Haber Detayı

Independent Arabia: ABD, Şara’dan istediğini alamadı
Gündem aydinlik.com.tr
30/09/2025 00:00 (2 ay önce)

Independent Arabia: ABD, Şara’dan istediğini alamadı

Suriye-İsrail güvenlik görüşmeleri çıkmazda, SDG dosyası askıda. Independent Arabia’ya göre ABD, New York’ta Şam’dan istediğini alamadı. Al Majalla ise Sezar Yasası’nın kalkması için masada hala ABD’nin şart koştuğuna dikkat çekti. Erenel ise, ‘ABD, Türkiye’yi frenlemek istiyor.’ dedi.

BM Genel Kurulu’nda sahneye çıkan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Washington’un beklentilerini karşılamadı.

İsrail’le yürütülen güvenlik müzakereleri sonuçsuz kaldı, PYD/SDG dosyası askıda duruyor.

Sahada yükselen gerilim ise Türkiye’nin yeni bir harekâta hazırlandığı sinyalini veriyor.

Independent Arabia’da yayımlanan analizde müzakerelerin çöküş nedeni şöyle aktarıldı: “Masayı deviren gerekçe resmiyette İsrail’in Süveyda’ya ‘insani koridor’ talebiydi.

Asıl belirleyici etken ise Ankara’nın müdahalesi oldu.

Türkiye, olası bir İsrail-Suriye anlaşmasının kendi nüfuzunu sınırlayabileceği, stratejik silah konuşlandırılmasını engelleyebileceği ve yeni askerî operasyon planlarını sekteye uğratabileceği endişesini taşıyor.” Aynı analizde Şara’nın, yıl sonuna kadar SDG’nin entegrasyonu sağlanmazsa Türkiye’nin yeni bir harekât başlatabileceğini söylediği vurgulandı.

Haberde şu ifadeler yer aldı: “Bu ihtimal İsrail’in kuzeydeki Türk varlığından duyduğu kaygıyı artırıyor.

Ankara ile Şam arasında imzalanan askerî işbirliği ve danışmanlık anlaşmaları da Tel Aviv’i rahatsız etti.

İnsansız hava araçları ve hava savunma alanındaki işbirliği, İsrail’in yıllardır sürdürdüğü hava operasyonlarını sınırlandırabilir.” Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklama da hatırlatılarak, “İsrail’in çıkarlarının korunması gerekir.

Özellikle de Süveyda’daki Dürzi topluluğunun güvenliği ve güneyde silahsızlanma şarttır.” denildi.

ZİYARET BEKLENTİLERİ KARŞILAMADI Independent Arabia’ya göre Şara’nın ABD ziyareti de beklenen etkiyi yaratmadı: “Anlaşma taslağı, İsrail’in saldırılarını durdurması ve Şam’ın sınır bölgelerine ağır silah konuşlandırmaktan vazgeçmesi üzerine kurulmuştu.

Fakat İsrail’in son dakika ‘insani koridor’ şartı, Şam tarafından ‘egemenliğe müdahale’ olarak değerlendirildi ve görüşmeler kilitlendi.” Şara’nın “1974 ayrışma anlaşmasının yeniden işletilmesi ve de-eskalasyon mutabakatı gibi seçenekler gündemimizde olabilir” sözleri hatırlatıldı.

ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın da benzer bir ifade kullandığı kaydedildi: “Taraflar bir de-eskalasyon anlaşmasına yakın.

Bu da daha kapsamlı bir güvenlik mutabakatına giden ilk adım olabilir.” Analiz şu sonuçla bitiyor: “ABD Başkanı Donald Trump ile Şara arasındaki görüşme sembolik kaldı.

Somut bir sonuç çıkmadı.

İsrail’le güvenlik anlaşması ertelendi, yaptırımlar ise yerinde durdu.” ‘SEMBOLLER YETMEZ, REFORM ŞART’ Al Majalla dergisi Şara’nın ziyaretini “tecridi kırma çabası” olarak niteledi.

Dergide, Washington’un öncelikli gündeminin yaptırımlar olduğu vurgulandı: “ABD, Sezar Yasası’nın kaldırılması karşılığında dört yıllık bir reform paketi sunuyor.

Ancak yaptırımların kaldırılması yalnızca ülke içinde ‘anlamlı siyasi değişim’ sağlanırsa mümkün.” Analizde ayrıca şu satırlara yer verildi: “Geçici otoritelerin dini ve etnik azınlıklara güvenlik sağlamada ilerleme göstermesi, hak ihlalleriyle ilgili soruşturmalar başlatması ve 8 Ocak 2024’ten bu yana dini azınlıklara karşı işlenen katliamların faillerini yargılaması gerekiyor.

Aksi hâlde Kongre yaptırımları yeniden yürürlüğe koyma hakkını saklı tutuyor.” ABD’NİN SURİYE’DE SICAK ÇATIŞMA İSTEMİYOR Basında çıkan değerlendirmeleri ve Suriye’deki gelişmeleri Emekli Tuğgeneral Prof.

Dr.

Fahri Erenel, Aydınlık’a anlattı.

Erenel şöyle konuştu: “Amerika Birleşik Devletleri isterse, tıpkı Filistin örneğinde olduğu gibi, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’ya vize vermeyebilirdi.

Ancak tam tersine davet ederek, Suriye konusunda bir çözülmenin başladığı ve Şara’nın artık dinlenmesi gereken bir aktör olduğu mesajını vermek istedi.

Bu adımla ABD, Şara’nın arkasında olduğunu hissettirmeye çalıştı.

Nitekim 25 yılı aşkın bir sürenin ardından ilk kez bir Suriye devlet başkanının BM’ye davet edilmesi, bu mesajı açıkça ortaya koyuyor.” ‘ŞARA EKONOMİK ÇIKMAZ İÇİNDE’ “Bugün Suriye’nin birçok bölgesinde sorun var; İsrail ile yaşanan gerilim, Fırat’ın doğusundaki gelişmeler ve ülkenin bütünlüğüne yönelik tehditler devam ediyor.

Buna rağmen ABD’nin Şara’yı sahneye çıkarması, onun arkasında durduğunu gösteriyor.

Üstelik Netanyahu ve Şara’nın güvenlik konularına odaklanan açıklamaları, iki taraf arasında bazı temasların sürdüğünü gösteriyor.

Ancak Şara ekonomik açıdan ciddi bir çıkmazın içinde.

ABD bazı yaptırımları kaldırdı, Trump ile görüşmeler yapıldı fakat geri kalan yaptırımlar zamana yayıldı.

Bu nedenle Şara’nın öncelikli hedefi Suriye’nin bütünlüğünü sağlamak olsa da büyük ekonomik sıkıntılar ve İsrail başta olmak üzere dış müdahaleler, Suriye’nin önünü tıkamaya devam ediyor.” “Şara açısından tablo bir ikilem içeriyor.

Bir yandan Türkiye ile ilişkiler, diğer yandan ABD ve İsrail hattındaki gelişmeler onu sıkıştırıyor.

Zirve bu açıdan somut bir sonuç üretmedi.

Gazze konusunda Trump ile Netanyahu’nun 21 maddelik bir plandan bahsettikleri biliniyor ama sahada bu plandan yansıyan bir gerçeklik yok.

Trump’ın ‘Ortadoğu’da her an her şey değişebilir.’ sözleri, belirsizliği daha da artırıyor.

Buna rağmen Şara’nın BM’ye devlet başkanı sıfatıyla katılması, onun hem Suriye içinde hem de uluslararası alanda meşruiyetini güçlendirdi.

Dün ‘terörist’ olarak anılan bir isim bugün BM tarafından bir devlet başkanı olarak kabul ediliyor.

Bu da Şara’nın elini içerideki farklı gruplara/topluluklara karşı güçlendiriyor.” ŞARA’NIN DAVETİ İKİ MESAJ TAŞIYOR “ABD açısından bakıldığında ise Şara’nın davet edilmesi iki mesaj taşıyor: Hem çözüm sürecinde Şara’nın arkasında olduklarını göstermek hem de mevcut sürecin devamından yana olduklarını ilan etmek.

Fakat zirvede Suriye’ye dair kapsamlı bir gündem yoktu.

YPG, PYD, Golan Tepeleri veya Dürzilerin durumu masaya yatırılmadı; toplantı tamamen Filistin odaklıydı.

Dolayısıyla Suriye, ABD’nin istediği kıvama henüz gelmiş değil.

Washington, Suriye’de şimdilik “bekle ve gör” politikası izliyor.

Gazze konusunda Türkiye’nin tepkisini göze alsa da, Suriye konusunda Ankara ile karşı karşıya gelmekten kaçınıyor.

ABD’nin önceliği şu aşamada Filistin; Suriye meselesini ise zamana yayarak ilerletmeyi tercih ediyor.” ‘TÜRKİYE FRENLENİYOR’ Erenel, Şara’ya verilen meşruiyetle Türkiye’nin, SDG’ye karşı frenlendiğine dikkat çekti.

Şöyle devam etti: “Şara ilk kez Suudi Arabistan’da Trump tarafından kabul edildiğini ifade etmişti.

Bunun ötesinde, 25 yıl sonra Esad’dan sonra gelen bir lider olarak uluslararası bir toplantıya davet edilmesi, üstelik BM’de tanınmış bir devletin başkanı olarak söz alması önemli bir dönüm noktası oldu.

Seçimle gelmemiş olmasına rağmen, Amerika’nın vize vererek New York’a gelmesini sağlaması da bu meşruiyetin pekiştirildiğini gösteriyor.

Bu aynı zamanda bir denge politikasının parçası.

ABD bir yandan, ‘Evet, sen Türkiye ile bazı konularda birliktesin.’ mesajını verirken, diğer yandan ‘Ekonomik geleceğin bana bağlı, yaptırımların kaldırılması da benim elimde.’ diyerek sınırları hatırlattı.

Yani Amerika, Şara’ya uluslararası alanda bir tanınırlık ve güç kazandırırken, bunun ötesine geçmemesi gerektiğini de işaret ediyor.

Bu noktada Filistin örneği de önemli.

Filistin heyetine böyle bir imkân tanınmazken, Şara’nın BM’ye çağrılması ABD’nin ‘Ben kime meşruiyet tanıyacağımı belirlerim.’ mesajı oldu. ‘Sana bir şans veriyorum, ama mevcut statükoyu fazla bozma.’ denildi. ‘SAHADA GERÇEKLER FARKLI’ “Ancak sahada gerçekler farklı.

YPG ile Suriye güçleri arasındaki çatışmalar sürüyor.

İsrail, Golan’daki işgalini pekiştiriyor, Şam’a 20 kilometre mesafedeki üs bölgelerini güçlendiriyor.

Dolayısıyla ABD’nin verdiği bu meşruiyet, sahadaki çatışmaları ortadan kaldırmış değil.

Bütün bunlarla birlikte Amerika’nın önceliği, İsrail ile yapılacak güvenlik garantileri anlaşmasını bir an önce sonuçlandırmak.

Muhtemelen alt seviyelerde bu konuda görüşmeler yapıldı.

Washington, bu anlaşmaya göre kesin tavrını sürdürecektir.” Erenel, ABD’nin “stratejik ortağım” dediği terör örgütü PYD/SDG’nin varken Şara’da da ısrarcı olmasını şöyle yorumladı: “Bunun temel nedeni, Türkiye ile ilişkilerin bozulmamasıdır.

Şu anda ABD-Türkiye ilişkilerinde birçok sorun bulunuyor: Halkbank davası, F-35 ve F-16 motorları, Kaan için gündeme gelen F-111 motoru, Filistin meselesi, Türkiye’nin Rusya ile enerji ve ticaret ilişkileri, zaman zaman Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS toplantılarına katılımı… Bütün bunlar, Ankara’nın her an Washington’a sırtını dönebileceği izlenimini yaratıyor.

Amerika ise Ortadoğu’da, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Kafkaslar’da ve İran’a karşı izlediği politikada Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor. “Bu nedenle ABD, Suriye konusunda Türkiye’yi doğrudan karşısına alacak adımlar atmaktan kaçınıyor.

YPG’yi Suriye’nin yapısına ayrı bir unsur olarak dahil etmek istese de, bunu Türkiye üzerinde sürekli baskı aracı olarak kullanıyor.

Bir anlamda, “Demokles’in kılıcı” gibi YPG kartını elinde tutuyor.

Bunun yanında, asıl önceliğini İsrail ile Suriye arasında güvenlik garantileri anlaşmasının sonuçlanmasına vermiş durumda.

YPG’nin ve Dürzilerin bu süreçte araçsallaştırıldığını düşünüyorum. “ABD içinde de farklı eğilimler var.

Yeni CENTCOM komutanının YPG’ye ilgisi, yerel unsurlara sağlanan destekler, maaşların artırılması gibi adımlar dikkat çekiyor.

Bu da sadece Suriye değil, Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’ne verilen desteklerle birlikte düşünülmeli.” ABD TÜRKİYE’Yİ ÜRKÜTMEMEK İSTİYOR Erenel sözlerini şöyle tamamladı: “Genel tabloya bakıldığında, ABD iki şeye dikkat ediyor: Türkiye ile ilişkilerini Suriye üzerinden zedelememek.

PKK-PYD’yi öne çıkararak Ankara’yı hem dış politikada hem de kamuoyunda köşeye sıkıştıracak bir gerginlikten kaçınmak.

Bu nedenle mevcut statükoyu dondurmaya çalışıyor.

Önceliği İsrail’in güvenliği ve İsrail-Suriye görüşmelerinin sonuçlanması.

Bu süreçte Şara’ya da ekonomik açılımlar ve bazı yaptırımların kaldırılması yoluyla manevra alanı açılıyor.

Şara açısından ise tablo farklı.

İlk kez uluslararası kamuoyunda terörist muamelesi görürken aynı zamanda devlet başkanı olarak kabul edildi, resmi törenlerle karşılandı, Avrupalı liderlerle görüşmeler yaptı.

Bu nedenle Şara’nın ülkesine “mutlu döndüğünü” söylemek mümkün.

Türkiye ise bu süreçte YPG-PKK’nın hamlelerini sınırlamaya çalışıyor.

Zaman zaman merkezi yönetimle YPG arasında çatışmalar yaşansa da, bu düşük yoğunluklu bir seviyede tutuluyor.

ABD açısından öncelik İsrail olduğu için, Ankara’nın sabrını fazla zorlamamak da Washington’un hesabında.

Türkiye’nin geçmişte yaptığı üç-dört harekât hatırlanıyor ve Ankara’nın bunu yeniden yapacak güçte olduğu biliniyor.

Öte yandan, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda NATO için kritik bir konumda olduğu görülüyor.

Karadeniz’in güvenliği, Rusya’nın artan saldırıları ve olası NATO harekâtı senaryoları Türkiye’yi kilit bir aktör haline getiriyor.

Bu da ABD açısından Türkiye’nin ‘ürkütülmemesi’ gerektiğini teyit ediyor.

Enerji anlaşmaları ve diğer işbirlikleri de bu çerçevede sürdürülüyor.”

İlgili Sitenin Haberleri