Haber Detayı
Bilim kurgunun atası: Frankestein aslında nasıl ortaya çıktı?
Frankenstein... Bilim-kurgu ve korku türüne aşina herkesin yakından tanıdığı karakter bir kez daha yeni bir filmle ekranlara geliyor. Peki, Frankenstein aslında nasıl doğdu? İşte gerçek hikayesi...
Endonezya'nın Sumbawa adasının kuzey kıyısındaki volkanik dağ Tambora Dağı 1815 yılında tarihin en büyük volkanik patlamasıyla patladı.
Patlamanın etkileri çok büyük olacaktı.
Tarihteki en ölümcül patlamalardan biri yaşanmıştı.
Patlama ve ardından gelen tsunamiler, en az 10.000 adalının ölümüne ve 35.000 kişinin evlerinin yıkılmasına neden oldu.
Bazı tahminlere göre toplam ölü sayısı 70 bini aşmıştı.Ancak patlamanın etkisi bununla sınırlı kalmadı.
Beklenen yaz gelmiyordu.
Ertesi yaz Avrupa'nın çoğu sis ve hatta kırağıyla kaplıydı.
Avrupa, Asya ve hatta Kuzey Amerika'da üç yıl boyunca ürün kıtlığı yaşandı.
Bozulan denge nedeniyle kıtlıklar yaşandı, salgın hastalıklar baş gösterdi.
Bazı tarihçiler Tambora yanardağının patlamasının ardından en az bir milyon insanın açlıktan; on milyonlarca insanın ise kolera salgınından öldüğünü tahmin ediyor.
İşte Frankenstein'ın hikayesi de böyle bir atmosferde başladı.
Peki nasıl?Bu kapkaranlık yıllarda Avrupa'nın bazı büyük sanatçıları tarihe geçecek eserler yarattı.
Bu isimlerden bir de Mary Shelly idi.Yıl 1816'ydı.
Shelly, yaz olmasına karşın bir hayli soğuk ve yağışlı bir İsviçre akşamında Cenevre Gölü'nün kıyısındaydı.
Zaten o yıl kayıtlara 'yazsız yaz' olarak geçecekti.History.com'a göre Mary, sevgilisi şair Percy Bysshe Shelley, dört aylık bebekleri ve üvey kız kardeşi Claire Clairmont ile seyahat ediyordu.
O sırada Claire, şair Lord Byron'dan hamileydi.
Bu grup Cenevre Gölü kıyısındaki Villa Diodati'de bir araya gelmişti.
Villada Byron'ın doktoru John Polidori de vardı.Korkunç hava koşulları yüzünden çoğu zaman dışarı çıkamadılar.
Zaten aslında atmosferde bir korku filmi gibiydi.
Şimşek villanın duvarlarında yankılanırken sohbetleri dönemin en hararetli tartışmalarından birine yöneldi: İnsan cesetleri galvanize edilerek, yani ölümden sonra yeniden canlandırılabilir mi?Bir gece, mum ışığında otururlarken Byron onlara bir öneride bulundu: Herkes bir hayalet hikâyesi yazsın.
Byron’ın anlattığı bir öyküden ilham alan Polidori hemen işe koyuldu. 1819’da yayımlanan kısa romanı “The Vampyre” (Vampir), edebiyat tarihinde bir “kan emici kahraman”ı konu alan ilk eser olacaktı.Mary Shelley ise bu geceden “Frankenstein” fikrini çıkarmıştı.
Peki, fikir nasıl ortaya çıktı?
Mary de Lord Byron'ın önerisinin ardından bir hikâye yazmak istiyordu ama günlerce aklına hiçbir fikir gelmedi.
Bir gece, gök gürültüsünün ve şimşeklerin yankılandığı bir fırtına sırasında uykusuz haldeyken bir rüya gördü.
Mary, o anın etkisini daha sonra şöyle anlatacaktı: “Bir adamın korkunç hayaletini uzanmış halde gördüm ve sonra bir makinenin çalışmasıyla yaşam belirtileri göstermeye başladı.”Ertesi sabah hikaye fikrini bulduğunu söyledi.
Bu fiki 2 yıl sonra Frankenstein; ya da Modern Prometheus romanına dönüşecekti.
Mary, o yaz villada yaşadığı atmosferi de hikâyeye dahil etmişti.Mary Shelley'nin 19 yaşındayken yazdığı kitap, sıklıkla dünyanın ilk bilimkurgu romanı olarak anılır.