Haber Detayı
Meral Akşener’den Soner Yalçın’a mektup: Konu “Solcular” kitabı
Meral Akşener, “Solcular” kitabı için Soner Yalçın’a yazdığı mektupta, Türkiye’nin düşünce hayatındaki “vasatlık hâkimiyetini” eleştirerek, “Aydınlarımız değil, entelektüellerimiz var; hakikatin sesi kısılıyor ama asla yok olmuyor” dedi. Akşener Yalçın'a kitap için teşekkür etti.
İYİ Parti’nin önceki Genel Başkanı Meral Akşener, gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın son kitabı “Solcular” için kaleme aldığı dikkat çekici bir mektupta Türkiye’nin düşünce hayatına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Akşener, hem kitabın detaylı inceleme niteliğine hem de içten bir “dert anlatma” havası taşıdığına vurgu yaparak Yalçın’a teşekkür etti.Akşener, Türkiye’nin uzun süredir fikir üretme, eleştirme ve düşünsel zenginlikten uzaklaştığını belirterek, Yalçın’ın “verimsiz çoraklık” kavramına atıf yaptı ve bu durumu “vasatlığın hâkimiyeti” olarak tanımladığını ifade etti.“AYNI DERDE SAHİBİZ”“Aynı derde sahibiz” diyen Akşener, Türkiye’de sol veya sağ fark etmeksizin “aydınların değil, aydınlığın eksikliğinin” yaşandığını söyledi.
Türk modernleşmesinin sınavlarla, acılarla ve başarılarla dolu büyük tecrübesinden uzaklaşıldığını belirten Akşener, ülkenin bir “hakikat krizi” yaşadığını dile getirdi.Kitaptaki hayat hikâyeleri üzerinden anlatılan özlemlerin ve arayışların yalnızca kişilere değil, “bir anlayışın yitirilişine” işaret ettiğini belirten Akşener, popülizmin yükselişiyle birlikte hakikatin büküldüğünü, demagogların çoğaldığını kaydetti.“AYDIN HAKİKATİN PEŞİNDEN KOŞAR”Akşener’in mektubundaki en dikkat çekici bölümlerden biri, “Aydın hakikatin peşinde koşar, entelektüel ise modanın” sözünü hatırlatması oldu.
Bugün Türkiye’de aydın değil “entelektüel” tipolojisinin öne çıktığını belirten Akşener, kamuoyunun yüksek sesle konuşan ama yalın hakikati sunmayan figürlerin etkisi altında kaldığını savundu.Habermas’ın kamusal alan analizine atıf yapan Akşener, sınıfsal eşitsizlikler ve sınıflar arası geçirgenliğin azalmasıyla birlikte Türkiye’de rasyonel tartışma zeminlerinin çöktüğünü, kamusal alanın “ticari ve manipülatif gürültüye” teslim olduğunu ifade etti.
Bu vasatlığın ise eleştirel düşüncenin ve aydınların itibarsızlaşmasına yol açtığını söyledi.SESSİZ VİCDANİ ALANBuna karşın Akşener, Türkiye’nin bütün bu çoraklaşmayı aşacak birikime sahip olduğunu da vurguladı.
Ülkede “sessiz bir vicdan alanı” bulunduğunu belirten Akşener, hakikatin peşinden koşanların er ya da geç kazanacağını dile getirdi.Akşener, mektubunu şu temenniyle tamamladı:Yalçın’ın eserinin bu “sessiz vicdan alanlarını” beslemesini, geçmiş ile bugün arasında kurduğu köprünün gelecek nesillerin hakikat arayışına yeni bir soluk getirmesini diledi.MEKTUBUN TAMAMIİşte o mektubun tamamıSayın Soner Yalçın,Detaylı bir incelemenin yanı sıra oldukça içten bir “dert anlatma” niteliği de taşıyan kıymetli eserinizi benimle paylaştığınız için yürekten teşekkür ederim.Ne yazık ki ülkemizin düşünce dünyası uzun zamandır; fikir yürütmenin, üretmenin hatta eleştirmenin bile kıtlığının yaşandığı bir girdabın içinde sürükleniyor.
Sizin “verimsiz çoraklık” diye tarif ettiğiniz bu ortamı ben de “vasatlığın hâkimiyeti” olarak görüyorum.Bu sebeple, rahatlıkla söyleyebilirim ki: Aynı derde sahibiz…Gerek sol gerek sağ fark etmeksizin aydınlardan ziyade aydınlığın eksikliğini çekiyoruz.
Sınavlarla, acılarla, başarılarla, zaferlerle dolu Türk modernleşmesinin bütün o büyük tecrübelerinden giderek uzaklaşıyor; temelde bir “hakikat krizi” yaşıyoruz.Eserinizde değerli isimlerin hayat hikâyeleri üzerinden dile getirdiğiniz özlem, arayış ve hatta belki de şikâyet; aslında günümüz Türkiye’sinde sadece bu isimlerin değil, daha büyük çerçeveden baktığınız zaman bir anlayışın da yitirilişine işaret ediyor.Kimilerinin aşmaya çalıştığı kimilerinin de beslendiği bu anlayışa ister “zamanın ruhu” deyin, ister “popülizmin gücü”… Sonuç olarak vardığımız yer, hakikatin peşinden koşanların sayısının giderek azalması ve kendi ‘tikel’ çıkarları için hakikati bükme, gölgeleme ve dönüştürme konusunda mahir demagogların önlenemez artışı…Çok sevdiğim bir söz vardır; “aydın hakikatin peşinde koşar, entelektüel ise modanın”… Bugün belki de bunu her zamankinden daha fazla hatırlamaya ihtiyacımız var.
Çünkü Türkiye’nin çok uzun zamandır aydınları değil, “entelektüelleri” var.
Parlak fikirlerle değil, yüksek çıkan seslerle, yalın hakikatlerle değil süslenmiş yalanlarla şekillenen bir modası var.Ülkemizde, dijital çağın iletişim enstrümanlarıyla artık iyice derinleşen bu pespaye modanın uzun süredir değişememesinin sebebi de maalesef, Türkiye’nin sınıfsal çelişkisini hiçbir dönemde tam anlamıyla yerine oturtamamış olmasında yatıyor.
Çünkü sınıfsal eşitsizlikler derinleştiğinde, sınıflar arası geçirgenlik imkansızlaştığında, akılcılık, ahlak ve azim geçer akçe olmaktan çıktığında, kamusal tartışma zemini çürür.
Bu durum, Habermas’ın detaylıca analiz ettiği gibi, rasyonel eleştiriye dayanan kamusal alanın yerini, ticari ve manipülatif gürültüye bırakmasıyla sonuçlanır.
Düşünsel kaynaklar daralır ve kültür kendiliğinden vasatın elinde şekillenmeye başlar.Kendi çıkarlarına göre ayrı iktidar alanları yaratan bu vasat, insanların eleştirel düşünceyi ve sorgulayıcı refleksi terk etmesine ve aydınlarından uzaklaşmasına da sebep olur.
Hakikat arayışı ve aydınların bilgeliği yerini anlık popülariteye ve şöhret arayışlarına bırakır.
Bu gerçek-ötesi maskeli baloda da elbette aydınlar değil “entelektüeller” yetiştiren bir iklim hâkim olur.Ancak tüm bu tabloya rağmen şuna yürekten inanıyorum ki; Türkiye, düşünce hayatındaki vasatlaşmayı da çoraklaşmayı da aşacak birikime, cesarete ve tecrübeye sahip.
Hakikati eğip bükenlerin gürültüsü her ne kadar baskın görünse de; sessizce de olsa kendini var eden bir vicdan alanı, doğru zaman geldiğinde her şeyin yönünü değiştirebilecek bir güç taşır.İşte o güç er ya da geç kazanır.
Onlar, sizin de söylediğiniz gibi bazen “sessizliğe söz düşer”, bazen sesi kısılır, bazen de bastırılır ama asla yok edilemez…Ezcümle, muhteşem hayat hikâyeleri ve içten dertleşmeleri bir araya getiren eserinizin, bu 'sessiz vicdan' alanlarını beslemesini, dün ile bugün arasında köprü kurduğunuz detaylı analizlerin gelecek nesillerin hakikat arayışına yeni bir soluk getirmesini diliyorum…Meral AkşenerOdatv.com