iyileştirebilir mi?

Macron’un Pekin ziyareti küresel ekonomik kavgada Avrupa’nın hasta olduğu günlere denk düştü.

Fransa’nın talebi ve Çin lideri Xi Cinping’in davetiyle gerçekleşen ziyarette taraflar neyi amaçlıyor?Fransa Devlet Başkanı Macron’un 2023 Pekin ziyareti tavizler ve övgüler içerdiğinden AB pazarında bir Çin baharından korkan Washinton’un tepkisini çekmişti.

AB-Çin ticaret ve yatırımlarında iki yıldır niceliksel ve niteliksel açıdan önemli değişmeler yaşandı.

Brüksel’in ne vazgeçebildiği ne de her gün yeni bir yaptırıma başvurmadan edemediği Çin-Avrupa ticareti var ortada şimdi!İngiliz haber ajansı Reuters Macron’un ziyaretini şu manşetle duyurdu: “Avrupa sert rekabet ve bağımlılık arasında gidip gelirken Macron Çin'e gidiyor.” Ajansın şu cümlesi de dikkat çekiciydi: “Çin ve ABD küresel ekonomiyi altüst ederken, AB ayaklar altına alınıyor.” Fransız La Monde: “Macron, Ukrayna ve ticaret konusunda Pekin'i ikna etme konusunda zayıf umutlarla Çin'e gidiyor.”AB görünürde Çin’le barışçı ticaret ve diplomasiyle, perde arkasında Avrupa’yı saran Çin gücüne karşı yaptırım siyaseti arasında denge bulmaya çabalıyor.

Pekin net: ‘Konuşurken savaşmaya devam ediyoruz.’ 2023’te ihtiraslı hayallerle Pekin’e giden Macron, bu defa korkularla gitti!Avrupa’yı genişletmeyi, ama AB pazarında ise tersine Çin’i daraltmayı içeren tekliflerle gitti.

Görüşme sırasında Macron’un heyetinden gelen şu sözler gülümsemelere neden oldu: "Çin'in daha fazla tüketmesi ve daha az ihracat yapması...

Avrupalıların ise daha az tasarruf edip daha fazla üretmesi gerekiyor."İlk Macron ve Çin lideri Xi görüşmesini izleyen ortak basın toplantısında dünya barışı ve Çin-AB ekonomik ilişkileri konusunda her iki ülkenin de ortak temennisi olan noktalar genel laflarla sıralandıysa da, temel anlaşmazlık konularında hiçbir somut ortak karar olmadığı dikkati çekti.

Bu arada Çin lideri Xi, Panda ayılarını koruma konusunda Macron’la ortak anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Macron’un, Airbus, AB arabaları, Fransız konyağı ve süt ürünleri ihracatında Çin’den fazla ümidi yok ama onlar da gündemdeydi.Ziyaret Trump’ın AB’yi baskıladığı, küreselcilerin ise Trump’ın Rusya’yla uzlaşmasını baltalayarak ve İsrail sayesinde Trump’ı Orta Doğu’ya hapsederek Güney Çin Denizi’ne odaklaşmaktan alıkoymaya, böylece dış politikada seçim vaadlerini yaptırtmayarak devirmeye çalıştıkları döneme rast geldi.Çin’in yarı resmi yayını Global Times: “Hem Çin-Fransa hem de Çin-AB ilişkileri şu anda olumsuz rüzgarlarla karşı karşıya ve Fransız hükümetinin Çin'e yaklaşımı hala kararsız.

Paris, Pekin ile etkileşimi ve iş birliğini derinleştirmeye çalışırken, aynı zamanda Çin'i hedef alan bir dizi ticari korumacı önlem de uygulamaya koydu.

Bu, işbirliğini sürdürmek ile siyasi baskılara ve stratejik kaygılara yanıt vermek arasında bir dengeyi yansıtıyor.” AVRUPA’NIN EKONOMİK HASTALIĞININ BAZI KLİNİK BULGULARI “Küresel politikanın öncüsü olmak yerine, kurbanına dönüştük.” dedi geçenlerde Belçika’nın Çin büyükelçisi Bruno Angelet “Avrupa hoyratça uyandırıldı.

İşlerimize çeki düzen vermeliyiz.” açıklaması yaptı.The Ekonomist’in başlığı: “Çin nasıl böyle havalı oldu!”.

Batı ana akım medyasında aylardı, Çin için, ‘Cool China ( havalı, modaya uygun, cazip…)’ lafından geçilmiyor: İngiliz Reuters, Amerikan The New York Times, Alman Die Welt ….Çin bu lafın Batı medyasınca uydurulmadığı görüşünde, Global Times “Aksine, özellikle de önyargı ‘filtrelerinin’ ötesine baktıktan sonra Çin'i nihayet olduğu gibi gören dünya gençlerinin, yabancı kamuoyunun kendiliğinden ve samimi tepkilerinden doğmuştur.” ifadelerine yer verdi.Çin’in yapay zeka teknolojisinde dünya liderliğine terfi etmesi ‘havalı ülke’ lakabını doğrulayan ilk veri, ABD’nin NBC televizyonu “Çin yapay zeka modellerinin ABD’de giderek daha fazla benimsenmesi, ABD'deki yapay zeka sektörü için bir sorun teşkil edebilir.” değerlendirmesi yaptı.

Silikon Vadisi ABD’nin en yüksek teknolojisinin toplandığı yer olarak bilinir.

Bloomberg makalesi "Silikon Vadisi'nin Ne Kadarı Çin Yapay Zekası Üzerine Kurulu?", geliştiricilerin kümülatif indirmeleri açısından Çin modellerinin ABD'ninkileri geride bıraktığını yazdı!

Bir başka Bloomberg makalesi ise Çin’in geliştirdiği yapay zeka "DeepSeek anlarının", ‘yeni normal’ haline geldiğini bildiriyor.Çin Halk Cumhuriyeti patent sayısı (dünyanın yüzde 46’sı), yapay zeka, sanayi alt yapısının robotizasyon ve modernizasyonu, teknolojik inovasyon oranı, yeni bilimsel buluşlar, en modern ve devasa alt yapı inşası bakımından, dünyamızın bir numaralı ülkesi haline dönüştü.

Gezegenin ‘fabrikası’ olarak görülen yaklaşık 1,5 milyarlık bu dinamik ülke, Türkiye’de Atatürk dönemini anımsatan ve kimilerince ‘ulusal kamusal devletçi’, kimilerince de ‘sosyalist’ denilen politikalarla bu düzeye erişti.

AVRUPA’NIN ÇİN’E KAPTIRDIĞI TEKNOLOJIK LİDERLİK 2024’te yine yüzde 5’lik büyümeyle 19 trilyon dolar milli gelire ulaştı.

Çin’in yılda 3,5 trilyon doları bulan dış ticaret gelirine karşın, ABD geçen yıl 600 milyar dolara yakın açık verirken, AB 360 milyar dolar açıkla yılı kapatabildi.

Genç dünya nüfusu, teknolojik açıdan Çin halkının, Batı’dakinin 50 yıl ötesinde yaşadığı görüşünde.

Asgari ücretin 1200 doları aştığı, siparişlerin dronlarla taşındığı, sadece dijital paranın kullanıldığı, 8 bin kilometrelik Avrupa demiryolu ağına karşılık, 48 bin kilometrelik hızlı tren demiryolu hattına sahip, neştersiz hızlı ameliyatlar yapabilen, bulutların hizasında köprüler inşa eden, uzaya uydu fabrikaları kurmakta olan, gemileri modern asansörlerle 2 bin metrelik dağlara çıkaran, dünyanın ilk Torium nükleer Santralı’nı tamamlayan devasa ve modern bir ülke.Dolayısıyla Batı medyasında, Avrupa’nın hasta olduğu iddia edilirken, gösterilen ilk klinik bulgu şudur: Avrupa teknoloji ve bilimi artık Çin’in gerisinde kalmıştır!

Hollanda gazetesi De Volkskrant geçenlerde “Sanayi Devrimi'nden üç yüzyıl sonra, Avrupa'nın küresel ekonomideki liderliği nihayet sona erdi” diye yazdı.Eskiden Çin Avrupa’dan teknoloji sağlamaya çalışırken şimdi bu durum tersine dönmüş, Avrupa Çin teknolojisinin peşine düşmüştür.

O zamanlar Avrupa, teknolojisini yasalar ve engellerle ondan gizliyordu.

Şimdilerde ise kendisi bizzat Çin teknolojisini öğrenme peşinde koşuyor.

Çin Ticaret Bakanlığı geçen yıl, şirketlerinin Çin teknolojik bilgisini yurt dışına çıkartmalarını yasalarla kısıtladı.

Brüksel ise, mühendislik bilgisini almadan Çin teknolojik ürünlerini Avrupa’ya sokturmamaya çalışacak.

NADİR MİNERALLER VE İŞLEMESİNDE ÇİN’E BAĞIMLILIK AB’nin hasta ekonomisinin ikinci klinik bulgusu ise, nadir toprak elementleri, çip gibi bazı temel yarı mamül ürünler ve modern teknolojiye sahip vazgeçilmez bazı ürünlerde Çin’e bağımlı hale gelmesidir.

Yani hasta ekonomisi, ucu Çin’den uzanan serum kablosuyla sağ kalabilmektedir.Avrupa birçok yüksek teknolojili cihazın önemli bileşenleri olan, praseodim, neodim, itriyum, terbiyum, Lityum (piller), kobalt, torium adlı toprak elementlerinin neredeyse yüzde doksanını sadece Çin’den ithal ediyor.Bunlar özellikle cep telefonları, elektrikli ve hibrit otomobiller de dahil 200'den fazla üründe kullanılıyor.

Çin, 44 milyon tonluk rezerviyle nadir toprak elementlerinin dünyadaki en büyük üreticisi konumunda.Lityum rafinasyonunun yüzde 65’i Grafit işlemenin yüzde 90’ı Kobalt işleme kapasitesinin yüzde 73’üNadir toprak elementlerinin yüzde 70’iKüresel batarya hücre üretiminin yüzde 77’siPetrolün OPEC’i var, ama kritik nadir minerallerin yok.

Bu güç boşluğunu tek başına Pekin dolduruyor.

Trump’ın ambargoları ve Avrupa’nın korumacı önlemleriyle karşılaştığında, Çin bu avantajını kullanabiliyor.Brüksel uzun süredir tartıştığı bu dilemmasını şimdi, ‘Ekonomik Güvenlik Doktrini’ adını koyduğu bir planla çözmeye çalışıyor.

Bu plan, nadir toprak elementleri ithalatını Çin’in yanı sıra çok sayıda başka ülkeye yayarak, bağımlılığını azaltmaya çalışacak.

Öte yandan Avrupa Komisyonu, bu ürünler dünyada hemen hemen Çin’in tekelinde olduğundan, ‘Ekonomik Güvenlik Doktrini’nin başarısından ümitsiz!Kaldı ki AB Çin’e yalnızca bu ürünler açısından değil, Çin yatırımları açısından da bağımlı hale geldi.

Çin’in, çoğu AB ülkelerindeki yatırımlarının tutarı geçen yıl 2 trilyon doları aşmış durumda.Kasım ayında Çin hükümeti yeni Beş Yıllık Plan’ı onayladı.

Bu plan, Çin’in toprak elementleri, yarı mamül ürünler, ucuz ürünler ve Batıda olmayan yüksek teknoloji ihracatını dünyada ‘dominant’ hale getirmeyi stratejik hedef olarak belirliyor.

Aldı bir korku Brüksel’i!

Daha da bağımlılaşacak!Üçüncü hastalık semptomu AB sanayisi ve sanayi alt yapısının geri kalmasıdır.

Çin’in sanayi alt yapısını son 10-15 yılda inşa etmesine karşılık, Avrupa’da alt yapı 60-70 yıl öncesine dayanıyor, yıpranmış durumda.

Almanya geçenlerde, 500 milyar avroluk bir alt yapı yenileme planından söz etmeye başladı.

İKİ ATEŞ ARASINDAKİ AVRUPA Hastalığın dördüncü klinik bulgusu Avrupa’nın iki ateş arasında kalmasıdır.

Trump’ın ambargo stratejisi gümrük tarifeleri savaşı, Çin’in de buna haklı olarak nadir toprak ürünleri ihracatını kısıtlamakla cevap vermesi Avrupa’yı iki ateş arasında bıraktı.

Sonuç: ABD ve Çin gibi iki dev güç dünya ekonomisinin kaderini belirler konumdayken, AB paylaşılmak istenen geniş ve zengin bir pazar durumuna indirgendi.

Ve artık, bir zamanlar borusu öten Dünya Ticaret Örgütü’nün de uluslararası hukuk gibi pabucu dama atıldığından, çare olamıyor.Petrol 20. yüzyılı kazandırdı.

Kritik nadir mineraller 21. yüzyılı kazandıracak.

Çin bir adım önde.

AB (hatta ABD de) ona yetişmeye çalışıyor.

Türkiye ise doğru bakarsa kazananlar masasında yer alabilir.

Türkiye, Kuşak-Yol Projesi’nin zorunlu geçiş güzergahı ve Doğu Akdeniz enerji koridorunun merkezidir.Brüksel’in barış ve baskı karışımı Çin politikası nedeniyle Avrupa’dan lider uçakları artık Pekin’e kalkıyor.

Önce Von der Leyen gitti, şimdi Macron , önümüzdeki 3-4 ay içinde Almanya Başbakanı Merz ve İngiltere Başbakanı Stermer’in Çin’e gidecek ve Xi Cinping’ten taviz koparmaya uğraşacaklar!Ayrıca Trump’ın, seçimlerde sponsorluk yapan Amerikan Çelik sanayisini korumak amacıyla ABD pazarından dışladığı Çin çelik ürünleri Avrupa’ya yöneldi.

Avrupa çelik ve araba sanayisi bir darbe de buradan yedi.AB-Çin ekonomik ilişkilerini etkileyen en önemli bir dış faktör, tabii ki neocon ve neoliberallerin, Rusya ve Çin karşıtı saldırgan stratejisidir.

Trump iktidara geldiğinden beri, ABD’deki Biden çevresinde yoğunlaşan (ama az da olsa Trump’ın partisinde de) neocon/neo liberal ve ‘‘küreselci’ denilen güçlerin, Avrupa’daki Stermer, Macron ve Merz gibi küreselcilerle oluşturduğu cephe birbirine daha da kilitlendi.

Bu cephe Rusya, Çin, İran, Türkiye ve birçok Brics ülkesinde istikrarsızlıktan beslenmekte, bu ülkelerde rejim değişikliğini hedeflemekte, silah sanayisine astronomik rakamlar yatırmaktadır.

Trump iktidarını devirmek de bu cephenin baş hedefleri arasında.

Yalnızca Avrasya ve Orta Doğu’da değil, ABD ve AB içinde de istikrarsızlıktan besleniyorlar!

ÇİN’E KAYAN SANAYİ ÇAĞI Macron açısından Pekin zirvesi, AB’ye imtiyazlar sağlamanın yanı sıra Çin’i Rusya’dan olabildiğince uzaklaştırmayı da amaçlıyordu.

Bu yazının hazırlandığı sırada zirve henüz sonuçlanmamıştı ama Macron’un önemli bir konusu da AB’ye Çin iç pazarında imtiyazlar sağlamaktı.Xi Cinping’in beklentisi ise her şeyden önce Avrupa’ya nadir toprak elementleri ve yüksek Çin teknolojisi ihracatı konusunda engelleri önlemek, yatırımlarını arttırmak ve Çin-AB ekonomik ilişkilerini çok yönlü olarak daha yüksek bir düzeye çekmekti.Macron’la görüşme Pekin için Pasifik’le ilgili başka bir gelişme açısından da anlam taşıyordu: Japon Başbakan Takaiçi Sanae'nin Tayvan konusunda Çin’i askeri müdahale ile tehdit etmesi.

Çin hükümetinin resmi açıklama ve yazışmalarında Macron’un Fransa BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi ve AB’nin dış politikasında etkin bir güç olduğu, ayrıca Tayvan’ın Çin’in bir parçası olduğunu ve tek Çin politikasını uzun yıllardır benimsediği vurgulandı.

Zirve öncesi Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi Fransa Devlet Başkanı Macron’un danışmanı Emmanuel Bonne ile yaptığı telefon görüşmesinde Japonya’nın tehdidini, Çin’in Tayvan üzerindeki egemenlik haklarının ihlali olarak zaten gündeme getirmişti.

ÇİN’E KARŞI ARTAN KÜRESEL BEĞENİ Pekin’de eylül başında düzenlenen 80.

Zafer Günü kutlamaları, Çin’in dünya üzerindeki etkisi açısından bir dönüm noktası olmuştu.

Dışişleri bakanımız Hakan Fidan da davetli üzerine katıldığı bu muhteşem törenler dünyaca izlenmiş ve Avrupalı liderleri hem hayran bırakırken derin endişeye de sürüklemişti.

Trump’ın endişe ve kıskançlık dolu tavrı medyaya hemen yansımıştı.Asya ve güney yarıkürenin güçlü devletlerinin katıldığı o törenler, çok sayıda ülkenin Çin’le iş yapmaya, hatta ittifaka yönelmesini hızlandırıverdi.

Sayın Bahçeli’nin "TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir." sözleri de Pekin’deki bu kutlamaların sonrasına rast gelecekti.

Ama en çok etkilenen ise hasta Avrupa oldu.Pekin’e ziyaretler birbirini izleyebilir, Brüksel daha birçok kısıtlayıcı kararlar alabilir, ardı ardına yitirdiği dünya pazarlarını kazanmak için manevralara girişebilir, yasaklar koyabilir, Pazar olmaktan kurtulmaya çalışabilir, Ukrayna’da Trump-Putin anlaşmasını engelleyip Avrupa’yı savaşa hazırlayabilir…Ancak büyük tablo değişmeyecek!

Avrupa- Çin anlaşmazlığı artık geçici bir ticaret anlaşmazlığı değil!Çin’in modern teknoloji, nadir mineraller ve tedarik zinciri egemenliği tüm 21. yüzyıla kalıcı damgasını şimdiden vurdu bile.

Üç yüz yıllık sanayi devrimi çağı Avrupa’da bitti!

O çağın yeni merkezi Çin!

İlgili Sitenin Haberleri