Haber Detayı
İtibar suikastının görünmeyen ekonomik maliyeti
İtibar suikastı, bugün sadece bireyleri veya kurumları hedef alan etik bir sorun değil; piyasa dengelerini ve yatırım kararlarını etkileyen ciddi bir ekonomik risk hâline geldi. Oluşan ekonomik maliyetin merkezinde ise güven kaybı var.
Dr.
Batuhan MUMCUİtibar suikastı; bireylerin, şirketlerin veya kurumların güvenilirliğini, doğrulanmamış iddialar, bağlamından koparılmış bilgiler ve manipülatif söylemler aracılığıyla sistematik biçimde aşındırmayı hedefleyen çok boyutlu bir süreçtir.
Bu süreç, çoğu zaman hukuki sonuçlar veya yargı kararları beklenmeden yürütülmekte; hedef alınan aktörün toplumsal, kurumsal ve ekonomik meşruiyetini zedelemeyi amaçlamaktadır.Geleneksel yaklaşımlarda itibar suikastı daha çok etik, iletişimsel veya bireysel bir sorun alanı olarak ele alınırken, günümüz ekonomik yapıları bu yaklaşımın yetersiz kaldığını göstermektedir.
Zira modern ekonomilerde itibar; yalnızca algısal bir unsur değil, piyasa değerlerini, yatırım kararlarını ve sermaye tahsis süreçlerini doğrudan etkileyen iktisadi bir değişken hâline gelmiştir.Finans literatürü, güven unsurunun ekonomik sistemlerde “örtük ama belirleyici” bir sermaye biçimi olduğunu ortaya koymaktadır.
North (1990), kurumsal güvenin işlem maliyetlerini düşürdüğünü ve piyasa etkinliğini artırdığını vurgularken; Shiller’in “anlatı ekonomisi” yaklaşımı, piyasa aktörlerinin verilerden önce hikâyelere ve anlatılara tepki verdiğini göstermektedir (Shiller, 2017).
Bu çerçevede, sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden yayılan gerçek dışı veya çarpıtılmış anlatılar, ekonomik karar alma süreçlerinde rasyonel beklentileri bozabilmektedir.Dijitalleşme, algı ekonomisi ve piyasa davranışlarıDijitalleşme; bilgiye erişimi demokratikleştirirken, aynı zamanda dezenformasyonu düşük maliyetli ve yüksek etkili bir araç hâline getirmiştir.
Sosyal medya algoritmaları, doğrulanmamış içeriklerin hızla yayılmasına olanak tanımakta; bot hesaplar, anonim ağlar ve koordineli paylaşımlar yoluyla ekonomik aktörler hedef alınabilmektedir.Keynes’in beklentiler teorisinde vurguladığı üzere, ekonomik aktörlerin geleceğe ilişkin kararları yalnızca “nesnel bilgiye” değil, aynı zamanda “ortak kanaatlere” ve hâkim algılara dayanır (Keynes, 1936).
Bu nedenle, itibar suikastı niteliği taşıyan içerikler; varlık değerlerinden risk primlerine, kredi maliyetlerinden yatırım erteleme kararlarına kadar geniş bir etki alanı yaratabilmektedir.Ampirik çalışmalar, algı şoklarının özellikle portföy yatırımları üzerinde kısa vadede güçlü fiyatlama etkileri yarattığını ortaya koymaktadır.
Uluslararası literatürde ‘duyarlılık (algı) kaynaklı sermaye hareketleri’ (sentiment-driven flows) olarak tanımlanan bu süreç, sermaye hareketlerinin yalnızca makroekonomik göstergelere değil, algılanan risklere de duyarlı olduğunu göstermektedir (Stiglitz, 2000).Türkiye ekonomisi bağlamında itibarın stratejik önemiTürkiye ekonomisi; üretim kapasitesi, çeşitlenmiş sektör yapısı ve dinamik iç pazarıyla güçlü bir ekonomik zemine sahiptir.
Bununla birlikte küresel finansal entegrasyonun doğal bir sonucu olarak, algı kanalları üzerinden yayılan söylemler piyasa davranışlarını etkileyebilmektedir.
Bu durum, ekonomik yapının zayıflığına değil; küresel finansal sistemde algı ve beklentilerin artan belirleyiciliğine işaret etmektedir.Türkiye’de zaman zaman gözlemlenen ani piyasa dalgalanmalarının bir kısmı, temel ekonomik göstergelerde ani bozulmalar olmaksızın gerçekleşebilmektedir.
Özellikle sosyal medyada yayılan doğrulanmamış iddiaların, takip eden kısa vadede sert finansal hareketlere yol açabiliyor olması; anlatı temelli piyasa davranışlarının bir sonucudur.Bu durum, Akerlof’un asimetrik bilgi teorisiyle uyumludur.
Bilgi kirliliği arttıkça, yatırımcılar ve ekonomik aktörler “iyi” ile “kötü” arasındaki ayrımı yapmakta zorlanmakta; bu da riskten kaçınma ve/veya gerçek riski analiz etme davranışını güçlendirmektedir (Akerlof, 1970).
Sonuç olarak, itibar suikastı niteliği taşıyan paylaşımlar, ekonomik aktörlerin maliyetlerini artıran dolaylı bir vergi etkisi yaratabilmektedir.Türk hukuk sisteminde itibarın korunması, yalnızca bireysel haklar kapsamında değil; ekonomik düzenin sağlıklı işleyişi açısından da önem taşımaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 216, 217/A ve 267. maddeleri; halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma, piyasayı bozucu eylemler ve iftira fiillerini düzenleyerek ekonomik düzenin korunmasını amaçlamaktadır.Bu hukuki çerçeve, itibar suikastının yalnızca etik değil; aynı zamanda ekonomik güvenliği ilgilendiren bir hukuk devleti meselesi olduğunu ortaya koymaktadır.
Gerçek dışı ve itibar zedeleyici paylaşımlar; yatırımcı güvenini aşındırarak sermaye tahsisinde verimsizliklere yol açabilmekte, kaynakların üretken alanlar yerine temkinli pozisyonlara yönelmesine neden olabilmektedir.Güvenin ekonomik değeriGünümüz ekonomilerinde en pahalı varlık güvendir.
Güvenin aşındığı bir ortamda piyasa mekanizmaları sağlıklı çalışmaz; yatırım kararları ötelenir, finansman maliyetleri yükselir ve ekonomik potansiyelin açığa çıkması gecikir.
Bu nedenle itibar suikastı, ölçülmesi güç ancak ekonomik etkileri son derece somut olan bir maliyet üretmektedir.Türkiye ekonomisinin uzun vadeli büyüme kapasitesi; yalnızca makroekonomik göstergelerle değil, itibarın korunması ve algı temelli saldırılara karşı kurumsal dayanıklılığın güçlendirilmesiyle de yakından ilişkilidir.
Bu çerçevede; ekonomik itibarın stratejik bir varlık olarak ele alınması, kamu ve özel sektörde hızlı, şeffaf ve doğrulanabilir iletişim mekanizmalarının güçlendirilmesi, dijital dezenformasyona karşı hukuki ve kurumsal kapasitenin artırılması, ekonomik güvenliği kapsayan bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi kritik politika alanları olarak öne çıkmaktadır.İtibar suikastı, bireysel ya da kurumsal bir tartışma başlığı olmanın ötesinde; ekonomik egemenlik, yatırım iklimi ve sürdürülebilir kalkınma ile doğrudan ilişkili yapısal bir meseledir.
Görünmeyen maliyetlerin görünür sonuçlara dönüşmemesi için, algı ekonomisinin dinamiklerini ciddiyetle ele alan kurumsal bir refleks geliştirilmesi kaçınılmazdır.KaynakçaAkerlof, G.
A. (1970).
The Market for “Lemons”: Quality Uncertainty and the Market Mechanism.
The Quarterly Journal of Economics, 84(3), 488–500.Keynes, J.
M. (1936).
The General Theory of Employment, Interest and Money.
London: Macmillan.North, D.
C. (1990).
Institutions, Institutional Change and Economic Performance.
Cambridge: Cambridge University Press.Shiller, R.
J. (2017).
Narrative Economics.American Economic Review, 107(4), 967–1004.Stiglitz, J.
E. (2000).
Capital Market Liberalization, Economic Growth, and Instability.
World Development, 28(6), 1075–1086. rünmeyen