Haber Detayı
Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikcioğlu, belediyedeki müfettiş baskısına dikkat çekti: 'Memurlar korkuyor, hizmete imza atmıyor'
Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikcioğlu Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Beşikçioğlu Müfettiş eksik olmuyor, şikayetçi değilim ama vaka sadece bizi incelemek değil, memuru tehdit etme boyutuna varan eylemlere dönüştü. Memurlar korkuyorlar, hizmete, eyleme imza atmamaya başlıyorlar dedi.
Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikcioğlu Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. - Behzat Ç izleyicinin kar şısına sistem dışı bir başkomiser olarak ç ıktı.
Halk Behzat Ç’yi benimsedi ve bir fenomen oldu.
Siz Behzat Ç ile aran ızda ne gibi benzerlikler g örüyorsunuz?
Behzat Ç, devlet için yeti ştirilmiş, vatansever bir adam.
Behzat Ç, kimsenin cesaret edemedi ği bir d önemde paralel yap ıyı anlattı.
Kabalığı hari ç di ğer b ütün unsurlar birebir benimle örtü ş üyor.
Babam Vak ıflar B ölge Müdürü iken onlarca evin sahibi olabilirdi.
O dönem böyle görevlerde bulunan insanlar ın ellerinde inanılmaz yetkiler vardı ama bizim yalnızca bir aile evimiz oldu.
Bu durumu şaka olarak babama s öyledi ğimde, şaka olmasına rağmen fır ça yemi ştim.
B öyle bir ailenin içerisinden yeti şmiş bir adamım.
Bence Behzat Ç ile bu yönden de benziyoruz.
Onun babas ı da asker, asker bir ailede yetişen Behzat Ç vatan ına karşı b üyük bir sevgiyle hareket ediyor, aksini gözü görmüyor.
Benim de öyle. ‘SANAT SİYASETTEN AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ’ - Aday oldu ğunuzda mesleğiniz nedeniyle eleştiriler oldu, bu eleştiriler ne kadar haklıydı sizce?
S öylence şu oldu “Sanat ç ıdan belediye başkanı olur mu kardeşim?”...
Bu b üyük bir cahil söylencesi asl ında.
Berberden, mimardan, bir ev kadınından belediye başkanı olabiliyor da sanat ç ıdan neden olmuyor, bu “olamama imajı” neden sanat ç ının üzerine yap ıştırılmış...
Bunun en b üyük nedeni 23 y ıllık siyasi iktidarın k ültür ve sanata olan yat ırımının g östergesi.
Zülfü Livaneli sanatç ıydı, siyasetin i çerisindeydi.
Fatma Girik bir sinema sanatç ısıydı, belediye başkanlığı yaptı.
C üneyt Ark ın da se çimlere girdi.
Fakat Fahrettin Cüreklibat ır ismini o zaman kimse bilmediği i çin kazanamad ı.
Özetle sanatç ı, her daim siyasetin i çerisinde olur.
Çünkü sanatç ı toplumsal vakaları tahlil eder.
Repertuvarına se çti ği oyunlarda topluma yol g österici olur.
Sanat siyasetten ayr ı d ü ş ünülemez. - Sanatç ı olmanız size nasıl bir katkı sağladı?
Sanat ç ı olmam g örünürlük bak ımından avantaj sağladı.
Kendimi anlatmak i çin u ğraşmadım.
Yıllarca televizyon aracılığıyla evlere girmişim zaten.
Oynadığım rollerde devlet adamının ne demek olduğunu anlatmışım, ülkenin en hassas noktalar ına parmak basmışım.
Sosyal hayatıma dikkat etmişim.
B ütün bunlar seyircimle olan ba ğımı g üçlendirdi.
Siyaset bunun ne demek oldu ğunu başta bilmediği i çin anlamad ı ama sonra işin i çine girince bunun nas ıl g üçlü bir ba ğ olduğunu fark ettiler. ‘YALAN BENİ ÇİLEDEN ÇIKARTIYOR’ - Sanat ç ılar genel olarak hassas kişilikleri ile bilinir.
Siyaset ise acımasız bir d ünya.
Sanatç ı kimliğinizle siyaset çi kimli ğinizin çat ıştığı anlar oluyor mu?
Evet, var.
Siyasetteki yalan beni çileden ç ıkartıyor.
Sahne üzerinde sanatç ı, rol kişisinin s öyledi ğini s öyler, yani rol yapar ve rol yapt ığını herkes bilir.
Siyasette yapılan rol ü vatanda ş bilmeden seyrediyor.
Şartlar b öyle olunca benim siyasette en gerildi ğim nokta, yalanın bu kadar basit bir şekilde s öyleniyor olmas ı.
Yoksa “sanat ç ı hassastır”...
Hayır, ben hassas falan değilim.
Bir idealim varsa sonuna kadar o idealde ilerlerim.
Medya d ünyas ı da öyle kolay bir dünya de ğildir, kendi i çinde klikleri, cemiyetleri vard ır.
S ürdürülebilir bir i ş yapmanız çok mümkün olmayabilir. - Medya dünyas ında kıskan çl ık çok konu şulur, siyasette de aynı...
Biraz öyle.
Evet. ‘KENDİMİ GERİDE TUTUYORUM, İŞİME ODAKLANIYORUM’ - Siyasiler g örünür olmak, tan ınmak i çin çaba harcar, sizin buna ihtiyac ınız olmadı.
Kıskan çl ık hissediyor musunuz?
Tam da bu nedenle, “rol çalmak” gibi dü ş ünülmemesi için ben kendimi geride tutuyorum ve yapt ığım işe odaklanıyorum.
Se çim zaman ında aday adaylarıyla il çe içerisinde baz ı handikaplar maalesef yaşadık.
Bu işi becereceğimizi anlatmak zor oldu.
Size ş öyle örnek vereyim: Ben “30-35 meclis üyesi sokaca ğız” dediğimde çok ki şi g üldü.
Bu benim zihnimde çok a ğır gelen bir vaka olarak kaldı.
Yani “Bu adam da hi çbir şey bilmiyor, kalkmış burada 30-35 kişiyi meclise sokmaktan s öz ediyor” dediler.
O s ırada hi ç kimseyi tan ımıyorum, bir kadrom yok.
Herkes bunu biliyor, inanmadılar tabii.
Ben de hepsiyle tek tek takım elbisesine iddiaya girdim, çünkü tak ım elbisem yok.
Sonu çta 33 ki şi soktuk ve altı takım elbise kazandım. ‘İLK SERMAYEM GÜVEN’ - Hakl ı ç ıkmanız nasıl bir değişikliğe neden oldu?
Ondan sonra kırılmalar başladı.
İnsanlar benden kendilerine g üvenmemi istediler.
İnsan ilişkilerinde benim ilk sermayem g üvendir.
Ama o güven unsuruna zeval geldi ğinde o kişiyle ilişkimi yeniden tesis etmem g üç olur.
İlk etapta, herkese kendilerine g üvendi ğimi belirttim.
Se çimi ald ıktan sonra “Sizin bana g üvenme zaman ınız geldi” dedim ve ondan sonra hikaye gelişti.
Kıskan çl ıklar, çekememezlikler ve güvensizlik yerini beraber yürüyerek yap ılan işlerin ortaklığına bıraktı, başka bir kimyaya b üründü. - İ çinden geçti ğimiz d önemde siyasetin sanata etkisi nedir, sansür, müdahale veya bask ı yaşanıyor mu?
Benim emekli olma hikayem tam da bununla ilgili.
Cumhurbaşkanımızın Ordu Gen çlik Kollar ı ile yaptığı bir toplantıda Devlet Tiyatrosu’ndaki sanat ç ılar i çin “Paras ını ben veriyorum kardeşim, bu adamlar benim dediğimi yapacak” dedi.
Bu s özleri duydu ğumda turnedeydim ve d önü ş yolunda kafamda kavga ede ede gelirken radara girdim.
Polis memuru kardeşimiz beni çevirdi, “Ne yap ıyorsun sen valim” dedi.
İşte o yolda karar verdim, “Madem parasını sen veriyorsun, ben senin verdiğin parayla sanatımı yapmak istemiyorum” dedim ve emekli oldum.
Bu s öylemden sonra Devlet Tiyatrosu’nun gerilemesi ba şladı.
Çünkü sonras ında Devlet Tiyatrolarını ayakta tutan bir çok sanatç ı arkadaşımız da kurumu terk etti. - İ çeride mücadele etmek mümkün de ğil miydi?
M ümkün de ğildi.
CİMER denen bir vaka ç ıkmıştı.
Giyilen kost ümlere dahi kar ışan seyirciler vardı.
Seyirci kost üme, sanatç ının estetiğine karışamaz.
Ancak ideoloji olarak eleştirebilir.
Bir etek boyu y üzünden oyun kalkabilir mi, kostüm yüzünden Avrupa’ya ç ıkış yasağı getirilebilir mi...
Giysi ile kost ümün aras ındaki farkı bilmeyen bir yapıyla ancak o kuruma bağlı olmadan m ücadele edebilirsiniz. - Partinizin birçok belediye ba şkanı cezaevinde, yargılamaları tutuklu yapılıyor.
Siyaset de yargıda da baskı konuşuluyor.
İ çinden geçti ğimiz s üreci nas ıl okuyorsunuz?
Belediyelere baskı var, çünkü çal ışıyoruz.
Eskiden bireysel rant siyaseti vardı, biz bug ün toplumsal rant üzerinden siyaset yap ıyoruz.
Zaten yerel se çimde kaybeden iktidar ın kitlesi, yapılan hizmetler nedeniyle daha da eridi.
Halka hizmet ediyoruz ama karşımızda bunu engellemeye çal ışan bir sistem var. - İlk etapta tasarruf tedbirleri gelmişti...
Tasarruf tedbirlerini kabul etmem m ümkün de ğil.
Çünkü benim, evinin vergisini ödeyen bir insana tasarruf tedbiri yüzünden hizmet götürememe gibi bir bahanem olamaz.
Halk diyebiliyor mu “Ben de vergimi vermiyorum”...
Tasarruf tedbiri en büyük engellemelerden biri oldu.
Di ğer taraftan durmadan CİMER’den soruşturmalar geliyor, ifade veriyoruz.
M üfetti şlerimiz eksik olmuyor.
Ben bundan şikayet çi de ğilim.
M üfetti şlerimiz gelecek, belediyeyi kontrol edecek.
Burada olmalarından memnunum.
Ama durum belediyedeki personele mobbinge, baskıya doğru gitmeye başladı. - Nasıl yani?
Basit bir örnek vereyim: Uluslararas ı bir festival başlattık ge çen y ıl.
Bu yıl ikincisini d üzenleyece ğiz.
Ama ikincisini yaptırmamak i çin baz ı memur arkadaşlarımız bizim festivalimize imza atmak istemediler.
Bu nedenle iki k ültür müdürü de ğiştirmek zorunda kaldım.
Yani vaka sadece bizi incelemek değil, vaka incelerken memuru da tehdit etme boyutuna varan eylemlere d önü şt ü. - Memurlar ı nasıl tehdit ediyorlar?
Memurlar korkuyor, korktukları i çin belediyenin yapaca ğı hizmete, eyleme imza atmamaya başlıyorlar.
Sonra karşı arg üman geli ştiriyorlar ve “Siz hani siz hi ç kimseyi i şten ç ıkarmayacaktınız” diyorlar.
Tamam ama biz iş yapamıyoruz.
Ben geldiğim zaman hi çbir çal ışanı, siyasi bir ideoloji i çin mücadele etmiyorsa i şinden ç ıkartmayacağıma dair s öz vermi ştim ki öyle oldu.
Ama bunun üzerine öyle eylemler gerçekle ştirildi ki...
Bir baktık EYT’den bir çok insan emekli oldu.
Bunlar ın tazminatını İller Bankası’nın b ütçesinden ödüyoruz.
O zaman da bütçe büyük oluyor.
Sizi çal ıştırmamak i çin ellerinden gelen maksimum gayreti gösteriyorlar.
Ama inat ediyoruz, çal ışıyoruz. ‘EŞİM KARŞI ÇIKTI’ - Bu kadar belediye başkanı i çerideyken “S ıra bana da gelir mi” kaygısı yaşıyor musunuz?
Benim g özüm kara, yapt ığımdan eminim.
Ben vatandaşa hizmet i çin geldim.
Evden ç ıktım, CHP’ye üye oldum ve seçime girdim.
E şim karşı ç ıktı, “80 milyonun sanat ç ısısın, 600 bin kişinin belediye başkanı mı olacaksın, sende akıl yok” dedi.
Ama benim bir idealim, bir inancım vardı.
Ve hep o inan ç do ğrultusunda hareket ettim.
Bu nedenle geceleri rahat uyurum.
Ben hi ç böyle bir endi şeye gark olmadım. ‘GÜNEYDOĞU’DA ASKERDİM’ Ben en verimli yaşımda g üneydo ğuda askerlik yaptım.
Her gece bir eylem, hareket vardı.
Benim orada ge çirdi ğim 16 aydan daha k ötü ne olabilir ki, Silivri mi...
Silivri be ş yıldızlı otel gibi kalır.
Bu ülke için di şimle tırnağımla çal ıştım, doğru bildiğimi devlet çi bir anlay ışla yaptım, benim bir endişem yok. ‘HİZMET ETTİ’ DESİNLER - Belediye başkanlığının ardından başka bir siyasi hedefiniz var mı?
Yok.
En g üzel taraf ım da bu benim.
Sadece Etimesgut Belediye Başkanlığı.
Yarın “Erdal Başkan bunu yaptı, çalmad ı, ç ırpmadı, hizmet etti” desinler.
Zaten bunun i çin geldim.
Buradan ç ıktıktan sonra kadınlarımızın sokaklardaki rahatlığını g örün lütfen.
Yani içsel bir rahatlaman ın toplumsal olarak neye mal olduğunu biraz dolaştığınızda anlıyorsunuz. ‘BİR DAHA KARTALKAYA YAŞANMASIN’ - Peki vatandaşa hizmette en çok zorland ığınız alan ne oldu?
Eski alışkanlıkları d önü şt ürmekte zorlan ıyoruz. “Siz başlayın biz sonra hallederiz” diye devamlı eş, dost, akraba hikayesi üzerinden i ş y ürümü ş.
İş yerleri a ç ılmış ama ruhsatlar verilmemiş.
İl çede 35 bin ruhsats ız iş yeri vardı.
İlk bir yılda bunu 21 bine d ü ş ürebildik. - Ruhsat m ı verdiniz, nasıl d ü ş ürdünüz?
Ruhsat için baz ı kıstaslar var, bunların yerine getirilmesi gerek.
Bazıları bunu anlayışla karşılarken bazıları karşılamıyor.
Anlayışsız karşılandığı zaman devletin y önetmeli ğine g öre hareket ediyorsunuz ve iti ş kakış oluyor.
Ben bu itiş kakıştan hoşlanmıyorum.
O y üzden diyorum ki eski al ışkanlıklarımızdan bir an önce kurtulal ım.
Ruhsat almak i çin ne gerekiyorsa yapal ım ki Kartalkaya’daki acılar yaşanmasın. ‘EMEKLİLER İKİNCİ ERGENLİĞİ YAŞIYOR’ - Emekli Tiyatrosu’nu başlattınız, fikir nasıl ç ıktı?
Se çim zaman ında Eryaman’da dolaşıyorduk.
Emekli erkeklerin okey oynadığını, kadınların da başka bir yerde sohbet ettiklerini g ördüm.
Tuhaf geldi, bunu söyledi ğimde “Senin projen ne” diye sordular.
Ben de “Emekli Tiyatrosu olacak, turne yapacaksınız, sizi T ürkiye’nin dört bir taraf ında gezdireceğim” dedim. - Bu se çim çal ışmalarında oluyor değil mi, peki sonra?
Se çildikten sonra unutmam ışlar.
Gelip “Ne oldu bizim Emekli Tiyatrosu” dediler.
Ben de “Başlıyoruz” dedim ve ilk etapta 900 emekli “Ben tiyatrocu olacağım” diye başvurdu.
İşin b üyüklü ğ ünü bugün çok daha net anl ıyorum.
Emekliler seyirci karşısına ç ıkıyor, alkış ile ödüllendiriliyorlar.
Ezber yapmak zorunda olduklar ı i çin alzheimera kar şı savaşmalarını sağlıyor, onlara hayatlarında bir ama ç veriyoruz.
Uzun süredir içinde bulunmad ıkları bir sosyal ortam kazandılar.
Bence emekliler ikinci ergenliği yaşıyorlar.
Bu nedenle Emekli Tiyatrosu inanılmaz b üyük bir patlama ya şadı.
Ge çen sezon alt ı oyun yaptık. - Yazanlar da mı kendileri?
Ge çen sezon Turgut Özakman gibi Türk yazarlara ait eserler sahneye kondu.
Bu sezon kendi skeçlerini yazmak istiyorlar.
Bizim Emekli Tiyatrosu’nu Fransa’da bir yönetmen duyuyor, Büyükelçili ğimize başvuruyor ve erken gelip g österide yer almak istedi ğini s öylüyor.
Bu ki şi Emekli Tiyatromuzdaki arkadaşlarla bir g österi yapt ı.
Fransız b üyükelçimizle beraber büyük bir takdirle seyrettik. ‘HİZMET EDERKEN UMUT DA VERMELİYİZ’ - Türkiye’de gençlerin umutsuzluk hissi giderek art ıyor.
Bir sanat ç ı ve y önetici olarak gençlere ne söylersiniz?
Liyakati ortadan kald ırdılar.
Gen çler hem akademik yap ının hem hayatta bir şeyler yapabilmenin ahbap çavu ş ilişkisiyle y ürüdü ğ ünü görüyor.
Bence ülkenin en büyük trajedisi bu.
Biz gençlere umut vermek gerekti ğini g ördük.
Üniversiteye haz ırlık kurslarını ücretsiz yapt ık ve kadroyu ona g öre belirledik.
Örne ğin bu yıl gelir seviyesi d ü ş ük olan, dersaneye gidemedi ği i çin bize gelen 65 ö ğrencimizi üniversiteye soktuk. ‘EN BÜYÜK KADROM, ÜNİVERSİTELER’ Size “Benim kadrom yok” demi ştim ya, şimdi “Benim en b üyük kadrom üniversiteler.
ODTÜ, Ankara, Hacettepe, Bilkent, Ba şkent, Çankaya üniversitelerindeki hocalar ım aslında benim kadrolarım ve ö ğrencileri benim personelim” dedim.
Bu bağlamda ilk ODT Ü’yü ziyaret ettik.
Projelerimizde mimarl ık ö ğrencileriyle çal ışmak istediğimizi s öyledik.
Kulland ığımız projelerde ö ğrencilere emeklerinin karşılığını ödemek istedi ğimizi belirttik.
Dekanımız hi ç ikiletmedi.
Ş öyle örnek vereyim: Şeker Mahallesi’ni ödev olarak verdik.
Projeler geldi ve biz baz ı projeleri aldık.
O çocuklara umut olmaya çal ıştık, “Bak bu y üzden okuyorsun” demek istedik.
Hacettepe Üniversitesi’ne gittik. “Kre şlerimiz çok kötü çocuklar ı 4 saat uyutuyorlar, ‘Bakım Evi’ değil, ‘Bırakma Evi’ gibi olmuş artık.
Bunun şeklini d üzeltmemiz gerekiyor” dedik.
Bir protokol yapt ık, yeni mezun ö ğrencileri almaya başladık.
Belediyeler hizmet ederken insanlara umut da vermeli. ‘BİR BAŞKADIR ANKARA’ - “Ankara’nın en g üzel yan ı İstanbul’a d önü şt ür” diye neredeyse herkesçe bilinen bir söz var.
Bir Ankaral ı olarak ne diyorsunuz bu s öze?
Ankara ald ığınız keyifle kuruludur.
O y üzden buran ın sohbeti, gece masaları başkadır.
Ankara’yı bilmezseniz sevemezsiniz.
Hem Ankara önce sizi sevecek ama İstanbul kimseyi sevmez.
PORTRE 1970’te Ankara’da doğdu.
İlk, orta ve lise ö ğrenimini farklı illerde tamamladı. 1993’te Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvar ı’ndan mezun oldu. 1995/96 sezonunda Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda m üdür vekili olarak bulundu.
Askerlik görevini Hakkari’de T İM komutanı olarak yerine getirdi.
Uzun yıllar Devlet Tiyatroları’nda sanat ç ı olarak g örev yapt ı, sayısız film ve dizide rol aldı.
Behzat Ç ve Vali’de ba şrol ü canland ırdı.
Sanat yaşamı boyunca bir çok ödüle de ğer g örüldü.
Ankara’da kurdu ğu Tatbikat Sahnesi’nin genel sanat y önetmenli ğini 10 yıldır s ürdüren Be şikcioğlu, 2024 yerel se çimlerinde 20 y ıldır MHP’nin elinde olan Etimesgut’u CHP’ye kazandırdı.