Haber Detayı
"Neden sürekli yorgunsunuz?" sorusu yanıt buldu: Modern çağın yeni kabusu 'dijital tükenmişlik'!
Gün içinde enerjiniz sebepsiz yere tükeniyor, sabahları yataktan kalkmakta zorlanıyor musunuz? Uzmanlar, dillerden düşmeyen "çok yorgunum" şikayetinin perde arkasındaki biyolojik ve dijital gerçekleri açıkladı. İnsan bünyesi teknolojik hıza yenik düştü.
Medicana Sağlık Grubu Psikiyatri Bölümü’nden Dr.
Öğretim Üyesi Müge Yaşar, günümüz insanının en büyük açmazını masaya yatırdı.Yorgunluğun tek başına bir hastalık olmadığını belirten Yaşar, bu durumun modern yaşamın getirdiği ağır bir fatura olduğuna işaret etti.Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr.
Öğretim Üyesi Müge Yaşar, "Sürekli yorgunluk bir teşhis değil, bir sonuçtur.
Arkasında depresyondan kaygıya, uyku bozukluklarından iş yaşamının baskılarına kadar uzanan geniş bir neden yelpazesi vardır.
Bunda modern yaşamın koşturmacası, dijital yük ve pandemi sonrası dönemin etkisi var.
Ancak bu durum, çoğunlukla var olan depresyon, anksiyete, tükenmişlik, uyku bozuklukları gibi tanıların yeni yaşam koşulları altında daha yoğun yaşanması şeklinde ortaya çıkıyor.
Yorgunluk aslında yeni bir tanımlama değil ama çağın yeni dili haline geldi" diyerek durumu özetledi.Dünya Sağlık Örgütü'nün tükenmişlik sendromunu (burn-out) bir hastalık olarak değil, iş yaşamına özgü bir stres yanıtı olarak tanımladığını hatırlatan Yaşar, "Dünya Sağlık Örgütü bunu bir hastalık değil, iş yaşamına özgü bir stres yanıtı olarak sınıflar.
Enerji tükenmesi, işle duygusal uzaklaşma, mesleki verimlilikte azalma...
Görülüyor ki modern dünyanın temposu, insan biyolojisinin kaldıramadığı kadar hızlı ilerliyor.
Bu nedenle yorgunluk, bugün artık bir toplum meselesi haline geldi" ifadelerini kullandı.BİLDİRİMLER VE MÜKEMMEL HAYATLAR BEYNİ KEMİRİYORTeknolojinin gelişmesiyle birlikte beynin sürekli uyarana maruz kaldığını vurgulayan Dr.
Yaşar, "Bildirimler, mesajlar, aramalar, sosyal medyada kusursuz görünen hayatlar, ‘geride kalıyorum’ hissi, her an ulaşılabilir olma beklentisi gibi durumlar ruh sağlığında dijital tükenmişlik veya sosyal medya yorgunluğu olarak adlandırılan yeni bir tabloya neden oluyor.
Yoğun iş temposu, şehir yaşamı ve dijital uyarana maruz kalmak, insan beynini yüksek alarm durumunda tutabilir.Bu da kronik strese neden olarak vücudun sempatik sinir sistemini sürekli aktive eder.
Kortizol ve adrenalin seviyelerinin yükselmesiyle bedeni sürekli savaş ya da kaç halinde tutar.
Bu durum biyolojik olarak ‘allostatik yük’ yani vücudun kronik stres karşısında uyum sağlamaya çalışırken yıpranma bedeli kavramıyla açıklanabilir.
Kronik stres; otonom sinir sistemi ve inflamatuvar yanıtları aktive ederek hem fiziksel hastalıklara hem zihinsel yorgunluğa zemin hazırlamaktadır" açıklamasını yaptı.Sosyal medyanın yarattığı psikolojik tahribata dikkat çeken Yaşar, "Sosyal medya bağımlılığı arttıkça anksiyete, depresyon, yorgunluk, tükenmişlik hissi ve dikkat eksikliği de artıyor" uyarısında bulundu.Literatürde yeni kavramların tartışıldığını belirten uzman, "Diğer bir açıdan bakacak olursak literatürde ‘sosyal medya yorgunluğu’, ‘teknostres’, ‘Fear of Missing Out (FoMO)’ bir şeyleri kaçırma, geri kalma korkusu’ gibi kavramlar artık ciddi şekilde çalışılıyor.
FoMO ve sosyal medya bağımlılığı arttıkça anksiyete, depresyon belirtileri, yorgunluk ve tükenmişlik hissi, dikkat eksikliği artıyor" değerlendirmesinde bulundu.KURTULUŞ REÇETESİ: 'HAYIR' DEMEYİ ÖĞRENİN VE FİŞİ ÇEKİNSürekli yorgunluğun, bedenin ve zihnin alarm sistemi olduğunu aktaran Dr.
Öğretim Üyesi Müge Yaşar, bu noktada çözümün, yaşam ritmini yeniden ayarlamakta ve gerekirse bir ruh sağlığı uzmanından destek almakta olduğunu vurguladı.Özellikle biraz yavaşlamanın, gerekirse durmanın ve dinlenmek gerektiğinin altını çizen Dr.
Öğretim Üyesi Müge Yaşar, sözlerine şöyle devam etti:"Pandemi döneminden sonra artan ekran süresi, özellikle gençlerde ve çalışanlarda uyku bozukluğu, daha az hareket ettiğimiz daha çok oturduğumuz bir yaşam, anksiyete ve özgüven sorunları ile ilişkilendiriliyor.
Bu nedenle artık dijital hijyen / dijital detoks önerilerini daha aktif şekilde gündeme gelmeye başladı.
Dijital detoks, zaman yönetimi ve sınır koymak, yorgunluk ya da tükenmişlik hissine iyi gelebilir.
Bu davranışlar, zihinsel yorgunluğu azaltmada bilimsel olarak kanıtlanmış ve son derece etkilidir.Sınır koyma becerisi tükenmişlikten korunmanın en önemli aracıdır.
Başkalarının taleplerine veya iş yüküne ‘hayır’ diyebilme becerisi, kişisel zamanı ve enerjiyi korur.
Sınır koymak, sadece başkalarına karşı değil, kişinin kendi mükemmeliyetçi iç sesine de sınır koymayı kapsamalıdır.
Dijital detoksta ise özellikle yatmadan bir saat önce tüm ekranların kapatılması, beynin uyku hormonu olan melatonin salgılamasına yardımcı olabilir.
Belirlenen saatlerde bildirimleri kapatmak, sürekli tetikte olma hâlini azaltabilir.
Zaman yönetimini ise sadece görevlerin listelenmesi olarak değerlendirmeyin.
Gün içinde enerjinin yüksek olduğu saatleri belirleyip en zorlu bilişsel görevleri bu saatlere yaparak, bilişsel tükenmeyi önleyebilirsiniz."Yorgunluk ve tükenmişlik halinden korunmanın yollarına değinen Dr.
Öğretim Üyesi Müge Yaşar, şunları kaydetti: "Herkesin uygulayabileceği stratejilerden biri farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizleridir.
Anı yaşamaya odaklanmak, zihnin sürekli geçmiş kaygıları veya gelecek endişeleri arasında dolaşmasını azaltabilir.
Düzenli diyafram nefesi, otonom sinir sistemini dengeleyerek dinlenme ve sindirimden sorumlu parasempatik sistemi aktive eder.
Enerjiyi tüketen değil, anlam ve amaç katan aktivitelere zaman ayırmak.
Aile, arkadaş, meslektaşlarla biraraya gelme, yalnızlığı ve tükenmişlik riskini azaltan en güçlü faktörlerden biridir.
Kendine karşı nazik olmak ve hatalı olduğunda veya zorlandığında kendini yargılamak yerine destek olmak mükemmeliyetçilikle mücadelede en etkili araçtır."