Haber Detayı

Yurtdışı iştiraklerin kârından Türkiye'de vergi
Dünya# dunya.com
08/11/2025 00:00 (1 ay önce)

Yurtdışı iştiraklerin kârından Türkiye'de vergi

 Türk şirketleri için yurtdışına açılmak ve iştirak sahibi ol­mak artık lüks değil, uluslararası ticarette rekabet gereğince nere­deyse zorunluluk. Ancak yurtdı­şında iştirak sahibi olmanın cazi­besi kadar, mali tabloları doğrudan etkileyecek bazı vergisel sonuçları da var. Bunların başında, Kurum­lar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesi ile düzenlenen Kontrol Edilen Ya­bancı Kurum (Controlled Foreign Company -CFC) kazancı geliyor.

ALİ ÖZDİN (Yeminli Mali Müşavir)CFC’de en özet haliyle kural şu: Eğer yurtdışında kurduğunuz ya da ortak olduğunuz bir şirkette yüz­de 50 veya daha fazla payınız varsa, bu şirketin kazancı bazı koşullarda Türkiye’de vergiye (Kurumlar Ver­gisi’ne) tabi oluyor.

Buradaki yüzde 50 oranı doğrudan veya dolaylı ola­rak, tek başına veya birlikte, serma­ye, kâr payı veya oy hakkının en az yüzde 50’sine sahip olmak suretiy­le kontrol etmeyi ifade ediyor.

CFC uygulamasındaki kritik nokta; bu kâr size dağıtılmamış olsa bile “Türkiye’de elde edilmiş gibi” Ku­rumlar Vergisi söz konusu oluyor.Hangi şartlarda cfc gündeme geliyor?Eğer yurtdışı iştirakiniz yuka­rıdaki şartı sağlayarak CFC kap­samına giriyorsa, bu iştirakinizin kazancı üzerinden Türkiye’de ver­gileme yapılması için şu üç temel şart aranıyor:1 Pasif gelir oranı: Eğer iş­tirakin yıllık gelirinin en az yüzde 25’i faiz, temettü, kira, lisans ücreti veya menkul kıymet satış ka­zancı gibi “pasif” nitelikli gelirler­den oluşuyorsa, yani şirketin ticari faaliyetleri ikinci planda, gelir bü­yük ölçüde finansal enstrümanlar­dan geliyorsa, ilk şart gerçekleşmiş oluyor.

Faaliyet ile orantısız olarak elde edilen ticari vb. kazançlar da pasif gelir sayılıyor.2 Vergi yükü: İştirak, bulun­duğu ülkede toplamda yüz­de 10’dan az bir gelir ve kurum­lar vergisi benzeri vergi ödüyorsa, Türkiye bu kazancı vergilendir­me hakkına sahip oluyor.

Bu şart, özellikle “vergi cenneti” olarak ta­bir edilen ülkelerde kurulan şirket­ler için kritik.

Bu durum söz konu­su ise ikinci şart da gerçekleşmiş oluyor.

Bu noktada vergi yükü, yurt dışındaki iştirakin bulunduğu ül­kede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen ver­giler de dahil olmak üzere, toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması su­retiyle tespit edilecektir.Vergi yükünün hesaplanması­na bir örnek vermek gerekirse; bir iştirakiniz 300 bin dolar ticari ka­zanç elde ediyor.

Ancak istisna ve indirimler nedeniyle sadece 120 bin dolar tutarındaki kısmı vergiye tabi oluyor.

Yüzde 20 oranla 24 bin dolar vergi ödeniyor.

Bu durumda fiili vergi yükü: 24.000 / 300.000 = %8 olarak hesaplanır.Bu örnekte sonuç; Türkiye’de CFC kapsamında vergileme gün­deme gelir.3 Asgari hasılat: İştirakin yıllık brüt geliri 100 bin TL karşılığı yabancı parayı aşıyorsa, CFC kapsamına giriyor.

Bu tutar, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Resmi Gazete’de ilk yayımlandığı Haziran 2006 tarihinden buyana değişmeden aynı duruyor.

O tarih­te yaklaşık 60 bin dolar rakamına tekabül eden bu tutar, bugün itiba­riyle artık 2 bib 500 dolar rakamı­nın altına tekabül etmekte.

Kanun maddesi halen aynı tutarda korun­duğu için, bugün itibariyle de 100 bin TL üzerinde brüt geliri olan bir yurt dışı iştirak CFC kapsamında değerlendirilme şartını karşılamış olacaktır.Yukarıda sayılan bu üç kriterin tamamı gerçekleşirse, iştirak kâ­rı Türkiye’de vergilendiriliyor.

Ör­neğin, yurtdışındaki iştirakiniz 10 milyon dolar kazanç elde etmiş ve bunun en az yüzde 25’i faiz, lisans ücreti gibi pasif gelirlerden oluş­muşsa, bu iştirakten size bir kâr da­ğıtımı yapılmamış olsa bile Türki­ye’de kurumlar vergisi doğuyor.Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ne diyor?Peki, onlarca ülkeyle imzalan­mış Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA) bu durumda devreye girip yükü hafifletir mi?Kurumlar Vergisi Genel Teb­liği’nin (1 seri no.lu) açık hük­müne göre, yürürlükte bulunan ÇVÖA’lar, Türkiye’nin CFC kazan­cı üzerinden vergileme yetkisini sınırlamaz.

Yani yurtdışı iştiraki­niz eğer CFC kapsamına giriyor­sa ve kazancın vergilendirilmesine ilişkin yukarıda saydığımız şartlar varsa, bu iştirakin kazancı Türki­ye’de CFC kapsamında kurumlar vergisi hesaplamasına konu edile­cektir.

Anlaşmalarda yer alan “iş yeri”, “daimi temsilci” veya “temet­tü” hükümleri bu aşamada dikkate alınmaz; çünkü Türkiye bu aşama­da kâr payını değil, CFC kazancını vergilendirmektedir.Ancak, yurtdışı iştirak tarafın­dan Türkiye’ye kâr payı dağıtımı yapılması halinde durum değişir.

Zira, eğer aynı kazanç daha sonra temettü olarak Türkiye’ye aktarı­lırsa, artık konu “temettü” geliridir ve ÇVÖA hükümleri devreye girer.

İşte bu aşamada, “Temettülerin vergilendirilmesi” ve “Çifte vergi­lemenin önlenmesi” başlıklı anlaş­ma hükümleri uygulanır.Bu aşamada;-Eğer bu kar payı gelirine iliş­kin ÇVÖA kapsamında bir is­tisna yoksa:● Yurtdışında ödenen vergi Tür­kiye’de hesaplanan kurumlar ver­gisinden mahsup edilir.● Eğer hala vergi yükü kalıyorsa, önceden CFC kapsamında öden­miş kurumlar vergisi de bu kâr pa­yına isabet eden tutar kadar mah­sup edilir.● Mahsup sonrasında halen bir fazlalık varsa ve kâr payı fiilen Tür­kiye’ye getirilmişse, bu fazla tutar iade edilir.2 Fakat bu kar payı gelirine ilişkin ÇVÖA kapsamında bir istisna varsa:● Yurtdışından elde edilen kar payı Türkiye’de kurum kazancına dahil edilmez.● Daha önce aynı kazanç için CFC kapsamında ödenmiş kurum­lar vergisi, dağıtılan kâr payına isa­bet eden kısmı kadar doğrudan ia­de edilir.İşte tam da bu detay, CFC ka­zançlarının vergilendirilmesi için kritik bir boyut taşımaktadır.

Bir sonraki yazımızda, bu istisnanın CFC kazançlarının vergilendiril­mesini nasıl değiştirebileceğini ör­nek iki ülke ile imzalanan ÇVÖA hükümleri ışığında ele alacağız.CFC uygulaması, Türkiye’nin vergi tabanını koruma refleksi.

An­cak iş dünyası açısından bu, “yurt­dışında kazanılan kâr, belli şartla­rın varlığı halinde Türkiye’ye hiç gelmese bile vergilenebilir” anla­mına geliyor.

Stratejik planlamada bu gerçek göz ardı edilirse, yurtdışı yatırımlar beklenmedik bir vergiyi de beraberinde getirebilir.

İlgili Sitenin Haberleri