Haber Detayı
Denizli, 2026'da makine ve yazılımda hareket bekliyor
Sürdürülen sıkı para politikası, döviz kurlarındaki baskı, yüksek faiz ve iş gücü maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle Denizli iş dünyasının da tüm Türkiye’de olduğu gibi zorlu bir dönemden geçtiğini dile getiren DEGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Sözkesen, "2026'da öne çıkan sektörler makine ve yazılım olacak. 2027 yılında piyasalarda gevşeme ve likidite artışı olursa, o zaman yeniden yatırım yapmak mümkün olabilir" dedi.
DUYGU GÖKSU / DENİZLİ Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) İş Geliştirme Komitesi tarafından, EKONOMİ Gazetesi işbirliğinde düzenlenen “DEGİAD Ekonomi Buluşmaları” Denizli Merkezefendi Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren DEGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Sözkesen, Türkiye ekonomisinin en temel ihtiyacının öngörülebilirlik, güven ve yapısal reformlara dayalı bir istikrar programının kararlılıkla sürdürülmesi olduğunun altını çizdi. 2025 yılında işgücü maliyetlerinin artmasıyla emek yoğun olan tekstil başta olmak üzere birçok sektörün zor bir yıl geçirdiğini dile getiren Sözkesen, 2026 yılında Denizli’de makine ve yazılım sektöründe hareket beklediklerini belirtirken, 2027 yılında piyasalarda gevşeme ve likidite artışı olursa yeniden yatırımın mümkün olacağını dile getirdi. 2025 yılının Denizli için oldukça zor geçtiğini, özellikle son iki yıldır döviz kurlarının enflasyona paralel bir şekilde artmaması ve TL maliyetlerdeki aşırı yükseliş nedeniyle ihracatçı bir şehir olan Denizli ekonomisinin sıkıntı içerisinde olduğunu söyleyen Sözkesen, “Özellikle tekstil, mermer, kablo gibi önde gelen sektörlerde karlılıklarda ciddi bir düşüş gerçekleşirken, finansmana erişim zorlaştı.
Faiz maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı karlılık ve bilançolarda düşüş gözlemlendi.
Sıkı para politikası, özellikle işçiliğin yoğun olduğu tekstil sektörüne büyük zarar verdi, çünkü tekstil sektörü özellikle konfeksiyon alanında çok fazla iş gücüne bağlı.
Şu anda da kişi başı maliyetler bin 500 dolar seviyesinde olduğundan, konfeksiyonda kişi başı maliyetlerin 150 – 200 dolar olduğu Mısır’a doğru çok ciddi kaçış söz konusu.
Mısır’da hem vergi ile ilgili çok ciddi avantajlar var hem Amerika’yla serbest ticaret anlaşması bulunuyor.
İş gücü maliyeti düşük olduğundan özellikle konfeksiyoncular için çok iyi bir yatırım fırsatı sunuyor.
Türkiye artık bundan sonrası için hem Denizli özeline hem de tüm iller için katma değeri daha yüksek olan ürünlere yönelmek zorunda. 2026 yılında da sıkı para politikası devam edeceğinden dolayı faizlerde hızlı bir düşüş beklemediğimiz için yine ihracat piyasasında zorlanmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Havlu bornozda, Türkiye’nin İspanya ve Portekiz’den daha pahalı duruma geldiğini söyleyen Sözkesen, “Bundan dolayı satın alıcı ülkeler Türkiye yerine diğer ülkeleri tercih ediyorlar.
Türkiye’nin oluşturduğu ‘made in Türkiye’ damgası ile birlikte dünyada kalitemiz, hızımız çok ön planda.
Fakat fiyat farkı iki katı seviyelerine ulaştığından dolayı maalesef Türkiye’de yaptırmak yerine farklı ülkelerde yaptırıyorlar” dedi. “Makinada katma değer ve kâr marjı yüksek” Önümüzdeki yıl öne çıkan sektörlerin özellikle makine ve yazılım olacağını ifade eden Sözkesen, “Denizli Makina İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin de açılmasıyla makineciler ciddi bir yatırım aşamasında.
Makine sektörü daha fazla katma değer yarattığından ve kar marjı daha yüksek olduğundan dolayı önemli.
Nasıl İtalya, İspanya gibi ülkeler tekstil üretimini azalttıktan sonra Türkiye’ye makine satışı ile ön plana çıktıysa, Türkiye’nin de artık makine otomotiv gibi daha katma değerli, savunma sanayi gibi daha çok teknoloji üreten sektörlere yatırım yapması ve bu alanda sanayileşmesi gerekiyor” diye konuştu. “İkiz dönüşümde çok yol almalıyız” İkiz dönüşüm konusunda Türkiye’nin ve Denizli’nin de yol alması gereken önemli bir mesafe olduğunu vurgulayan Sözkesen, “Dijital dönüşüm ve yeşil dönüşümde çok yatırım yapılması lazım.
Bunun için ise finansmana erişimin kolaylaşması, faizlerin düşmesi ve kredi vadelerinin uzaması gerekiyor.
Bu da 2026 yılında çok mümkün görünmüyor. 2027 yılında piyasalarda gevşeme ve likidite artışı olursa, o zaman yeniden yatırım yapmak mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.
Denizli’nin tekstil sektöründeki daralmadan sonra makine sektörü ve yazılım alanlarının ciddi bir potansiyel sunduğunu yineleyen Sözkesen, “Verimlilik artışına yönelik yazılımlar bundan sonra Denizli sanayisinin göz bebeği olacak.
Hepimiz bu alanlarda yatırım yapmak, bu alanlarda faaliyet gösteren firmalar kurmak için yoğun bir çaba içerisinde olacağız.
Bundan sonraki süreçte Denizli ekonomisi ile alakalı hem katma değerli üretim yapan hem turizm gibi bir gücünü daha iyi değerlendirmesi gereken bir süreç bizi bekliyor.
Denizli, sanayisi ve ihracatıyla yeniden katma değerli üretim yaparak, turizmdeki Pamukkale, Laodikya gibi değerleriyle gastronomi gücünü kullanarak, önümüzdeki dönemde yine ekonomik büyüklük olarak ilk 10 şehrinden biri olmaya devam edecek” dedi. “Zor dönemde kolektif hareket etmeliyiz” Ekonomi buluşmalarının, şirketlerin stratejilerini, kur tahminlerini, bütçesini, hangi alanlarda yatırım yapması gerektiğini ve nasıl bir yol çizmesi gerektiğini belirleyerek iş insanlarına ışık tuttuğunu dile getiren Sözkesen, “Hepimiz şirketlerimizde zor bir dönemden geçiyoruz.
Hangi sektörde olursak olalım problemli bir dönem yaşıyoruz.
Bu zor dönemi geçirirken dertleşmemiz lazım, konuşmamız lazım, sohbet etmemiz lazım.
Hem dernek içerisinde hem dernekler ve odalar arasında hem Denizli içerisinde hem de diğer şehirlerle sık sık temas halinde olmamız gerekiyor.
Birbirimizden öğrencilerimiz çok şey var.
Bu yolda giderken birlikte omuz omuza vermemiz şart.
Belki gelecekte yaşayacağımız zorlukları bu hareket etme kabiliyetiyle aşacağız.
Denizli olarak biz ortak iş yapma kültüründen biraz uzağız.
Tek başımıza oynamayı, zeybek oynamayı seviyoruz ama önümüzdeki dönemde bu zor zamanları aşmak için belki kolektif olarak bir şeyler yapmamız gerekecek.
Farklı alanlarda yatırım yaparak, farklı sektörlerde yer alarak sektörlerimizi çeşitlendirmeye çalışıyoruz ama tabii ki dünyanın ve Türkiye'nin genel ekonomik gidişatı tüm sektörleri etkiliyor” diye konuştu. “Kurumları güçlendiren bir ekonomik yaklaşım lazım” Türkiye ekonomisinin en temel ihtiyacının öngörülebilirlik, güven ve yapısal reformlara dayalı bir istikrar programının kararlılıkla sürdürülmesi olduğunu dile getiren Sözkesen, “Enflasyonla mücadele orta vadeli bir perspektifle ve toplumsal mutabakatla yürütülmesi, iş dünyası için hayati önem taşıyor.
Sanayicimizin, ihracatçımızın ve yatırımcımızın önünü görebildiği bir ekonomik iklim, ülkemizin büyüme potansiyelini çok daha yukarı taşır.
Denizli iş dünyası olarak üretime, teknolojiye, markalaşmaya ve ihracata odaklanan güçlü bir ekosisteme sahibiz.
Ancak, 2026 ve sonrasına hazırlanırken rekabetçiliği artıran, verimliliği önceleyen ve kurumları güçlendiren bir ekonomik yaklaşımın önemi her zamankinden daha fazla hissediliyor” ifadelerini kullandı. “Türkiye’nin ürettiğini satmaktan başka çaresi yok” Açılış konuşmasının ardından, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ moderatörlüğünde, Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve Genel Koordinatör Vahap Munyar’ın konuk olduğu söyleşide dünya ve Türkiye’deki ekonomik gelişmeler masaya yatırıldı. 2025’in ilk aylarında faizlerin inmeye başladığını ve umutların yeşerdiğini ancak 19 Mart süreciyle beraber bir anda ekonominin önüne siyasetin geçtiğini söyleyen Hakan Güldağ, “Sıkı para politikasının neticelerini alacak ve bir bakıma piyasalar rahatlayacakken bir anda bazı umutlar ertelendi, ötelendi” dedi.
Atılım içerisinde olan sektörlerin de bulunduğunu vurgulayan Güldağ, “Bu sene savunma sanayi ihracatı 9 milyar dolara koşuyor.
Yaklaşık 10 bin şirketlik bir ekosistem haline geldi. 3 bin civarında üretici şirket, 7 bin civarında da tedarik sağlayan şirket var.
Savunma sanayi yetkilileriyle konuştuğumuzda, önümüzdeki dönemde füze tarafında yol almamız gerektiğini anlıyoruz.
Son dönemde yeniden sanayileşme döneminin geldiği söyleniyor.
Burada öne çıkan başlıklardan biri de savunma sanayi.
Türkiye’nin ürettiğini satmaktan başka çaresi yok” dedi.
Şeref Oğuz: Piyasa 2027’de gevşer İş dünyası için umutlu başlayan 2025 yılının sonlarına doğru umutların yerini bezginliğe bıraktığını dile getiren Oğuz, “Yılın en büyük sorunu konkordatolar ve iflaslar oldu. 2026’da büyüme değil, mevcudu koruma bekliyorum.
Nakit akışını yönetemeyen şirketler harcamalarını kısacaktır.
Sıkıntının ciro yapamamak ve nakdi yönetememek olduğu belirtiliyor.
Daha büyük bir sıkıntı olamaz.
Şirketlerin zorlanacağı bir yıl olacak ama 2027’de piyasanın gevşeyeceğini düşünüyorum” diye konuştu.
Enflasyon beklentilerinin, ev hanımlarında yüzde 60, hane halkında yüzde 52, reel kesimde ise yüzde 35 açıklandığını hatırlatan Oğuz, “2026’da 2.7 trilyon lira bütçe açığı görülüyor.
Enflasyon bu bütçe açığıyla düşecek gibi değil.
Döviz kurları da enflasyon kıyısında yüzdürülecek.
Makası açmamaya gayret edecekler.
Bu, ihracatçıya biraz soluk aldıracak ama öbür taraftan Türkiye'deki kriz algısı dolar üzerinden adreslendiğinden, kurdaki artışa izin verilmeyecek.
Seçim ekonomisine girdikten sonra ise kapsamlı bir devalüasyon bekliyorum” ifadelerini kullandı.
Vahap Munyar: Üretimle barışık bir hava yok “Daha önce İstanbul’dan Anadolu illerine giderken moralimiz bozuk gider, moral alarak dönerdik” diyen Munyar, “Yine de bazı bölgelerde yatırımlar devam ediyor.
Yatırımların azalmasının sonuçları olacak, krizin uzun sürmesinden kaynaklanan üretimde moral bozukluğu var.
Her şeye rağmen yatırım yapılan bölgeler olsa da üretimle barışık bir hava yok.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonla mücadele programında bu olumsuzlukların yaşanacağını söylese de, sürecin uzamaması gerekiyordu.
Ufak tefek adım atılıyor ancak yeterli değil, önlem alınması lazım” dedi.