Haber Detayı

Herkesler Ahmed Arif'in Leyla Erbil aşkını biliyor... Ya Saik Faik'in kara sevdası...
Hürrem elmasçı odatv.com
13/12/2025 15:25 (2 hafta önce)

Herkesler Ahmed Arif'in Leyla Erbil aşkını biliyor... Ya Saik Faik'in kara sevdası...

Hürrem Elmasçı yazdı...

Çocuklar Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e olan aşkı şiir oldu, yazı oldu, kitap oldu…Soner Yalçın’ın Solcular kitabında da denk gelmiş, okumuşsunuzdur.

Sürgün cezasındaki Ahmed Arif için Soner şunu not düşmüş:“Onu hayatta tutan, büyük platonik aşkı yazar Leyla Erbil oldu, hep mektuplaştılar”Pek çok kişi Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e olan aşkını yazar çizer senelerdir.AHmed Arif - Leyla ErbilLeyla Erbil’e gönlünü kaptıran öyle çok isim var ki aslında…Onlardan birini anlatacağım bugün size, Sait Faik’i ve onun Leyla’sını…Tam da Ahmed Arif’in “hasretinden prangalar eskittiği” dönemde, Sait Faik Abasıyanık da—öyle edebiyatçaya yakışır bir lafla değil—bildiğin abayı yakmıştır Leyla Erbil’e.Sait Faik - Leyla ErbilSait Faik’ten 25 yaş küçüktü Leyla Erbil tanıştıklarında.Sekiz yıldır sirozla pençeleşiyordu Sait Faik ama Leyla Erbil, onun sirozdan mustarip olduğunu bilmiyordu.

Sait Faik de bunu ona söylememişti.Edebiyat dünyası böyle çocuklar: Herkes birbirinin kalbini okur sanır ama hakikatler ekseriyetle derinlerde saklıdır.Leyla Erbil, Yılmaz Varol’la yaptığı bir mülakatta büyük hikayeciyle tanışmasını şöyle anlatır:“Ben onunla tanıştığımda (1953 sonu 1954 başı olmalı) hayranlığım doruktaydı.

Utana sıkıla kendi şiir ve hikayelerimi okudum.

Şiirlerimi eleştirdi, hikayelerimi övdü.

Alıngan, sinirli, dürüst, utangaç alabildiğine alçakgönüllü bir adam… Yüreklendirdi beni; ben de kararımı düzyazıdan yana koydum.

Oysa aynı yıllarda Ahmet Arif şiirde ısrar ediyordu”Şimdi gelelim hikayemizin asıl kılavuzuna:“CANIMI AL İSTERSEN”Hikayemizin bu kısmında Salah Birsel’in “Boğaziçi Şıngır Mıngır” eserindeki “Arnavutköy 1979” kısmının rehberliğine müracaat edeceğiz müsaadenizle.Leyla Erbil 1977 yılında Arnavutköy Üvez Sokağa taşınır, 182 numaralı apartmanın üçüncü katına…Dairesi silme ışık içinde, sabah akşam gün eksilmiyor penceresinden…Salah Bey’in demesine göre Leyla Hanım’ın salonunda, sol duvarda, pencereye yakın bir yerde, Sait Faik’in bir portresi asılıdır.

Büyük hikayecinin ölümünden sonra Ressam Edip Hakkı’nın bir fotoğrafından büyüttüğü bir resimdir bu.

Fotoğraf Robert Kolej’de bir edebiyat matinesinde çekilmiş.

Sağda Leyla Erbil, solda Selma Tükel, ortada Sait Faik… Çalışma odasında da Sait Faik’le birlikte Orhan Veli’nin mezarı başında çekilmiş bir fotoğraf ile Balıkpazarı’nda, o yıllanmış Cumhuriyet Meyhanesi’nde ikisini yan yana gösteren bir başka fotoğraf daha vardır.

Aynı odada Sait Faik’in kitapları özel bir yerde durur.İşte o özel yerin içine, iki imza girer sahneye çocuklar.

İkisi de hatıradan öte, bildiğin yara izine dönüşmüş…Sait Faik, 24 Şubat 1954 günü “Şimdi Sevişme Vakti” kitabını Leyla Erbil’e şöyle imzalamış:“Canımı al istersen”Ondan bir ay sonra 27 Mart 1954’te ise “Alemdağ’da Var Bir Yılan”a şunları yazmış:“Seni anlıyorum anlamasına.

Anlamıyor gözükmem işime gelmediği içindir.

Bu kitapta seni anladığımı ispat edecek hikayeler olmalı.

Ama seni seviyorum.

Sen de beni anla istersen”Sait Faik’in gösterişsiz olduğu kadar kendini hissettiren cümleleri…Ama işte tam burada, Salah Bey’in odada dolaştırdığı eser bizi çalışma odasına sokar; orta sehpaya bırakır.Leyla Erbil’in çalışma odasındaki orta sehpanın üzerinde kalp şeklinde bir de çakmak var.

Çakmağın üzerinde Nazım Hikmet’in yanlamasına bir yüz resmi var.

Altında da Balaban’ın imzası… Leyla Hanım’a bu çakmağı bir gün Sait Faik Hisar vapurunda hediye etmiş.Ölümünden kısa bir süre önceki bir anı bu, 1954 yılının Nisan ayı...“Alemdağ’da Var Bir Yılan” yeni yayınlanmış.Leyla Erbil o sırada Edebiyat Fakültesi’nde talebe...

O gün okulu asmış, Sait Faik’le olmayı tercih etmiş.

Vapurda camın kenarında karşı karşıya oturmuşlar.

Sait Faik; Ahmed Arif nasıl bakıyorsa o sırada Leyla’ya, öyle bakıyor ona.Sait Faik ille de evlenmek istiyor onunla.

O ise o havada hiç değil.

O yüzden çakmağı alırken, belki de hayatının en gaddar lafı çıkar ağzından:“Bu çakmağın işini kolaylaştıracağını sandın değil mi?”Sait Faik’in içinde bir şeyler kırılır—kırılmasa zaten bu kadar yazılmazdı.O sırada Leyla “Yeşil Muşambalı Adam”la (Nevzat Özmeriç) “nişanlıdır” ama o yanlarında yok, oysa üçü hep beraber dolaşırlar.

Bir gün Sait Faik sorar, “Peki ben neyim, o adam sevgilinse?” diye.

Leyla şu cevabı verir:“Sen dostumsun.

Onu erkek olarak seviyorum.

Seni seviyorum ama dostça.

Büyük bir yazarsın.

Öykülerinin vurgunuyum”“Yeşil Muşambalı” ukala bir sosyalisttir, Sait Faik’in hikayelerini umursaz bile, hatta bulduğu her fırsatta ona sosyalizm üzerine nutuklar çeker, Nazım’ı övüp durur.Bu nutuklar Sait Faik’in içinde bir şeyler kırar.Çocuklar Sait Faik’in Leyla’ya verdiği çakmak, Nazım Hikmet’in ona armağanıdır.

Bu çakmağı Leyla’ya vererek Nazım’ın onu ne kadar sevdiğini göstermek istiyor aslında ona.Bakın burada da bir edebi hal var: Kalp biçiminde bir çakmak, kalp işlerini kolaylaştırmıyor; tam tersine, daha da zorlaştırıyor…Başka bir gün Küçüksu Çayırı’nda Sait Faik aşkını tekrar Leyla Erbil’in ayakları dibine serer.

Leyla çayırın öbür ucuna kaçar, içinden gelen gülmeleri bastırmak istercesine.

Sait’e evet derse, her şeyin biteceğini düşünür Leyla.

Sait de aynı kaygıları taşıyor aslında.

Ne Leyla Sait’ten ne Sait Leyla’dan bir şey anlar.

Belki de anlamak ikisinin de işine gelmiyordur.

Sait Faik içinden şöyle geçirir:“Tanı, tanı, ilkin kendini tanı.

İşe, kendini tanımakla başla.

Sonunda beni de tanırsın.”Salah Bey, hikayeyi şöyle bitirir:“Sait, ötelerde pıtı pıtı fokurdayan Leyla’nın yanına varmayı düşünmüyordur.

Ama bir kuş, bir serçecik, Leyla’nın başından Sait’in başına, Sait’in başından da Leyla’nın başına konup duruyordur.”İşte böyle çocuklar… Salah Birsel’in cümleleri, “duyguyu” anlatmıyor sanki, duygunun üstüne bir kuş konduruyor, sen de bakıp kalıyorsun…Leyla Erbil Sait Faik’in 1954’teki cenazesine gitmedi…1955 senesinde Süleyman Demirel’in okul arkadaşı Yüksek Mühendis Mehmet Erbil’le evlendi, Ankara’ya taşındı.Ankara’da, sanatçı dostlardan oluşan yepyeni bir çevreye girdi.

Nezihe Meriçler, Can Yüceller, İlhan Berkler…İlk öykü denemesi “Uğraşsız”ı 1956 yılında yayımlattı, 4 sene sonra da ilk kitabı “Hallaç” yayımlandı.

İşte bu kitabının ikinci bölümünü Sait Faik’e adadı Leyla Erbil…Hürrem ElmasçıOdatv.com

İlgili Sitenin Haberleri