Haber Detayı
Tarihsel tartışma ve gerçekler…
Tarihsel tartışma ve gerçekler…
Türk toplumunda, Cumhuriyet ve özellikle çok partili demokrasi serüvenimiz boyunca en çok tartışılan konulardan / olgulardan biri de laikliktir.Atatürk devrimini inceleyen kimi yabancı uzmanlar, Cumhuriyet’in en önemli kazanımının “laiklik” olduğunu belirtirler.Ben ise Türk Devriminin bir bütünsellik içinde incelenmesini önemsiyorum…İki nedenle böyle bir yaklaşımı tercih ediyorum:Birincisi bizim laiklik anlayışımız “ithal” değildir; binlerce yıllık uygarlığımız ve devlet yönetme geleneğimizin bir sonucudur..İkincisi de “laikliğin” yanı sıra diğer tüm kazanımlarda da, Anadolu insanının emeği, alın – teri, gözyaşı ve katkısı ve katılımı vardır…Evet, öz olarak “devlet ile din işlerini ayırmak” diye tanımlanan laikliği ele aldığımızda ilk olarak şu tespiti anımsayalım: Devlet yönetimi sonuçta siyasal kararları gerektiren ve herkese eşit davranış beklenen faaliyetleri gerektirir; bu bağlamda hiçbir siyasal yapısallık kendisini dine, inanca taşıtacak kadar “mükemmel”, “kusursuz” ve kararları itibariyle sonsuza kadar “tartışmasız” olamaz…Ancak öte yandan, hiçbir dini görüş veya inanç birikimi de “siyasallaşarak” kendi özünü, nüvesini, masumiyetini, değerler manzumesini, doğal yasalardan oluşan içeriğini, hakkıyla “koruyamaz”… Sonuçta devleti dini tercihlere, dini de devlet işlerine karıştırmamak, en esaslı ve esenlikli yol olarak belirir.Aksi geçerli olduğu takdirde “ezen ve ezilen”; “sömüren ve sömürülen” ilişkisi belirir.Yukarıda da belirttiğim gibi, laiklik, bizim binlerce yıllık devlet geleneğimizle bağdaşır.Gerçekten tarihte kurduğumuz devletlerin başarılı olduğu dönemlerin hemen tümünde alınan kararlarda dinin, inancın kurumsal bir ağırlığından söz edilemez.Buna karşılık İslamiyeti yanlış ve dahası yanlı yorumlayanlar ve çoklukla Türkiye’ye “dışarıdan” bakan ve Anadolu Müslümanlığını adeta görmezden gelen kimi çevreler, özellikle, “kadının” toplumsal hayattaki yerinin minimize edilmesini öğütlemiş veya övmüşlerdir!Oysa hem toplumsal geleneklerimiz hem Cumhuriyet değerlerimiz açısından kadınlarımıza büyük önem verilmiş ve kadın erkek el ele eşitlikçi bir düzen kurulabilmiştir.Gerçekten bugün hangi inançtan olurlarsa olsunlar, kadınlarımız, hayatın her alanındalar: Validirler, Kaymakamdırlar, Subaydırlar, Akademisyendirler, Gazetecidirler, Sanatçıdırlar, Sporcudurlar; tüm bu güzel tabloyu garantileyen ve perçinleyen ise inancımız ve tarihimizle örtüşen laiklik ilkesi ve onun karma okullar ve köy okulları (keşke yaşatılsaydı) başta, kararlı kurumsallığıdır.Bizim laik / kurumsal yapımız; Tercüme değil teliftir.“Yabancı” değil Ulusaldır, yerlidir.“Yapay” değil doğaldır!“Dikte edilmiş değil” toplum tarafından yaşanagelmiş ve içe sindirilmiştir.Bizim laiklik anlayışımız; On bin yıllık büyük uygarlığımızla barışık, Anadolu’nun Müslümanlığıyla bağdaşık, Allah'a aracısız erişilmesini öğütleyen Kitabımızla bir'dir…Bu bağlamda, Milletimiz, tarihiyle, inancıyla, bayrağıyla, geleceğe dair müşterek umutlarıyla bir bütündür…Yunus'un, Mevlana'nın, Hace Bektaş'ın hakça yolunda,Atatürk'ün aydın ışığında var’ol ve ebediyen esen kal Türkiye'm…Dr.
R.Bülend Kırmacır.b.kirmaci@gmail.com