Haber Detayı
Yıl sonu yazıları
Yıl sonu yazıları
Yıl sonları her alanda olduğu gibi kültür-sanat dalında da bir yılın muhasebesini yapmak için fırsattır.
Bir yılda sinemadan tiyatroya, sergilerden dinletilere dek değişik sanat dallarında izlenenler, yıl bitimlerinde hem değerlendirmek hem de anımsatmak için bir kez daha topluca gözden geçirilir, bir bakıma gelecek zamanların araştırmalarına emanet edilirdi.
Ne var ki bu türden gelenekler zamanın değişkenlik kazanan alışkanlıkları yüzünden giderek azalıp yok ediliyor.
Her yılın özellikle de kültür-sanat dallarındaki yapıtları ya oldukça basit ve de zahmetsiz “en iyileri” gibisinden sıralamalarla ya da içlerinden birkaçının yer aldığı sığ yaklaşımlarla değerlendirilen bir toptancılığın kurbanı oluyor.
Yıl ya da mevsim sonları sanat alanına bu türden yaklaşımlara gereksinim duyulmaması, 90’lı yıllardan sonra ortaya çıktı.
Basında kültür-sanat sayfalarının azalıp bir kısmından tümüyle kaldırılması, TV’lerin bu alana öteden beri isteksiz yaklaşımları, süreli yayınların ise hem nitelik hem de nicelik açısından neredeyse belirli alanlarda yok denecek düzeye inmesi, ne yazık ki mevsim ve yıl sonu değerlendirmelerinin de azalıp yok olmasına zemin hazırladı.
YIL SONU YAZILARI GEREKLİLİK SAYILIRDI Sözü edilen yıllardan önce yalnızca yıl sonları değil, özellikle de sinema alanında hem mevsim başı hem de sonu yazıları yazmak bir gelenek değil onun da ötesinde bir gereklilik sayılırdı.
Önce yerli film yapımcılarıyla yabancı film ithal eden şirketler gazetelerde büyük boylarda o yılın film listelerini gazetelere verdiği boy boy ilanlarla “iftiharla” yayınlar, sonra da her gazetenin kültür-sanat alanındaki sinema eleştirmenleri bu listelerden yararlanarak “bu yıl göreceğimiz filmler” başlığı altında uzun -hatta kimi zaman birkaç gün sürecek diziler halinde- onları yorumlardı.
Bu tür yaklaşımlar mevsim sonlarında da yinelenir, bu kez “geçtiğimiz yıl izlediğimiz filmler” başlığında onlardan uzun uzadıya söz edilir, listede olup da sansüre ya da şirketin ihmaline takılıp gösterime girmeyen filmler de tek tek ayıklanıp listelenerek okurlara/sinemaseverlere duyurulurdu.
Yıl sonları yazılarında ise bir yılda izlenen yapıtların değerlendirmelerinin yanı sıra o yılda o alanda tüm olup bitenlerin bir çeşit yorumlamalı özeti verilirdi.
Filmler, akımlar, modalar, eğilimler, öne çıkanlar, düş kırıklığı yaratanlar, eskiler yeniler, yitirilenler ve de o yılın sözü edilen sanat dalındaki etkileriyle, o sanat dalının o yıldaki özellikleri bir kitabın özeti gibi özenle yazılıp aktarılırdı.
GELECEĞE NOT DÜŞEN YAZILAR Peki neden önemliydi bu türden yazılar?
Ya da yıldan yıla, kuşaktan kuşağa bir gelenek olarak gelmişti bu tür çalışmalar?
Bu tür yazıların yazılmasının tek nedeni geleceğe not düşmek, geleceğin bu konuda yazıp çizeceklerine bir belge, bir döküm, yıl yıl oluşturulmuş eksiksiz bir tutanak sunmaktı.
Bunları yalnızca okurlar değil, yazanlar da gazete ve dergilerden kesip saklarlar, giderek başı sıkıştıklarında onardan yaralanma yollarını seçerlerdi.
Edebiyatta adı konulmamış bu türden derlemeler, mevsim başı ve sonu ile yıl sonu yazıları kültür -sanat alanlarındaki her bir yazarının akla gelen ilk ve en yararlı başvuru kaynaklarından biri olurdu.
Hatta bazı yıllar -örneğin Varlık yayınlarının yaptığı gibi- oluşturulan yıllıklar yine aynı çalışmanın kitaplaşmış örnekleri olup her bir sanatçının kütüphanesinde baş sıraları alırdı.
BÜYÜK BİR BELLEK KAYBI Her bir şeyin hızla değişip dönüşüme neden olduğu bir zaman girdabında kimi zaman bırakın bir yılı bir günü bile yakalamak zor oluyor.
Ancak vazgeçilip, gereksinim duyulmayan bu türden çalışmaların yerleri de ne yazık ki doldurulamayıp hep boş kalıyor.
Ya da araştırmacılar ve meraklılar için eskiden çok kısa zamanda yapılacak çalışmalar, bu boş bırakılmalar sonucu uzun zaman tüketilmelerine neden oluyor.
Derken zahmete katlanılmayıp bu alandaki çalışmalar azaldıkça azalıyor.
Geçmiş zamana ait her bir şeye ulaşılıp da son çeyrek yüzyıla ait hiçbir şeye ulaşamamak, ona ait hiçbir şey bulamamak sanırım yalnızca bugünün değil, giderek yazılıp çizilmedikleri için geleceğin de büyük bir sorunu olarak karşımıza çıkacak.
Kısacası özellikle de kültür-sanatın yazımı aşamasında büyük bir bellek kaybının olduğunu söylemek bir iddia değil gerçek oluyor.