Haber Detayı
ASELSAN TOLUN-F’yi tanıttı: Türkiye’nin yeni nesil mühimmat ve füze doktrini
ASELSAN, TOLUN mühimmat ailesinin en yeni modeli TOLUN-F’yi kamuoyuna duyurdu. Parçacık etkili harp başlığıyla donatılan TOLUN-F, KARETTA Anti-Jam GNSS sistemi sayesinde yoğun elektronik karıştırma ortamlarında dahi hedefine yüksek hassasiyetle ulaşabiliyor. Bu gelişmenin ardından A Haber ekranlarına konuk olan Askeri Stratejist Dr. Eray Güçlüer açıklamalarda bulundu.
ASELSAN, TOLUN mühimmat ailesinin yeni üyesi TOLUN-F'yi ve mühimmatın ileri seviye Anti-Jam kabiliyetlerini gösteren görüntüleri kamuoyuna sundu.
Şirketin resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, TOLUN ailesine yönelik son teknolojik geliştirmeler öne çıkarıldı.
ASELSAN TOLUN-F'Yİ TANITTI PARÇACIK ETKİLİ HARP BAŞLIĞIYLA ARTIRILMIŞ ETKİ GÜCÜ Açıklamada, 'Tek sortide iki atış' vurgusuyla mühimmatın operasyonel kabiliyetinin artırıldığı belirtilerek, sistemin sahadaki etkinliğinin üst seviyeye taşındığı ifade edildi.
Paylaşılan görüntülerde ilk kez görülen TOLUN-F'nin, parçacık etkili harp başlığı sayesinde çok daha yüksek bir etki gücü sunduğu belirtildi.
Yeni başlık yapısının hedef üzerinde artırılmış tahribat ve daha güçlü bir etki oluşturduğu vurgulandı.
YOĞUN KARIŞTIRMA ORTAMLARINDA TAM İSABET Açıklamada ayrıca, TOLUN mühimmatı üzerinde kullanılan ASELSAN üretimi KARETTA Anti-Jam GNSS Sistemi sayesinde, yoğun elektronik karıştırma ortamlarında dahi yüksek hassasiyetle vurucu performans elde edildiği belirtildi.
KARETTA sistemiyle birlikte TOLUN-F'nin karıştırmaya karşı dayanıklılığının artırıldığı ve tam isabet kabiliyetinin korunduğu vurgulandı.
Bu gelişmenin ardından A Haber ekranlarına konuk olan Askeri Stratejist Dr.
Eray Güçlüer, Türkiye'nin yeni nesil mühimmat ve füze doktrini inşa ettiğine dikkat çekerek değerlendirmelerde bulundu.
ASELSAN TOLUN-F'Yİ TANITTI Dr.
Eray Güçlüer şunları kaydetti: 'Türkiye'yi bu alanda öne taşıyan kritik unsur, mühimmatların taşıdığı arayıcı başlık çeşitliliği ve bunların platformlarla entegrasyonu.
ASELSAN tarafından geliştirilen ve farklı operasyonel senaryolara göre optimize edilmiş 5'ten fazla arayıcı başlık modeli, Bayraktar AKINCI üzerindeki yapay zekâ destekli MURAT AESA-100 radarı ile birlikte çalışarak mühimmata ileri düzey güdüm kabiliyeti kazandırıyor.
Bu mühimmatlarda INS (Ataletsel Navigasyon Sistemi), görsel navigasyon, radar arayıcı, lazer arayıcı gibi çok katmanlı güdümler bulunuyor.
INS tabanlı sistemde jiroskoplar mühimmatın kütlesel konumunu, eğimini, süratini ve irtifasını sürekli hesaplayarak kanatçıklar üzerinden rota düzeltmesi yapıyor.
Görsel navigasyon ise hedefin referans görüntüsünü harita verisiyle karşılaştırıp mühimmata bağımsız rota oluşturabilme imkânı sağlıyor.
Radar güdümlü varyantlarda ise önemli bir üstünlük ortaya çıkıyor: Elektromanyetik dalgaların bulut, yağmur, dolu gibi atmosferik engelleri delip geçebilme kabiliyeti sayesinde mühimmat, kötü hava koşullarında dahi hedef sapma riski olmadan uçuşunu sürdürüyor.
Bu durum, tamamen optik güdüme dayalı mühimmatların zayıf kaldığı senaryolarda Türkiye'ye stratejik bir avantaj sunuyor.
Sonuç olarak, bu sistemler Türkiye'yi yalnızca SİHA teknolojisinde değil, uzun menzilli hassas vuruş konseptinde de rakiplerinden öne çıkaran bir kabiliyet oluşturuyor.
Hedef ıskalama oranı neredeyse sıfıra yakın olan bu mühimmatlar, dünyanın birçok ordusunun kullandığı taktik SİHA mühimmatlarına kıyasla daha sofistike bir kompozisyona sahip.
Tayfun füzesi özelinde bakıldığında, resmi olarak açıklanan menziller 500–600 km seviyesinde olsa da açık kaynak analizlerinde bazı blok versiyonlarının 1000 km'nin üzerine çıktığı değerlendiriliyor.
Türkiye'nin yeni hava-uzay doktrininde yalnızca bölgesel değil, geniş çaplı tehdit senaryolarına karşı daha uzun menzilli balistik platformlara ihtiyaç duyulduğu görülüyor.
İran–İsrail çatışması sonrası ortaya çıkan dinamikler ve MİT Akademisi'nin 12 Gün Savaşı analizinde de belirtildiği üzere, modern harp giderek balistik füze merkezli bir yapıya evriliyor.
Türkiye'nin envanteri incelendiğinde, konvansiyonel anlamda eksik olan bir sistem neredeyse yok.
Stratejik seviyede eksik kabul edilebilecek tek unsur nükleer başlık; ancak mevcut konvansiyonel caydırıcılık seviyesi yüksek olduğu için Ankara'nın nükleer silah geliştirme yönünde acil bir ihtiyaç hissetmediği değerlendiriliyor.
Devlet kararı değiştiği takdirde teknoloji altyapısı buna elveren bir noktada.
Zincire son eklenen kritik halka ise hipersonik füze teknolojisi oldu.
Tayfun Blok-4 testlerinde açık kaynaklara yansıyan verilere göre Mach 10'un üzerine çıkıldığı değerlendiriliyor.
Mach 10, saniyede 3.400 metrenin üzerinde bir hıza denk gelir.
Bu tip sistemler özellikle uçak gemisi grupları gibi yüksek değerli hedeflere karşı geliştirilmiş stratejik silahlardır.
Dünyada hipersonik mühimmatlara karşı etkin bir savunma sistemi bulunmamakta; bu nedenle en etkili karşı koyma aracı yine hipersonik kapasiteye sahip olmaktır.