Haber Detayı
Cumhuriyet 'Solcular' kitabını tanıttı: Merak uyandırıcı
Cumhuriyet Gazetesi'nin Cumhuriyet Kitapları ekinde yazan Batın Yurtseven, Odatv İmtiyaz Sahibi Gazeteci Yazar Soner Yalçın'ın “Solcular - Sessizliğe Söz Düşenler” başlıklı kitabını kaleme aldı.
Odatv İmtiyaz Sahibi Gazeteci Yazar Soner Yalçın'ın “Solcular - Sessizliğe Söz Düşenler” başlıklı kitabı raflardaki yerini aldı.
Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan kitapta yer alan bilgilerle Yalçın, düşün hayatına etki eden isimlerle olan anılarını okuyucularıyla paylaştı.Cumhuriyet Gazetesi'nin Cumhuriyet Kitapları ekinde yazan Batın Yurtseven, Yalçın'ın solcular kitabını köşesine taşıdı.
Yurtseven, köşesinde “Solcular - Sessizliğe Söz Düşenler” şunları yazdı:"Aydın tartışmalarında fırtınalar koparmış Yalçın Küçük ile Alev Alatlı bir araya gelebilir mi?İnanç dünyası taban tabana zıt Aziz Nesin ile Nurettin Topçu?
Ferhan Şensoy ile Sezai Karakoç?-Ya da Ilhan Selçuk ile Cahit Zarifoğlu?Soner Yalçın'ın kısa süre önce yayımlanan Solcular - Sessizliğe Söz Düşenler (Kırmızı Kedi Yayınevi) isimli çalışması, ilk bakışta ilgisiz görünebilecek birçok aydının portresinden oluşuyor.
Ortaklaştıkları nokta ise kitabın referans çizgisini belirliyor: Aydın inadı!Yalçın, "hakikatin sarsılmaz savunucusu" diye nitelediği bu insanları aynı potada buluştururken bir düşünme biçiminin, bir vicdan pratiğinin ve bir çağın yitirdiği birikimin izini sürüyor.Yaşamı düşünceleri uğruna mücadeleyle geçmiş, kaleminin keskinliğiyle basmakalıp fikirlere meydan okumuş, tabuları yıkmaktan ve izole edilmekten çekinmemiş, yalnızlığı mutlaklaştırmadan hep kendi topraklarının, yurdunun sesini aramış aydınların öyküsü bütün bir kitap boyunca akıcı bir üslupla işleniyor.
Kitap, her bir bölüme yedirilen ilgi çekici anekdotlarla merak uyandırıcı bir biçime bürünüyor.12 Eylül askeri darbesine karşı ilk ciddi karşı çıkış, aydınlardan geliyor.
Yalçın Küçük ve Aziz Nesin örgütlüyor: "Aydınlar Dilekçesi", yarattığı etkiyle beraber cunta liderlerinin şimşeklerini üzerine çekiyor.
Bu süreçte "Toplu konut dilekçesi sandım", "Okumadan imzaladım" diyerek kaçanları görüyoruz.
Yalçın Küçük, o dönemle hesaplaşmayı yalnız siyasal değil, ahlaki bir mesele olarak ele alıyor.Hapishanelerin gediklisi Küçük, esaretin insanın iradesini ve güvenini nasıl kırdığını biliyor.
Bildiği için -genç "cürüm arkadaşları" yaşama küsmesin diye- onları içeride yaşama bağlayacak muzip çözümler üretiyor.
Bu küçük jestler, Yalçın'ın düşünsel tavrının özünü inşa ediyor: Her türlü baskıya mizahla direnmek.Soner Yalçın, kitabın birçok yerinde bu mizah ile trajediyi aynı cümlede buluşturuyor.
Levent Kırca örneğinde olduğu gibi çok iyi bildiğimiz kimi şarkıların sözlerinin aslında Kırca tarafından yazıldığını öğrendiğimizde mizahın politik bir hafıza biçimi olduğunu anlıyoruz.Yalçın, Yaşar Kemal'i "kökleriyle mesafelenmiş bir bilge" olarak anlatıyor.
Yalçın'ın anlatısında eleştirinin yeri öfke değil, yasla karışık bir hayal kırıklığı. 12 Mart'ın indirdiği "balyoz "a karşı direnmeyi hedefleyen, bunun için banka soymayı göze alan ama aldığı parayı mülkiyetine geçirmeyecek kadar ilkeli, hâlâ yırtık ayakkabısıyla devrimci bir çıkışı arayan Hikmet Çiçek'i ve 68 kuşağının her daim genç devrimcilerini yeniden okumak istemez misiniz?Yalçın bu bölümlerde genç kuşağa, "devrimciliğin gösteriş değil karakter olduğunu" hatırlatıyor.Kamuoyunda, siyasi yelpazenin geniş kesimlerinde, vefatından sonra nezaketle anılan Sırrı Süreyya Önder'e ilişkin birinci elden tanıklıklar, örneğin örgütlü olduğu siyasi gelenekle yaşadığı gerilimler, fiilen tasfiye edilme girişimi yine ilk defa Solcular da okuyucuya sunuluyor.Önder'in portresi hem duygusal hem ironik, "siyasetle vicdan arasındaki" o ince çizginin gerçek hikâyesi olarak karşımıza çıkıyor.
Yıllar sonra kumpaslar ve iftiralarla "darbecilik" suçlamasıyla karşılaşacak İlhan Selçuk'un, 27 Mayıs gecesi nöbetçi subay olarak bir Ege kasabasında yönetime el koyması ise tarihin cilvesi olarak kitapta işleniyor. 27 Mayıs sonrası Bingöl'ün ücra köylerinde öğretmenlik yapan, folklor araştırmalarında öncülük eden, hep sosyalist bir kültürün inşası için çalışmış Ahmet Say'ın ve onun suretinde küçük Fazıl (Say) ile Deniz Gezmiş'in buluştuğu uğrak yine kitabın ilgi çekici kesitlerinden biri oluyor.DÜŞÜNCENİN BİÇİMİ: AYDININ YÜZLEŞMESİKitap sadece ani aktarımıyla sınırlı kalmıyor.
Sanatçının yaşamı ve eseri arasındaki ilişki, "entelektüel" ile "aydın tavrı arasındaki fark, Doğu-Batı ikilemi, din-toplum- siyaset ilişkileri doğrudan kavramsal olarak ifade edilmes bile kitabın alt metninde ele alınan unsurlar oluyor.
Zaman zaman Goethe, Zweig ya da Epiktetos gibi düşünürlerin sözleriyle çerçevelenen pasajlar, aydın direncinin felsefi damarını hatırlatıyor.Bu göndermeler Soner Yalçın'ın "Aydınlanma"yı sadece ideolojik değil, varoluşsal bir mesele olarak gördüğünü gösteriyor.Onlarca ismi ele alırken kitap boyunca referans verilen ek kaynaklar ise okuyucuyu ileri okumalar için ayrıca heyecanlandırıyor.
Nesin Vakfı'ndan Şirince Matematik Köyü'ne, Toplumsal Kurtuluş dergisinden Silivri savunmalarına kadar uzanan arka plan, kitabı aynı zamanda son 40 yılın entelektüel panoraması haline getiriyor.SOLCULAR...
AMA NASIL?Belki kitabın en su götürür yanı, ismi geçen kimi aydınların "solcu" olup olmadığı konusudur.Soner Yalçın hem kitabın içeriğinde hem de kitabın yayımlanmasından sonra yapılan bir röportajında (Nefes gazetesi, 6 Ekim 2025) bu algıyı kırmak için Solcular'ı kaleme aldığını söylüyor.Yazarın amacı baki kalsın.
İçerikte bunu destekleyecek alıntılar bulunsa bile, hem ismi geçen aydınların yaşamının tümü hem de deneyimleri genel hatlarıyla ele alındığında bu kısım daha ayrıntılı işlenmeyi hak ediyor.Bu haliyle, bu toprakların sesini bulma çabası değerli olmakla birlikte henüz amacına tam ulaşamıyor.
Ama belki de asıl mesele, "solcu olup olmadıkları" değil, "aydın kalmayı başarabilmeleri".Peki, bu durum kitabın değerini azaltıyor mu?
Özellikle eleştiri kültürü geleneksel olarak zayıf, kayırmacılığın ve reklamın had safhaya çıktığı ülkemizde, yerleşik tabulara meydan okuyan, düşünmeye ve tartışmaya sevk eden Solcular okunmayı, tartışmayı ve üzerine düşünmeyi fazlasıyla hak ediyor.
Kim bilir belki de yazarın asıl amacı bu canlılığı yaratmaktır!"Odatv.com