Haber Detayı
Rekabet Kurumu, 2026’da dijital ekosistemi yakından izleyecek
Rekabet Kurumu, 2026’da dijital platformlardan algoritmik fiyatlamaya, start-up devralmalarından gıda piyasalarına kadar uzanan geniş bir yelpazede yeni nesil rekabet risklerini mercek altına alacak. Rekabet Kurumu Başkan Birol Küle, yapay zekâ, mobil ekosistemler ve büyük teknoloji şirketlerinin hamlelerinin artık rekabet politikaları için zorunlu bir denetim alanı haline geldiğini vurguladı
DUYGU GÖKSU / ANKARA Türkiye ekonomisinin tedarik zincirlerinin yeniden yapılandığı, dijitalleşmenin hız kazandığı bir dönemden geçtiğini söyleyen Rekabet Kurumu Başkanı Birol Küle, bu nedenle hem temel tüketim ürünlerini hem de hızla dönüşen dijital ekosistemi yakından izlediklerini dile getirdi.
Gıda ve hızlı tüketim ürünlerinden dijital platformlara, medya ve işgücü piyasalarından ödeme sistemleri, cam, inşaat, tüketici elektroniği ve otomotive kadar çok geniş bir alanda yoğun çalışmalar yürüttüklerini aktaran Küle, dijitalleşmeyle birlikte platform davranışları, algoritmaların fiyatlamaya etkisinin, komisyon yapıları ve veri kullanımına ilişkin sorunların daha sık ortaya çıktığını ifade etti.
Dijital pazarlarda, Apple, Google, Sahibinden ve Kariyernet gibi büyük platformlar hakkında yürüyen soruşturmalar ile mobil ekosistemler sektör incelemelerinin devam ettiğini dile getiren Küle, “Medya tarafında sinema dağıtımı, yerli dizilerin uluslararası satışı, kast ajansı–menajerlik faaliyetleri ve dijital video platformları gibi alanlarda önemli dosyalar yürütüyoruz” diye konuştu.
Küle, ayrıca işgücü piyasalarında çalışan devrini kısıtlayan anlaşmaların son yıllarda öne çıkan bir ihlal türü haline geldiğini belirterek, “Bu alanda farklı sektörlerde çok sayıda karar aldık ve incelemelerimiz sürüyor.
Ödeme sistemleri, cam, inşaat, tüketici elektroniği ve otomotiv gibi geniş kitleleri etkileyen sektörlerde de rekabetçi yapıyı korumak için aktif bir gündemimiz var” dedi. “Start-up devralmaları çift yönlü etki yaratıyor” Dijital platformlar, yazılım, fintech ve sağlık teknolojileri gibi alanlarda start-up devralmalarının inovasyonu hızlandırabildiği gibi potansiyel rekabeti ortadan kaldırma riski de taşıdığına dikkat çeken Küle, bu alandaki işlemlerin cirodan bağımsız şekilde yakından izlendiğini söyledi.
Birleşme ve devralma incelemelerinde start-up ekosistemini değerlendiren Küle, start-up devralmalarının çift yönlü etki yaratan bir konu olduğuna işaret ederek, “Bu yatırımlar, erken aşamadaki girişimlerin ürün geliştirme süreçlerini hızlandırıyor, ölçek ekonomisine ulaşmalarını mümkün kılıyor, böylece inovasyon üzerinde olumlu etki gösteriyor.
Ancak, özellikle aynı veya yakın pazarlarda faaliyet gösteren girişimlerin devralınmasının, potansiyel rakiplerin ortadan kalkmasına yol açabildiğini de vurguladı.
Küle, “Bu da inovasyonun tek elde toplanması ya da ‘öldürücü devralma’ dediğimiz, gelecekte rekabet yaratma ihtimali olan projelerin raf kaldırılması riskini beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı. “En fazla işlem bildirimi bilişim teknolojileri ve platform hizmetlerinde” Start-up’ların düşük ciroları nedeniyle birçok işlemin geçmişte bildirim kapsamına girmemesinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tartışma yarattığını hatırlatan Küle, “Biz bu nedenle 2022’de bir düzenleme yaptık ve dijital platformlar, yazılım, fintech, sağlık teknolojileri gibi alanlarda ciro eşiklerinden bağımsız izin zorunluluğu getirdik.
Böylece inovasyon yoğun sektörlerde kritik işlemleri denetim kapsamına aldık.
Bugün en fazla işlem bildirimini ‘bilişim teknolojileri ve platform hizmetleri’ alanında alıyoruz.
Bu da düzenlemenin doğrudan etkisini gösteriyor” diye konuştu.
Ayrıca büyük teknoloji şirketlerinin artık doğrudan satın alma yerine, yapay zeka temelli girişimlerle uzun vadeli stratejik ortaklıklara yöneldiğine dikkat çeken Küle, “Microsoft–OpenAI, Meta–ScaleAI, Amazon–Anthropic gibi ilişkileri bu kapsamda yakından inceliyoruz.
Bu iş birliklerinin de devralmalar kadar ciddi rekabet etkileri olabiliyor” dedi.
Algoritmalar arası fiyat koordinasyonu yeni nesil rekabet risklerini ortaya çıkardı Rekabet Kurumu Başkanı Birol Küle, öğrenen algoritmaların insan müdahalesi olmaksızın fiyat koordinasyonuna yol açabildiğine dikkat çekerek, yapay zekâ temelli fiyatlama sistemlerinin artık rekabet politikaları açısından zorunlu bir denetim alanı hâline geldiğini söyledi.
Yapay zekânın artık fiyatlama stratejilerinin merkezine yerleşmiş durumda olduğunu, öğrenen algoritmaların fiyat koordinasyonuna yol açarak yeni nesil rekabet risklerini ortaya çıkarabildiğini vurgulayan Küle, algoritmaların yarattığı dönüşümün, rekabet otoriteleri için artık tercihe bağlı bir inceleme alanı değil, zorunlu bir politika başlığı olduğunu söyledi.
Hem kural tabanlı algoritmalar hem de öğrenen algoritmaların çok farklı rekabet riskleri doğurabildiğini söyleyen Küle, “Kural tabanlı sistemler genelde otomatik fiyatlama için tercih ediliyor.
Çevrimiçi platformlarda rakip fiyatlarına göre anlık güncellemeler yapılabiliyor.
Bu alanda geçtiğimiz yıl yürüttüğümüz soruşturmada Trendyol ve Hepsiburada’dan, satıcıların fiyatlarını sabitlemeye yol açabilecek algoritmaların kullanılmaması yönünde taahhütler aldık” diye konuştu.
Kişiselleştirilmiş fiyatlamada algoritmanın, tüketici verilerini kullanarak her bireyin ödemeye razı olduğu fiyatı tahmin edebildiğini, bunun da şirketin tüketici refahının tamamına yakınını üstlenmesine yol açabilecek güçlü bir mekanizma olduğunu söyleyen Küle, “Henüz bu konuda somut bir dosyamız yok ancak uluslararası gelişmeleri çok yakından izliyoruz” dedi. “Algoritmik danışıklık kritik” Öğrenen algoritmaların ise daha karmaşık olduğunu, bir yandan kişiselleştirilmiş fiyatlamayı mümkün kıldığını, diğer yandan insan müdahalesi olmaksızın fiyat koordinasyonuna yol açarak ‘algoritmik danışıklılık’ olarak adlandırılan yeni nesil rekabet risklerini ortaya çıkarma potansiyeli olduğunu söyleyen Küle, “Algoritmik danışıklılık daha kritik.
Öğrenen algoritmalar birbirlerine uyum sağlayarak fiyatları rekabetçi seviyelerin üzerine çıkarabiliyor.
Bu nedenle kurum olarak derin öğrenme ve pekiştirmeli öğrenme tekniklerini kullandığımız özel bir proje yürütüyoruz.
Amacımız piyasalarda koordinasyon ihtimalini proaktif olarak tespit edebilmek.
Özetle, algoritmaların yarattığı dönüşüm, rekabet otoriteleri için artık tercihe bağlı bir inceleme alanı değil, zorunlu bir politika başlığı” ifadelerini kullandı. “Gıdada zam tarihleri ve oranlarına ilişkin bilgi paylaşımı şikayetleri yükseldi” Hem Türkiye genelinde hem de Ege Bölgesi’nde şikâyet sayısında ve konu çeşitliliğinde belirgin bir artış olduğunu söyleyen Küle, “Fiyat anlaşmaları, bölge ve müşteri paylaşımı gibi klasik ihlallerin yanı sıra enflasyon dönemlerinde zam tarihleri ve oranlarına ilişkin bilgi paylaşımı şikâyetleri özellikle gıda sektöründe ciddi biçimde yükseldi” dedi.
Ege’de rekabet bilinci güçleniyor Ege ve İzmir özelinde, süt, maya, hazır beton ve denizcilik gibi bölgenin ekonomik dokusuyla ilişkili sektörlerde yoğunlaşma olduğunu söyleyen Küle, “Örneğin çiğ süt piyasasında üreticilere yönelik baskıları engellemek amacıyla aldığımız geçici tedbirlerin Ege’de sahada hızlı bir karşılık bulduğunu gözlemledik.
Maya sektöründe Ege’li fırıncı esnafının şikâyetleri üzerine iki üretici ve 10 bayiye ceza uyguladık.
Aydın’daki hazır beton soruşturmasında ise 15 firmaya toplam 190 milyon TL ceza verdik.
Bu tablo, bölgedeki aktörlerin rekabet bilincinin güçlendiğini ve Kurumun müdahalelerinin sahada somut etki yarattığını gösteriyor” değerlendirmelerinde bulundu. “Tarım ve gıda yine öncelikli sektörlerimiz arasında” Rekabet Kurumu’nun 2026 gündeminin hem dijitalleşmenin getirdiği yeni rekabet riskleri hem de temel sektörlerdeki yapısal sorunlar doğrultusunda şekillenmeye devam edeceğini belirten Küle, “Şu anda yaklaşık 20 sektörde yürüttüğümüz 51 aktif soruşturma bulunuyor.
Tarım ve gıda yine öncelikli alanlarımızdan biri olacak.
Tohum ve fide pazarları, alkolsüz içecekler ve özellikle süt–süt ürünleri sektöründe devam eden kapsamlı dosyalar hem üreticiyi hem tüketiciyi korumayı hedefliyor” ifadelerini kullandı. “Dijital pazarlar kritik başlıklar arasında” Dijital pazarlarda platform davranışları, ağ etkileri, veri yoğun iş modelleri ve mobil ekosistemlerdeki rekabet risklerin kurumun kritik başlıkları arasında yer alacağını vurgulayan Küle, “Perakende, sigorta, finans, dayanıklı tüketim, otomotiv lastiği, gemi inşa–tersanecilik, MDF–yonga levha ve denizcilik hizmetleri gibi sektörlerdeki incelemeler de devam edecek.
Bu alanlarda sadece ürün ve hizmet piyasalarını değil, işgücü piyasalarını etkileyen rekabet risklerini de dikkate alıyoruz” diye konuştu.
Küle, medya sektöründe ise sinema filmlerinin dağıtımı ve gösterimi, yerli dizilerin uluslararası satışı, kast–menajerlik faaliyetleri ve dijital yayın platformları üzerinde yoğun bir çalışma takvimi olacağını belirterek, bu alanlarda daha şeffaf ve rekabetçi bir yapı oluşturmayı amaçladıklarını sözlerine ekledi.