Haber Detayı
Kıbrıs’ta masaya dönüş hazırlığı
KKTC Cumhurbaşkanı Erhürman ile GKRY Lideri Hristodulidis’in BM gözetiminde yaptığı üçlü görüşme, Kıbrıs’ta yeniden masa kurulmasına dönük ilk somut adım olarak değerlendiriliyor. Ancak çözüm hedefi vurgulanırken çözüm modeli özellikle telaffuz edilmedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Nikos Hristodulidis ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs Şahsi Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar, 11 Aralık’ta Lefkoşa’daki ara bölgede bulunan BM İyi Niyet Ofisi’nde bir araya geldi.
Yaklaşık üç buçuk saat süren görüşme, Erhürman’ın cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinin ardından BM gözetiminde yapılan ilk üçlü temas olması nedeniyle dikkat çekti.
Görüşmenin ardından BM Sözcülüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada, toplantının “olumlu ve samimi bir atmosferde” geçtiği belirtildi.
Açıklamada, liderlerin Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik çalışmalar ve çözüm ortamı oluşturmayı hedefleyen çeşitli başlıklarda görüş alışverişinde bulunduğu ifade edildi.
Ancak metinde herhangi bir çözüm modeline doğrudan atıf yapılmaması, sürecin henüz kapsamlı müzakere aşamasına geçmediğini gösteren önemli bir unsur olarak öne çıktı.
BM açıklamasında, tarafların asıl hedefin Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde ve siyasi eşitlik temelinde çözümü olduğu konusunda mutabık kaldığı vurgulandı.
Buna karşın federasyon, konfederasyon ya da iki devletli çözüm gibi modellerden hiçbirine atıf yapılmadı.
Bu tercih, tarafların özellikle bu aşamada çözüm tartışmasını belirli bir çerçeveye sıkıştırmaktan kaçındığını ortaya koydu.
ÖNCELİKLİ ADIMLAR Görüşmede güven artırıcı önlemler başlığı da öne çıktı.
Geçiş kapılarında görevli personel sayısının artırılması, Metehan Sınır Kapısı’nda başlatılan yol genişletme çalışmalarına ilişkin memnuniyet, yeni geçiş kapılarının açılması, hellim meselesi ve Haspolat Atık Su Arıtma Tesisi’ndeki teknik düzenlemeler ele alınan başlıklar arasında yer aldı.
Taraflar, bu konularda mümkün olan en kısa sürede anlaşmaya varmaya odaklanma konusunda mutabık kaldı.
BM açıklamasında ayrıca, güven artırıcı önlemlerin çözüm için uygun ortam yaratılmasında önemli olduğu ancak bu önlemlerin Kıbrıs sorununun çözümünün yerine geçemeyeceğinin altı çizildi.
Bu vurgu, sürecin “gündelik hayatı kolaylaştıran adımlar” ile “kapsamlı çözüm” arasında net bir ayrım gözetilerek yürütüleceğine işaret etti.
ERHÜRMAN: DAHA 8’DE 1 Üçlü görüşmenin ardından akşam saatlerinde basına açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erhürman, toplantıda bazı somut ilerlemeler sağlandığını ancak kapsamlı müzakerelere geçildiğini söylemenin mümkün olmadığını vurguladı.
Erhürman, özellikle hellim tescili ve geçiş kapılarındaki düzenlemeler konusunda ilerleme kaydedildiğini belirterek, on maddelik önerileri arasında yer alan hellim tescili sürecinin ocak ayı sonuna kadar tamamlanmasının netleştiğini açıkladı.
Geçiş kapılarına ilişkin olarak ise tüm noktalarda personel artırımı yapılması yönünde karar alındığını aktaran Erhürman, Rum lider Hristodulidis’in Metehan’da yedi kabinin hâlihazırda devreye alındığını bildirdiğini söyledi.
Ayrıca araç seyrüsefer işlemlerinin Bostancı ve Derinya’da da yapılması konusunda tarafların hemfikir olduğunu, bu düzenlemenin Metehan’daki yoğunluğu azaltacağını ifade etti.
Erhürman’ın asıl dikkat çeken vurgusu ise çözüm sürecine ilişkin metodoloji başlığında oldu.
Ortak açıklamada çözüm hedefinin BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlanan siyasi eşitlik ilkesi çerçevesinde yer almasını önemli bulduklarını söyleyen Erhürman, bunun kendi dört maddelik metodolojilerinin yalnızca birinci adımının bir bölümüne karşılık geldiğini kaydetti. “Bugün itibarıyla 8’de 1’deyiz.” diyen Erhürman, dört adımın tamamı kabul edilmeden kapsamlı müzakereye başlanmasının söz konusu olmadığını vurguladı.
DÖRT MADDELİK METODOLOJİ Cumhurbaşkanı Erhürman’ın sık sık atıf yaptığı dört maddelik metodoloji, BM’nin geçmiş raporları ve Genel Sekreterlik yaklaşımına dayanan bir çerçeve olarak tanımlanıyor.
Buna göre, sürecin “bu defa farklı olması” gerektiği yönündeki BM vurgusu esas alınıyor ve siyasi eşitliğin müzakere masasına oturulmadan önce kabul edilmesi şart koşuluyor.
Metodolojinin üçüncü maddesi, müzakerelerin “sıfırdan” başlamamasını, geçmişte varılan mutabakatların tamamen yok sayılmamasını öngörürken; dördüncü madde ise sürecin ucu açık bırakılmaması ve zaman sınırı içinde yürütülmesini hedefliyor.
Erhürman, bu dört başlığın bir “ön koşul” değil, BM’nin kendi yaklaşımının sahaya uygulanması anlamına geldiğini savunuyor.
Cumhurbaşkanı, bu çerçevenin tamamı kabul edilmeden kapsamlı müzakereye girilmeyeceğini de açık biçimde dile getiriyor. ‘MÜZAKERE OLSUN DİYE MÜZAKERE ETMEYECEĞİZ’ Cumhurbaşkanı Erhürman, Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm iradelerinin güçlü olduğunu ancak geçmişte yürütülen müzakerelerin sonuç vermediğini hatırlattı. “Madem ki bir sonuca ulaşmıyor, o halde bazı şeyleri değiştirmemiz gerekiyor.” diyen Erhürman, BM Genel Sekreteri Guterres’in “Bu defa farklı olmalı” sözlerini hatırlatarak, dört maddelik metodolojiyi bu nedenle hazırladıklarını ifade etti. “Biz müzakere olsun diye müzakere etmek istemiyoruz.” diyen Erhürman, kendilerini çözüme götürecek bir müzakere masası kurulması gerektiğini, bunun da ancak doğru metodolojinin baştan oluşturulmasıyla mümkün olacağını vurguladı.
Bu çerçevede siyasi eşitliğin, müzakere masasına oturmadan önce pazarlık konusu yapılmaksızın ve BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekilde kabul edilmesinin şart olduğunu yineledi.
KASIM’DAN BU YANA ADIM ADIM İLERLEME Üçlü görüşme, Erhürman’ın kasım ayı sonlarında yaptığı “Çözüm atmosferi yok!” çıkışının ardından gelmesi nedeniyle de önem taşıyor.
Erhürman, kasımdaki temasların ardından kapsamlı müzakerelere giden süreçte “boş gitmek istemediklerini” söylemiş, çözüm ortamının oluşması için somut adımlar atılması gerektiğini vurgulamıştı.
Bu çerçevede Rum tarafına, iki topluma da uygulanabilir nitelikte on maddelik bir güven artırıcı önlemler paketi sunulmuştu.
Söz konusu paket, karma evliliklerden doğan çocukların statüsünden geçiş kapılarındaki düzenlemelere, hellim tescil sürecinden iki taraf güvenlik birimleri arasında doğrudan iletişim kanalının kurulmasına kadar uzanan başlıklar içeriyordu.
Aradan geçen sürede özellikle geçiş kapıları ve hellim konusunda sağlanan ilerlemeler, bu paketin masada tutulduğunu gösterdi.
RUM TARAFININ MESAJLARI Öte yandan Rum tarafının sürece dair verdiği mesajlar soru işaretleri barındırıyor.
GKRY Lideri Nikos Hristodulidis, görüşme öncesinde terör örgütü EOKA’nın 1955-1959 dönemine ait faaliyetlerinin sergilendiği sözde “Özgürlük Müzesi”nin açılışına katılarak EOKA elebaşı Yeoryos Grivas’ın fotoğrafı önünde poz vermişti.
Bu görüntü, diyalog sürecine yönelik provokatif bir tutum olarak değerlendirilmişti.
Hristodulidis’in bir yandan Crans-Montana’da kaldığı yerden devam çağrısı yapması, diğer yandan EOKA’yı yücelten etkinliklerde görünmesi, Rum tarafının müzakere sürecine yaklaşımındaki çelişkilere işaret ediyor.
Erhürman ise bu tür çıkışlara rağmen karşılıklı suçlama oyununa girilmeyeceğini, sorunların ancak diyalog ve sağduyu ile çözülebileceğini dile getiriyor.
TANINMA ARKA PLANDA KALDI Üçlü görüşmeyle birlikte yeniden gündeme gelen “masaya dönüş” tartışmaları, KKTC’nin tanınmasına yönelik taleplerin geri plana itilip itilmediği sorusunu da beraberinde getiriyor.
Diplomatik çevrelerde, müzakere sürecinin yeniden canlandırılmasının uluslararası toplum açısından “bekle-gör” refleksini güçlendirdiği ve tanınma dosyasını fiilen arka plana ittiği değerlendirmeleri yapılıyor.
Bu tablo, sürecin yalnızca Kıbrıs iç dinamikleriyle değil, Türkiye’nin AB ile ilişkileri ve bölgesel dengelerle de yakından bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
Erhürman’ın temkinli ilerleme vurgusu, bu nedenle yalnızca Kıbrıs müzakerelerine değil, daha geniş bir diplomatik çerçeveye işaret eden bir mesaj olarak okunuyor.
Üçlü görüşmeyle birlikte Kıbrıs dosyasında temas trafiği yeniden hız kazanırken, tarafların aynı süreci farklı anlamlandırdığı görülüyor.
Bir yanda güven artırıcı adımlar ve günlük hayatı kolaylaştırmaya dönük başlıklar ele alınırken, diğer yanda kapsamlı çözüm müzakerelerine geçişin çerçevesi tartışılmaya devam ediyor. ‘SADECE ASFALTI DÖKMEK KALMIŞTI’ Aydınlık’ın ulaştığı KKTC’li üst düzey kaynaklar, Tatar döneminde izlenen iki devletli çözüm ve tanınma hattına işaret ederek, masaya dönüş sürecinin bu başlığı fiilen geri plana ittiği değerlendirmesini yapmıştı.
Kaynaklar, söz konusu dönemde iki devletli çözümün altyapısının büyük ölçüde hazırlandığını belirterek, “Yolun taşı, çakılı döşenmişti; geriye sadece asfaltı dökmek kalmıştı.
Türkiye’nin desteği tamdı ancak uluslararası alanda süreç kolay ilerlemedi.” ifadelerini kullandı.
Aynı kaynaklar, müzakere süreçlerinin yapısına da dikkat çekerek, Rum tarafının masayı bozma refleksinin geçmişte defalarca görüldüğünü vurguladı.
Bu tür süreçlerde Türk tarafının attığı her adımın kolaylıkla pazarlık konusu hâline getirilebildiğini belirten kaynaklar, “En ufak bir bahaneyle masadan kalkıp sorumluluğu Türk tarafına yıkmaları ihtimal dahilinde.” değerlendirmesinde bulundu.