Haber Detayı
Filiz Kahveci Gökce: 'Buğra, demir kafes içinde bile umudunu kaybetmedi'
İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökce’nin cezaevinde kaleme aldığı 22 Metrekare Gökyüzü kitabı, İzmir’de düzenlenen imza günüyle okurla buluştu. Gökce’nin eşi Filiz Kahveci Gökce, eşinin cezaevi koşullarında ayakta kalma mücadelesini, üretim sürecini ve özgürlüğe dair hayallerini gazetemize anlattı.
Filiz Kahveci Gökce , Buğra Gökce’nin onurlu ve dirençli duruşunu hiçbir koşulda terk etmediğini belirterek, Buğra Gökce’nin ahlaki ve etik değerleri insan olma bilinciyle harmanlayan idealist bir kişilik olduğunu söyledi.
Kahveci Gökce, “Bu inanç, onun cezaevinde, bir hücrede, demir bir kafes içinde dahi umutlu, dirençli ve moralli kalmasını sağlıyor.
Demir kafes içinde bile umudunu kaybetmiyor” dedi.
Buğra Gökce için yazmanın ve üretmenin bir nefes alma biçimi olduğunu belirten Kahveci Gökce, “Hayatı boyunca çok çalışan, kendine değil topluma fayda üretmeyi hedefleyen bir bürokrat oldu.
Hayata her zaman bir akademisyen ve bilim insanı penceresinden baktı.
Tüm hukuki ve ahlaki zulümlere rağmen bir adım geri atmadı” diye konuştu.
Gökce’nin Ahmet Arif’in dizeleriyle hayata tutunduğunu ifade eden Kahveci Gökce, “Dayan kitap ile, dayan iş ile… Umut ile, sevda ile, düş ile” sözlerini hatırlattı. “22 METREKARE GÖKYÜZÜ, HAYATTA KALMA İHTİYACIYLA YAZILDI” Buğra Gökce’nin cezaevinde kaleme aldığı 22 Metrekare Gökyüzü kitabının yazım sürecini de anlatan Filiz Kahveci Gökce, kitabın cezaevine girildiği ilk andan itibaren tutulan günlükler ve yazılardan oluştuğunu söyledi. “Her gün dar bir alanda, belirsizlik ve haksızlıkla çevriliyken yazmak onun için zamana tutunma biçimi oldu” diyen Kahveci Gökce, kitabın edebi bir hedefle değil, hayatta kalma ihtiyacıyla doğduğunu vurguladı.
Kitabın yalnızca yaşananları değil, düşünsel sorgulamaları ve iç dünyadaki fırtınaları da yansıttığını belirten Kahveci Gökce, özgürlük kavramının eserde mekansal bir anlamın ötesine geçtiğini ifade etti. “Özgürlük, düşünmenin, hatırlamanın ve vicdanını kaybetmemenin adı haline geliyor” diyen Kahveci Gökce, Buğra Gökce’nin üretmeye devam etmesinin onun haksızlık karşısında içine kapanmayan, acıyı söze dönüştürebilen ve umudu başkalarına taşıma sorumluluğu hisseden yönünü ortaya koyduğunu söyledi. “CEZAEVİNDE EVLİLİK, HAYATTAN VAZGEÇMEMEKTİ” Cezaevi koşullarında evlenme kararına da değinen Filiz Kahveci Gökce, bu kararın zor koşullara rağmen hayattan vazgeçmemenin bir ifadesi olduğunu söyledi. “Bu evlilik, umutla, sevdayla ve düşle direnmek demekti” diyen Kahveci Gökce, evliliğin her iki tarafa da güç, sabır ve dayanıklılık sağladığını ifade etti.
Toplumda özellikle kadınlar açısından daha fazla sorgulanan bir karar aldıklarını belirten Kahveci Gökçe, “Ben bu kararı korkuya değil, onun sevgisine, yüreğine ve insan olarak güzelliğine yaslanarak aldım” diye konuştu. “İLK HAYALİMİZ BİRBİRİMİZE SARILMAK” Buğra Gökce’nin özgürlüğüne kavuşacağı güne dair hayallerini de paylaşan Filiz Kahveci Gökce, “İlk hayalimiz birbirimize sarılmak” dedi.
Gökce, ele ele özgürce gökyüzüne bakabilmeyi, aynı masada acele etmeden sohbet etmeyi istediklerini ifade etti.