Haber Detayı
2025’in en iyi bilim kurgu filmleri: Yapay zekâ çağında sinema
2025’in en iyi bilim kurgu filmleri hangileri? Yapay zekâ, teknoloji, kapitalizm ve politik paranoya temalarıyla öne çıkan yılın en dikkat çekici sci-fi yapımları...
Yapay zekânın 2025 boyunca hayatın merkezine yerleştiği, dünyayı dönüştürme potansiyelini açıkça ortaya koyduğu bir dönemde, birçok yönetmen rotayı bilim kurguya çevirdi.
Amaç, yalnızca yeni teknolojileri anlatmak değil; bu teknolojileri geliştiren güçlerin ve ortaya çıkardıkları sonuçların sorgulanmasıydı.
Zaten bilim kurgu, tarih boyunca toplumsal eleştirinin en güçlü araçlarından biri olmayı başardı.
Tür, geçmişte pek çok teknolojik gelişimi öngörmüş olsa da en etkileyici örneklerini, yazıldığı dönemin ruhunu yansıttığında verdi. “Frankenstein” Sanayi Devrimi’ne bir tepkiydi, “Star Trek” ise Soğuk Savaş’ın ideolojik gerilimlerini uzaya taşıyordu. 2025’in bilim kurgusu neyi tartışıyor?
Siyasi, ekonomik ve toplumsal yapıların teknolojik dönüşüme ayak uydurmakta zorlandığı 2025 gibi bir yılda, bilim kurgu bu sözde “ilerlemenin” bedelini tartışmak için ideal bir alan sundu.
Yılın filmleri umut ile karamsarlık arasında gidip gelirken, usta bilim kurgu yazarı Ray Bradbury’nin şu sözleri bir kez daha anlam kazandı: “Bilim kurgu, henüz var olmayan ama yakında ortaya çıkacak ve her şeyi kökten değiştirecek fikirlerdir.” Gişede zayıf, yaratıcılıkta güçlü bir yıl Her ne kadar “Dune” ya da “Everything Everywhere All at Once” gibi önceki yılların gişe ve ödül rekortmenleri bu yıl sahnede olmasa da, 2025 bilim kurgu açısından nitelikli yapımlar üretti.
Gişede öne çıkan tek büyük yapım, yoğun eleştirilere rağmen “Avatar: Fire and Ash” oldu.
Ancak ticari başarı eksikliği, yaratıcı filmlerin önüne geçmedi.
Aşağıda, 2025’in öne çıkan en iyi bilim kurgu filmlerini inceleyebilirsiniz. 5.
Frankenstein Guillermo del Toro’nun uzun süredir beklenen “Frankenstein” uyarlaması, görsel açıdan son derece etkileyici bir yapım.
Buzlarla kaplı manzaralar, gotik mekânlar ve Viktoryen dönemi yansıtan kostümlerle film, Mary Shelley’nin klasik hikâyesine yönetmenin kendine özgü estetik anlayışını ekliyor.
Oscar Isaac’in Victor Frankenstein yorumu ve Jacob Elordi’nin canavara getirdiği alışılmışın dışındaki yaklaşım, filmin en çok konuşulan yönleri arasında.
Netflix yapımı film, 2026 Oscarları için şimdiden birçok kategoride adaylık listelerine girmiş durumda.
Büyük hırs, dağınık anlatı Ancak film, hem edebi kaynağının hem de del Toro’nun önceki işlerinin zirvesine ulaşmakta zorlanıyor.
Teknolojik ilerlemenin etik bedeli gibi büyük bir soruyu ele alırken, anlatısal bütünlüğünü zaman zaman kaybediyor.
Yine de yapay zekâ ve teknolojinin sınırlarının tartışıldığı bir dönemde vizyona girmesi, filme ayrı bir anlam kazandırıyor. “Yapabiliyor muyuz?”dan çok “Yapmalı mıyız?” sorusunu hatırlatmasıyla dikkat çekiyor. 4.
Predator: Badlands “Predator: Badlands”, köklü bir seriyi alışılmışın dışında bir noktadan ele alıyor.
Bu kez avcı rolündeki Predator, hikâyenin merkezine yerleşiyor.
Dan Trachtenberg’in yönettiği film, bir köken hikâyesi gibi görünse de aslında bir “büyüme” anlatısı sunuyor.
Elle Fanning’in seslendirdiği android zoolog karakteri ve daha hafif tonu sayesinde film, serinin önceki yapımlarına kıyasla daha geniş bir izleyici kitlesine hitap ediyor.
Aksiyon da var, mesaj da Film; yüksek teknoloji silahlar, fizik kurallarını zorlayan sahneler ve seriye özgü sertlikten ödün vermiyor.
Ancak alt metninde, “gerçek avcı kim?” sorusunu sorarak insanlığı hedef tahtasına koyuyor.
Bu yönüyle yalnızca eğlenceli değil, düşündürücü de olmayı başarıyor. 3.
Companion “Companion” hakkında konuşmak zor, çünkü sürprizlerini bozmamak gerekiyor.
Drew Hancock’un bu pop bilim kurgu gerilimi, ilk büyük kırılma anına kadar kendini farklı bir tür gibi hissettiriyor.
Sophie Thatcher ve Jack Quaid’in başrollerini paylaştığı film, romantik ilişkilerdeki güç dengelerini ve teknolojinin bu dengeleri nasıl dönüştürdüğünü merkezine alıyor.
Yapay zekâ, ilişkiler ve kontrol Film, yapay zekâ destekli “yoldaş” uygulamaların ilişkileri nasıl oyunlaştırdığını ve cinsiyetçi kalıpları nasıl yeniden ürettiğini sorguluyor.
Bunu yaparken de temposunu hiç düşürmeyen, kara mizahla beslenen bir gerilim sunuyor.
Eğlenceli olduğu kadar rahatsız edici sorular sormasıyla da öne çıkıyor. 2.
Mickey 17 Bong Joon Ho’nun yönettiği “Mickey 17”, absürtlüğüyle gerçeğe ayna tutan bir bilim kurgu örneği.
Robert Pattinson’ın defalarca ölen ve yeniden “basılan” bir çalışanı canlandırdığı film, kapitalizmi uzayda hicvediyor.
Ofis hayatı… ama uzayda Film, modern iş hayatının anlamsızlığını ölüm döngüsü üzerinden anlatırken; sömürü, otoriterlik ve bilimsel ilerleme arasındaki ilişkiyi sorguluyor.
Mark Ruffalo ve Toni Collette’in abartılı ama bilinçli performansları, filmi sert bir politik hicve dönüştürüyor.
Sonuç olarak “Mickey 17”, güldürürken rahatsız eden ve izleyiciyi kendi faniliği üzerine düşünmeye zorlayan nadir yapımlardan biri. 1.
Bugonia Yılın en güçlü bilim kurgu filmi “Bugonia”, aynı zamanda 2025’in ruhunu en net yansıtan yapım.
Yorgos Lanthimos’un yönettiği film, iki komplo teorisyeninin, dünyayı yok etmeye hazırlanan bir uzaylı olduğuna inandıkları CEO’yu kaçırmasını konu alıyor.
Emma Stone ve Jesse Plemons’ın karşı karşıya geldiği film, politik paranoya, sınıf çatışması ve teknoloji elitlerini kara mizahla harmanlıyor.
Kimin suçu? “Bugonia”, şiddetin ve politik kaosun sorumluluğunu kime yüklememiz gerektiğini sorguluyor: Baskıya karşı çıkanlara mı, yoksa sistemin tepesindekilere mi?
Net cevaplar sunmuyor ama izleyiciyi rahatsız eden sorular sormaktan da çekinmiyor.
Bu yönüyle film, ileride 2025’e dönüp bakıldığında, dönemin toplumsal ruh halini en iyi anlatan bilim kurgu örneklerinden biri olarak anılmaya aday.