Haber Detayı
Orhan Uğuroğlu gözlerden kaçan AKP metaforunu yakaladı: Pedal çevirme
Gazeteci Orhan Uğuroğlu, AKP'nin Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na verdiği 60 sayfalık raporunda yer alan ifadelere dikkat çekti.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na verdiği 60 sayfalık raporunda yer alan şu ifade her nedense dikkat çekmedi:“Biz bu meseleyi bir hedef olarak değil süreç olarak görmekteyiz.
Bu süreci en iyi ifade eden kavram ‘pedal çevirme’ metaforudur.
AK Partimiz bu meseleyi ‘dün olduğu gibi bugün de kendi iradesi ve siyaset anlayışıyla’ terörün sona ermesi ve 86 milyonun kardeşliği olarak ele almaktadır.”PEDAL ÇEVİRME METAFORU NEDİR Güney Afrika’da, Kuzey İrlanda’da, Kolombiya’da ve İspanya’da terörü sonlandırmada barış süreçlerini anlatmak için “You must keep pedaling to stay upright” benzetmesiyle de açıklanır.AKP raporundaki bu metafor, ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin bir defalık hamle değil, süreklilik gerektiren bir süreç olduğunu şöyle vurguluyor:Pedal çevirmeyi bırakırsan düşersin.Türkiye ile Suriye arasındaki gelişmeleri hatırlayalım:Tarih: 5 Eylül 2012Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dedi ki;“İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız.O gün de yakın.
İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız.Bilal’i Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.”AKP milletvekili olan gazeteci kardeşim Şamil Tayyar 10 Ekim 2012’de Beyaz TV’de katıldığı canlı yayında şunları söyledi:“Türkiye isterse, bunu iddialı bir şekilde söylüyorum, 3 saat içinde Şam’a varabilecek kapasitededir.
Savaşabilecek her türlü hazırlık yapılmıştır; yeter ki Türkiye’nin sabrı zorlanmasın.Şimdi herkes bir pozisyon alacaktır.
Esad’dan yana mı, değil mi?Bugün gelinen noktada Orta Doğu’da karşı taraf Türkiye’nin reflekslerini test edecektir.Bombalar yağacak, masum insanlar hayatını kaybedecek; ardından çevredeki tüm yerleşim birimlerinde korku yayılmaya devam edecektir.Buna rağmen Türkiye’nin eli kolu bağlanmış gibi sessiz kalması beklenecektir.Diğer taraftan, ‘Türkiye kavgaya taraf oldu’ denilecektir.
Oysa Türkiye büyük bir devlet olacaksa, bunun yolu buradan geçer.Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesini pasif bir dış politika anlayışı olarak yorumlayıp içine kapanırsanız, sizden ne köy olur ne kasaba.Tarih bunun örnekleriyle doludur.Türkiye, Suriye’ye sessiz kalabilir miydi?
Elbette kalamazdı.Tarihten gelen bağlarımız vardır; ama bunun da ötesinde Türkiye’nin geleceğe yönelik projeksiyonları ve hedefleri bulunmaktadır.40–50 yıl önce Cezayir bağımsızlığını kazandığında çekimser kaldık.
Bugün hâlâ bunun faturasını ödüyoruz.
Çekimser kalmanın bedeli ağırdır.”Aradan 12 yıl geçti.27 Kasım 2024: Amerika’nın başına 10 milyon dolar ödül koyduğu terörist başı Ahmet El Şara “Hedef Şam” diyerek harekat başlattı.7 Aralık 2024: Şam çevresi El Şara güçleri tarafından kuşatıldı; Suriye ordusu çekilme kararı aldı.8 Aralık 2024: Esad ülkeyi terk etti ve El Şara liderliğindeki örgütler başkentte kontrolü sağladı.Ne aylar süren bir Şam savunması görüldü, ne Suriye Ordusunun direnişi yaşandı,Şam düştü, Şamil’in “3 saat” iddiası Türk ordusu için elbette haklı çıktı, El Şara devlet başkanı oldu.İlk adım Türkiye’den.Suriye’de Esad rejiminin fiilen çökmesinin ardından, Ankara yeni yönetimle teması geciktirmedi.
Türkiye, sahadaki değişimi okuyan ve doğrudan adım atan ilk ülkelerden biri oldu.8 Aralık 2024: Esad’ın kaçtığı Şam’ın düştüğü gün Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın tek başına Şam’a gitti.
El Şara ile görüşüp Emevi Camii’nde namaz kıldı.Erdoğan’ın Emevi Cami dileği de gerçekleşti.16 Aralık 2024: ABD Başkanı Donald Trump, Esad’ın devrilmesine ilişkin değerlendirmesinde Recep Tayyip Erdoğan için şu ifadeleri kullandı:“Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin arkasında Türkiye var.
Erdoğan çok zeki bir lider.
Türkiye, Suriye’de kilit rol oynuyor.”Türk ordusu Şam’a girmedi ama Türkiye El Şara önderliğinde Esad’ın devrilmesinde ve Suriye siyasetinde hakimiyet kurmada önemli adımlar attı.
Atmaya da devam ediyor.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Mart 2025 tarihinde Şam yönetimi ile SDG arasında imzalanan 10 Mart Mutabakatı ile ilgili şunları söylemişti:“10 Mart mutabakatının altında imzası olanlar tarafından ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir.Mutabakatın suhuletle uygulanması; istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye’ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edecektir.”22 Aralık 2025: yani Esad’ın devrilmesinin 1.
Yılında Hakan Fidan, Yaşar Güler ve İbrahim Kalın Şam’a resmi ziyaret gerçekleştirerek El Şara ile görüştüler.Görüşmeden sonra şu açıklama yapıldı:“Türkiye, Suriye’deki güvenlik ve istikrarı bölgesel güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor ve bu konuda iş birliğini derinleştirme iradesini sürdürüyor.”Bu ziyaretten hemen sonra Şam’dan şu açıklama yapıldı:“Suriye hükümeti, Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) bağlı üç birliğin Suriye ordusunun yapısı içinde varlığını korumasını kabul ettiğini açıkladı.”El Şara yönetiminin bu kararı anlaşılan o ki Türkiye’nin talebi doğrultusunda gerçekleşti.PKK’nın kendisini feshetmesinden ve “Terörsüz Türkiye” açısından en önemli konu Şam yönetiminin 10 Mart Anlaşması çerçevesinde SDG / DSG ile yürüttüğü entegrasyon anlaşmasıydı.Sonuç şudur:Erdoğan, Şam, Şamil, El Şara derken Türkiye gerek Suriye’nin istikrarı gerek sınır ötesinde bir Kürt Özerk Bölgesi kurulmasının engellenmesi gerekse Türkiye’deki “Terörsüz Türkiye” hedeflerine adım adım yaklaşıyor.Erdoğan pedal çevirmeye devam ediyor…Orhan UğuroğluOdatv.com